Pazar, Kasım 23, 2008

Alo Zagor!

Doksanlı yıllardaki 900’lü hat furyasını hepimiz biliriz. İlk defa “alo seks” hatlarıyla başlayan bu akımın bizim gibi her şeyi günlük yaşayan carpe diem’i felsefe edinmiş bir toplumda  coşmaması, şirazesinden çıkmaması mümkün değildi tabi ki. Nitekim öyle de oldu. Önce yurt sathındaki abazan bünyeler televizyondaki hisli kadın seslerini, “seni bekliyorum” nidalarını duyarak erekte organlarıyla 0900’lü tuşlara bastılar. Telefon faturaları aracılığı ile önce onların paraları toplandı. Ve fakat potansiyel inanılmazdı. Paralar tıkır tıkır geliyordu. Hedef kitle genişletildi, cümbüş başladı. 
Sibel Gökçe’nin “Ara Beni Boya Beni” hattını arayan “Kartal Maltepe” namlı kişi ile o yıllar tanıştık, Çocuklar için “alo masal”, ganyancılar için “Al eline kuponu ara Nalkapon’u”, yaşlılar için “Alo yalnızlık”, evde kalmış kızlar için  “Alo Tarkan” derken, toplumdaki her farklı kesim için bir hat oluşturulmuştu. Orhan Gencebay bile “yalnız değilsin” şarkısını 94 yılında ilk defa 900’lü hatlarda dinletiyor, Bahadır Boysal bile, hatta ve hatta Doğu Perinçek bile 900’lü bir hat ile “gelin konuşalım, tartışalım” tadında furyadan faydalanıyordu. 

Böyle bir ortamda bir avuç fumettici ve aslında daha kalabalık olan potansiyel çocuklar unutulmadı. arayın “Kızılmaske’yle Eden adasına bir yolculuk yapın”,  “Tommiks’e yardım edin” , Çelik Blek’e 50 kişi dalmış, yetişin” gibi provokatif sloganlarla  ceplerdeki üç beş kuruş da indragandi yapılmaya başlandı. 0 900 900 286 , Baltalı İlah Emrinizde.  “Ara, Zagor ile birlikte Darkwood’a bir yolculuk yap” çağrısıyla havaya giren çizgi roman okur potansiyeli taşıyan bir sürü çocuk, gizlice hatları arayıp, 5-6 dakikalık; “Zagor koş, aahh, Kızılderililer geliyor, yihhuu, dikkat arkanda” vb zırvalardan oluşan ses kaydını, dakikası 8333TL’den dinliyor akabinde telefon faturaları ile birlikte bilindik süreç başlıyordu. 

Bugün geçmişe nazaran daha da azalan, sürekli kan kaybeden bir çizgi-roman okur profilinden bahsediyor  isek bunun  sebeplerinden biri de 900’lü hatlar furyasıdır. Memo tembel çizer gibi iddia ediyorum… Bu iğrenç furyaya kadar kör topal da olsa kemik Zagor ve çizgi-roman okuyucusu düzenli olarak  yetişiyordu.  Toplamda bir avuç da olsa  çocukken Zagor ve çizgi-roman ile tanışan bir kişi  bir daha ondan kopamıyordu.  Hoyrat velilerin “Teksas Tombiks” baskılarının yanında gizlice de olsa çizgi-roman okuyan çocuklar  bu furya ile birlikte evlerdeki,  üzerinde dört haneli numarası yazan ve  bir dantel ile tozdan korunan, haftada bir iki görüşmenin yapıldığı  telefonlara saldırıp,  7 dakikalık Zagor hikayesini dinledikten sonra, aybaşında gelen fatura ile birlikte babalarından  hayatlarının sopalarını yemişler, nice telefon camdan balkondan atılmış  ve parçalanmış,  gencecik fidanların  Zagor ile olan ilişkileri o yıllarda hunharca koparılmış ağaç yaşken eğilmişti. Tek başına cümle kötülüğe kafa tutan Zagor,  kapitalizme yenilmişti.

Pazar, Kasım 16, 2008

Zagor'un Albümünden (5)

Bazen şekildeki gibi iki işaret parmağını, bazen dört parmağını birden, bazen de tek parmağını ağzına sokarak  80 farklı tonda ıslık çalabilen bir millet tanıyor musunuz?  Tanımadınız mı? Peki, sadece ıslık çalarak bırak taksiyi, arabayı,  askeri korteji bile durdurabilen, resmi geçidi bitiren vatandaşları olan bir millet tanıyor musunuz?. 

Ya da  genelkurmayından, köylüsüne, esnafından mühendisine kadar çalınan bir ıslığa mutlaka dönüp bakan başka bir millet desem. 

Nasıl, hafızanız yerine geliyor mu? Düğünde ıslıkla  tempo tutan, virtüöz olan, fiyuu fiyuu diye desibel rekorları kıran milleti soruyorum. Islıkla çağıran, ıslıkla harekete geçip, ıslıkla duran millet. Taklacı güvercininden, katırına tüm hayvanlarla ıslık ile iletişim kuran millet…

 Zagor’un Türkler ile olan yakınlığını her yazımızda söylüyoruz. Al bir tane daha.

Pazar, Kasım 09, 2008

Zagor'un Ulaşım Metodları

Zagor’un nasıl iletişim kurduğunu geçtiğimiz incelemelerde öğrendik. Nasıldı? Sen , arkadaki, fıstık yeşili gömlekli… Aah ahh. Cevap yok tabi. 1) Drunky Duck adlı postacı 2) Duman Mesajları 3) Tamtam mesajları. Hep yazdık bunları… Neyse,  sıra geldi  Zagor’un ulaşım yollarına.

Zagor fanı olmayanlar bile bilirler. Zagor yürür. Yaya yaya yürür. Günlerce yürür. Haftalarca yürür. Çiko’yla yürür, Çiko’suz yürür. Bıkmadan yürür. At var, eşek var, ne demeye yürüyor diye sorar gibi oldu biri. Cevabı basit. Darkwood denen yöre bataklık ve sık ormanlarla çevrili olduğundan isteseniz de at ile seyahat edemezsiniz. Bu sebepten Zagor’un kulübesinde at yoktur.  Bir seyahate giderken yola mutlaka yaya çıkar. 

Akabinde  menziline göre, kaleden bir at bulur, yandan çarklı bir gemiye biner nehir varsa kanoyla takılır, ortamın koşullarına göre karda kayar, suda yüzer, havada uçar. Hatta otomobil, uçak, balon ve uzay gemisine bindiğini dahi gördük.  Zagor böyle bir adam işte. Yüzeysel baktığında her yere yürüyen bir tip gibi gözüküyor ama biraz yakınlaştığında  senin ikibinli yıllarda  binemediğin kadar çok ve farklı araca onun daha binsekizyüzlü yıllarda bindiğini görebilirsiniz. Zagor oğlum bu, n’apar adamı! 

Zagor maceralarının büyük çoğunluğunu Darkwood ve civarında yaşadığından çoğu macerasında yürür. Güzel. Peki yürüyen biri acelesi olduğunda ne yapar? Koşar değil mi? Zagorumuz ise bu durumda uçuyor.  Acelesi var ise daldan dala uçar Zagor. Bu anlamda Zagor’un sevmediği bir şeydir koşmak. Zagor’un daldan dala atlama hadisesi Tarzan’dan arak olsa da Afrikalı Tarzan’ı Amerika’da kimse bilmediğinden Zagor bu yöntemi kendi yöntemi gibi benimsemiş ve görenlere de benimsetmiştir. Gönül ister ki bu ağaçtan ağaca atlama mevzusunu yerinde görsek denesek. Balta deneyimizde olduğu gibi ne kadarı gerçek ne kadarı abartı öğrensek diyorum. Ancak bu ahval ve şerait içinde zor.  

Yürüme ve ağaçtan ağaca atlamaya Zagor’un en çok kullandığı ve sevdiği ulaşım yöntemleri dersek üçüncü sırayı elbette at alacaktır. Zagor’u at sırtında nadiren görsek de, kendisi usta bir binici olduğunu, nice kuşatmadan apaçi yöntemleri ile (atın yanına eğilip gözükmeyerek) kaçtığını biliriz.

Attan inip, kâh gemiye, kâh kanoya, kâh trene binen Zagor antin kuntin tanıdıkları sayesinde uzay gemisi, denizaltı, uçak ve helikoptere de binmiş, ortalığın tozunu atmıştır.

Düşününce Zagor’un binmediği taşıtlardan bir tek metro kalmış gibi gözüküyor. Kaldı ki Zagor 1800’lerin ilk yarısında yaşamış bir kahraman olarak 1860 yılında Londra’da yapılan ilk metroya yaşlılığında da olsa binebilir aslında. Efsane devam ettiğinden bir gün bir macerada Zagor’u abonman almaya çalışırken, otomatik kapıda sıkışırken görebiliriz pekala. Senaristler, sözüm size.

Cumartesi, Kasım 01, 2008

Zagor vs Diğerleri (4. Tur)


Zagor vs Wolverine

İlk Tahmin: Zagor çok pençelinin boynunu kırdı.

Olasılıklar: Bu X-men güruhu sakat harbiden. Men diyorlar ama içlerinde kadınlar falan da var. Okuduk gördük, bunların arasında kin, nefret, fuhuş her şey var. Kontrolden çıkmış, ahlaken çökmüş bir topluluk.  İçlerinde en delikanlıları  Wolverine’dir zaten. Tersi de çok pistir. Ama Zagor oğlum bu, n’apar adamı? Zagor  arkaya geçip kurt kapanı yapana kadar o keskin tırnaklardan nasibini alır kesin. Zagor az arslanı kündeye getirmedi, az leopara şark kündesi çekmedi. Bu mahlukatın tırnak bakımından Wolverine'den bir farkı yok. Olay: bir hamlesini boşa çıkartıp arkadan kurt kapanı yapmak, onu sıkıp buruşturmak, akabinde bir güzel bağlayıp abiyi paketlemek. Bu klasik hareketten sonra Wolverine’in yapacağı bir şey yok artık. Yok da adam ölmüyor, yaralarını da iyileştiriyor namussuz. İpleri çözüp salamazsın da. Direkt girişir, laftan anlamıyor sinirlenince. En güzeli, bir at arabasına takıp kendisini biçerdöver olarak kullanmak. Ver kızılderililere tarıma geçsin adamlar hiç yoktan. 

Zagor vs Asterix

İlk Tahmin : Yok daha neler!

Olasılıklar: Asterix’i severiz. Özellikle o Galya köyünün ve sayko vatandaşlarının hastasıyız ama şimdi karşısında salak lejyonerler yok, kapı gibi Zagor var, balta var. Kaldı ki, o devegücütazıhızı şerbeti midir iksiri midir nedir onu içmeden zaten tırt bir adam kendisi. Hadi dopinge göz yumup içirelim onu da, Zagor o devegücütazıhızının harman olduğu yerden geliyor. Ayı pençesi var Zagor’da, beygir hızı var, dinozor testisi var.  Yakaladı mı bu mizahçıdır hayatı karikatüredir demez pekmezi akıtıverir. Yol yakınken aklını başına devşir, köyünden dışarı çıkma. Gerçi kafanız çalışsa Hopdediks’e, “sen küçükken şerbet kazanına düştün sana şerbet yok” diyeceğinize hepiniz kazanın içine girip yıkanıp bir daha iksirle miksirle uğraşmazsınız ama. Neyse, Hopdediks’e selamlar.  Zagor wins.

Zagor vs Hulk

İlk Tahmin: fifti fifti.

Olasılıklar: Hiç kıvırtmayalım, Hulk Zagor’u tuttu mu taşlara taşlara çalar. O yüzden Hulk’a yakalanmak yok. Zagor salt fiziksel gücü ile değil zekası ile de bir çok düşmanını yenmiş biri. O yüzden zaten Hulk’un karşısına körlemesine çıkmaz. Muhtemel hamlelerinden kaçıp, kaçarken baltayı kafayı ekleştirmeyi bir yandan da Hulk’un pantulunun nasıl olup da bir türlü komple yırtılmadığını düşünecektir. Hulk’un olayı sinirlenince her insanda olan delirmenin biraz abartılmışı. Adamı kızdırmayacaksın. Hamlelerinden bir kaçtın, iki kaçtın, üç kaçtın… Zaten adam şaşırarak sakinleyecektir. Sakinleşince enseden iki sıvaz da yaptın mı o gırlamaya başlar. 30 saniye sonra da  eski haline döner. Erkeklerdeki lanet Hulk’ta da olduğundan yamuşayan küçülen vücudun tekrar sertleşip büyümesi bir müddet süreceğinden bu sırada Zagor Hulk’u bir iki tokatla yere yıkacaktır. 

Zagor vs Red Kit

İlk Tahmin: Red, hiç bulaşma bu işe stop. Daltonlar kaçmış stop.

Olasılıklar: Red Kit, gölgesinden bile hızlı silah çeken bir kovboy. Bir düello ortamı olsa, her ne kadar Zagor  silahşörlükte de çok usta olsa da Red Kit’in daha hızlı silah çekeceği muhakkak. Vurur, vuramaz, Zagor vurulsa bile üstüne atlar, atlayamaz bilemiyoruz da biz burada düello yaptırmıyoruz abicim be. Er meydanına  çıkıp direkt dalıyor rakipler birbirlerine. Bu meyanda Red Kit bir tokatla yere serilecektir kuşkusuz. Geçmiş olsun.