Cuma, Haziran 25, 2010

Zagor Küfürleri

Küfür etmek, hele ki güzel küfür etmek ustalık gerektiriyor. Can Yücel “göt” dediğinde gülüp beğenirken, Recep İvedik “göt” dediğinde tiksinebiliyoruz. Küfür sadece kelimelerden oluşmuyor, söyleyenin kişiliğinden, tavrından ve hatta tonlamasından farklı anlamlara bürünebiliyor.

İşin, toplumu ve onun ahlaki gelişimini ilgilendiren ikircikli yönü sebebiyle hakkını vererek tartışılamayan nice konudan biri olan küfür Zagor ve bilumum çizgi-romanda yok sayılıyor. Zagor’da ve hatta istisnalar dışında tüm çizgi-romanlarda ağız dolusu, sunturluca küfür edilmemesi biraz bize de benziyor aslında. Aynı Türk Filmlerindeki gibi en müşkül, en hak edilmemiş durumlarda, adamın beşikten mezara sülalesine tecavüz ettikleri durumlarda bile esas oğlanın ağzından en fazla “alçak” en fazla “melun” dediğini duyuyoruz. Tıpkı Zagor gibi.
Zagor sevgisinin kökenlerinden biri de bu olmalı. Hepimiz biraz Zagor ve hepimiz biraz Türk Filmi’yiz aslında. Ömercik, Sezercik gibi minik Bilmemnecik’lerin ağzından “abi” ye “ağabey” dedirtecek kadar sahte, aşık olup, ince hastalıktan ölecek kadar narin, bir adet tek fişekli tüfekle hiç doldurmadan, otuz el ateş edecek kadar komik, namus belasına verilen can kadar, “Vurun kahpeye” diyebilecek kadar gerçek, “İpne makinist, parça koy parça” diye bağıracak kadar medeni cesaretli, fakir ama gururlu, yenilen ama ezilmeyen…
Eğer filmin başında ölürsek, mutlaka bize tıpatıp benzeyen bir oğlumuz çıkar meydana. Güzel olduğumuz kadar da küstahızdır. “Anneciğim, bu amcayı çok sevdim, ona baba diyebilir miyim” diyecek kadar şefkate muhtaç, “Benim de senin yaşlarında bir oğlum vardı evladım” diyecek kadar acılar çekmiş, asla kovulmayan, kovulduğunda “hayır siz kovmuyorsunuz, ben vazifemden istifa ediyorum” diyen, kafasındaki sargılar açıldığında kör olan, araba çarptığında gözleri açılan, “Hayır durun, Ferit suçsuzdur, aradığınız suçlu benim” diyecek kadar dürüstüzdür.

Vücudumuza sahip olabilirler ama ruhumuza asla. “Sen arkadaşımın aşkısın” diyerek aradan çekilir, “Babanın kanını yerde koma oğul” diyerek araya gireriz. “Yaa, Justinyanus, buna Osmanlı Tokadı derler” diyerek bütün milletleri dize getiririz. Evlenince sadece pembe panjurlu bir ev isteyecek kadar minimalist, öleceğini öğrenince sevgilisi üzülmesin diye ona “Seni sevmiyorum, seninle oyun oynadım, bunu anlamadın mı hala” diyecek kadar denyo, “Sevgilim ne kadar mesudum, mutluluğumuz bozulacak diye çok korkuyorum” diyecek kadar paranoyak, “Tıp da bir yere kadar ancak tanrıdan ümit kesilmez” diyecek kadar gerçekçi, “Sen kaç yiğidim, ben onları oyalarım” diyecek kadar fedakarızdır.

Sırtımızda taş taşır ama oğlumuzu ya da kardeşimizi okuturuz, sonra o çocuk savcı olup bizi tutuklar. “O kızla evlenirsen, seni mirasımdan mahrum, evlatlıktan men ederim” diyecek kadar ataerkil ve otoriterizdir. annemiz biz doğarken ölür, okulda çocuklar bizle alay eder, tatillerde simit satarız. Ne kadar çok sırrımız vardır. sevdiğimiz kızın yıllar önce kaybolan kardeşimiz olduğunu zifaf gecesinde öğrenecek kadar talihsizizdir. Ne kadar da bedbahtızdır. en güvendiğimiz arkadaşımız, sevdiğimiz kızı elimizden alıverir. Hepimizin sesi yanıktır. Ne zaman şarkı söylemeye başlasak, o sırada oradan geçmekte olan bir gazinocular kralı tarafından keşfedilir ve meşhur oluruz. Ve fakat parayla saadetin olmadığını anlarız. sevdiğimiz kıza bir türlü onu sevdiğimizi söyleyemeyecek kadar utangaçızdır. Geç kalıp kızı başkaları yediğinde alkole veririz kendimizi. Bütün meyhaneciler kalender, halden anlayan insanlardır, bize nasihat ederler. İyi içeriz, dışarılarda nara atarız, saçlarımız, sakallarımız uzar, berduş oluruz. Fazla yaşamaz, çabuk ölürüz, arkamızdan birileri mutlaka sessiz sessiz ağlar. Hepimiz yakışıklıyızdır, çirkinsek bile kral oluruz.

Bizim tertemiz hislerimizle oynarlar hep. Evleneceğiz deyip bekaretimizi bozarlar, sonra da karşı dairede oturan zengin kızıyla evlenirler. Biz de kötü yola düşeriz. Hayatımızı anlatsak roman olur nobel ödülü alırız. Bizde her şey keskindir, korkutucu bir gerçeklik hüküm sürer. Her şey aniden olup biter, hep bir şeyleri kaçırırız ama telafisi yoktur. Bu yüzden bizim filmlerimizin ikincileri, üçüncüleri çekilmez. “SON” yazdığında her şey biter bizde. Ağlarız ama kabulleniriz, metanetliyizdir.

Hepimiz biraz Hulusi Kentmen, hepimiz biraz Aliye Rona, Hepimiz biraz Ali Şen, hepimiz biraz Türkan Şoray, hepimiz biraz Türk Filmi’yiz aslında. Her filmin mutlu sonla biteceğini sanacak kadar da safızdır. Dudaklarımızın kenarında nereden geldiğini hatırlamadığımız hafif bir tebessümle kalıveririz.

Hayatımız da, filmlerimiz de, çizgi-romanlarımız da bizim gibi naif ve gerçeklikle olan bağları sakattır. O yüzden Zagor hiçbir zaman “siktir” çekmez, “fuck you” ya da “cazzo” demez, diyemez, ağzına yakışmaz. “Yılan soyu, Çakal soyu, Lağım faresi, Alçak, Mel-un, Nobran” şeklinde usturupluca söver can dostunu bile öldüren hayduta. Daha küfürbaz ve Zagor’a göre daha zayıf ahlaki temelleri olan Çiko’nun küfürleri ise eski bir çizgi-roman geleneği olan kurukafa, şimşek ve benzeri olumsuz simgelerle ifade edilir ve gerçekle olan bağından bu şekilde koparılır. Zagor evreni Türkiye’ye yakınsar. Limit sıfıra gider...

17 yorum:

Hayal Kahvem dedi ki...

Sıtkı Sıyrıl gene hoş tespitler içeren bir yazı döşenmiş:) Ellerine sağlık! Ben Can Yücel ya da nebileyim Bukowski gibi yazılarında küfür kullanıp, edebi lezzetinden bir şey yitirmeyen bilakis özel tad veren şair ve yazarların müptelası olduğumu rahatça ifade eden biri olarak,Zagor'un sesli ve sözlü efektlerinin onlarca küfür yerine geçeceğini düşünmekteyim. Zagor'un Sözü Bu! bloğunda, kimi zaman Sıtkı Sıyrıl da küfürlü kelimeler kullanıyor ne yalan söyleyeyim:))

Kimi zaman çizgi romanlar hakkında yazılan yazılarda, yazılara sinen testosteron kokusundan rahatsız olduğumu itiraf etmeliyim. Bunun sebebi erkek erkeğe muhabbet şeklinde yazılıyor olması bence.. Düşünülüyor ki kızlar çizgi roman okumaz. Okuyoruz işte. Kızların çizgi roman okuduklarını bilen erkekler daha unisex formda yazılar yazmaya başlayacaklardır illa ki… Öteyandan çizgi roman okudukça,kızlar da önyargılarını kıracaklar tabii. Ay ne demiş, ay ne ayıp demekten vazgeçeceğiz ve her küfüre takılmayacağız. Sıtkı Sıyrıl yazılarında pek küfürlü ya da ayıp kelime kullanmamasına rağmen, kullandığı yazılarının altına halen yorum yazmaya ben bile çekiniyorum:) Kıramamışım henüz bazı önyargılarımı ne yazık ki:) Durun bakalım.. Bence Zagor’un Sözü Bu! bloğu çok gerekli bir mecra…Kendi adıma şunu söyleyebilirim. Bırakın çizgi romanı, empati kurmayı öğretiyor –öğretecek öyle düşünüyorum. Uzattım sözü gene.. Konu neydi nerelere geldim.. Toparlayayım.. Böyleyken böyle işte:)

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sıtkı Hocam bu haftaki yazınız insanı düşüncelere gark edecek cinsten bir çok sosyolojik tespitlerle dolu…
Sıtkı Sıyrıl’ın kim olduğuna dair soru işaretlerim gittikçe çoğalıyor… Kara Murat hanginizsiniz hocam? Okurları merak içinde bıraktınız :)

Zagor’daki küfür meselesine gelince, bildiğimiz üzere, Zagor her zaman dürüst, temiz, pir-ü pak bir kişilik olarak varoldu. (Wendigo’nun büyüsü altında kaldığı zamanları saymazsak tabi. Hatırlarsanız orada da bir çok yerli (mohawk, Shavnee vb) ve yabancı figür Zagor’un bu haline bir türlü anlam verememişti) Ne diyorduk, heh, Zagor dersine vaktinde gelen, tırnaklarını hiç uzatmayan, saçı her daim tıraşlı (Hocam, kimdi Zagor’u uzun saçlı çizen, Chiorolla’mıydı), üstelikte aç-susuz günlerce denizde kaldıkları maceralarda dahi traşını ihmal etmeyen bir adam. (bir – iki karede sadece kirli sakalını görürüz) Hal böyleyken Zagor’a öyle sunturlu küfürler savurmak bence yakışmazdı zaten. Fekat sizin de yazınızda belirttiğiniz üzere, içine istediğimiz küfürü rahatça sığdıracağımız o işaretlerden Çiko arada bir kullanıyor. Ayrıca, bir şey ne kadar çok söylenirse anlamını da o kadar çok yitirir ya hani (misal, askerde herkes küfür eder, ama o artık zincirleme isim tamlamasından başka bir şey ifade etmez, küfür eden için de, edilen için de) o sebeple, böyle arada bir işaretlerle anlaşmak daha iyi sanki :)


Sıtkı Sıyrıl, size Lami Tiryaki diyebilir miyim? O da sizin yaşlarınızda idi:)

Romans dedi ki...

Zagor kolay kızmaz, sinirlenmez. Fakat haksızlığa asla gelemez! Çok kızınca kaşlarını sıkıca çatar.Tüm yüzü gerilir. Kimi zaman UĞURSUZ! UĞURSUZ! diye bağırır. Arkasından kocaman bir AAHYAAKKKKKK! nidasıyla yeri göğü inletir.

İyice dellendiyse… Elinde bir eşya varsa fırlatır atar ve Allah kahretsin! deyip yanındaki bir eşyaya ayağıyla tekme atar. Tabi bu durumda PUAH! sesli efekti ağzından çıkar, ilgili karede mutlaka THUMP! efekti olur.. İşte o karedeki Zagor’un yüz ifadesinden hem korkarım!! Aynı ifadeyi ayna karşısında defalarca denedim. Çok iyi beceriyorum:) Kızdım mı var ya, yüzümdeki bu ifademi görenler, "böyle bakacağına küfür et daha iyi!" derler!

Bazen bir bakış, bir yüz ifadesi, bir sesli ya da yazılı Zagor efekti
küllüm küfürleri siler süpürür!!

Aklıma gelen bir kaç asabi Zagor ifadelerini yazayım.. Çok iyi bilirim:)

Allahın belası serseri!
Köpek soyu!
Seni aşağılık!
Sersem!
Geber!
Kahretsin!
Budala!
Aksi şeytan!
Uğursuzlar!
Bunun hesabını soracağım hellingen! Yanına bırakmayacağım!
Alçak!
Deli herif!

Hpsine bedel olan... AAHHHYYYYAAAKK!! tabi ki:))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

aman efendim, kimler gelmiş... sizden uzunca bir süre haber alamayınca, Darkwood'dan çok uzak bir yerde bir maceraya karıştınız diye düşünmeye başlamıştık. Hem sakin olunuz, daha Zagor Baltanız ile Zagor Tabancanız eksik, onlar olmadan maceralara balıklama dalmayınız...:))))

ROMANS!! dedi ki...

KARAMBA KARAMBİTA!!! Tomrukcan!
Bugün Sonbahar'daki yeni öykünüzü okuyup, güzelce bir yorum yazmıştım. Ne oldu peki? Nedir bu yorumunuz?!!

Siz kim olduğunuz sanıyorsunuz kuzum, illa bana sataşıyorsunuz!! Şu anda yüz ifademi görseniz, Zagor'un en hiddetli yüz ifadesine sahip! Gözlerimden alevler fışkırdığını söyleyebilirim!!Keşke göreydiniz, "böyle bakacağınıza, küfür edin daha iyi," derdiniz!!

Zagor baltam, Zagor tabancam eksikmiş! Nerden biliyorsunuz? Hem söyler misiniz siz ömrünüzde hiç Zagor baltası yaptınız mı ki, bu cürette konuşuyorsunuz!! Kime nerede denk geleceğimi bilemediğim için Zagor baltasını şip şak yapma konusunda ustalaştım Tomrukcan! Her an her yerde anında yapabilirim.. Sonra malum koca bir THUD! efekti gelir!! Bakın Zagor gömleği gönderdiniz diye,
sabrediyorum ama siz var ya sabrımın sınırlarını fazlasıyla zorluyorsunuz!!!! AHHYAAAKKKKKKKK!!

ROMANS!! dedi ki...

KARAMBA KARAMBİTA!!! Tomrukcan!
Bugün Sonbahar'daki yeni öykünüzü okuyup, güzelce bir yorum yazmıştım. Ne oldu peki? Nedir bu yorumunuz?!!

Siz kim olduğunuz sanıyorsunuz kuzum, illa bana sataşıyorsunuz!! Şu anda yüz ifademi görseniz, Zagor'un en hiddetli yüz ifadesine sahip! Gözlerimden alevler fışkırdığını söyleyebilirim!!Keşke göreydiniz, "böyle bakacağınıza, küfür edin daha iyi," derdiniz!!

Zagor baltam, Zagor tabancam eksikmiş! Nerden biliyorsunuz? Hem söyler misiniz siz ömrünüzde hiç Zagor baltası yaptınız mı ki, bu cürette konuşuyorsunuz!! Kime nerede denk geleceğimi bilemediğim için Zagor baltasını şip şak yapma konusunda ustalaştım Tomrukcan! Her an her yerde anında yapabilirim.. Sonra malum koca bir THUD! efekti gelir!! Bakın Zagor gömleği gönderdiniz diye,
sabrediyorum ama siz var ya sabrımın sınırlarını fazlasıyla zorluyorsunuz!!!! AHHYAAAKKKKKKKK!!

Mr. Aşkın Güngör dedi ki...

Şiir mi bu be birader, ne güzel dizilmiş cümleler art arda bre! Köftehor seni... Kalemine sağlık...

(Böyle de babacan överiz bir de işte :))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

yok yok, ben kesin kaani oldum. Aşkın Güngör biliyor Sıtkı Sıyrıl'ın kim olduğunu :)) Aşkın hocam, Sıtkı Sıyrıl kimdir? Türk Müziğinde bir makam mıdır kendisi? Yoksa Çarlinin Meleklerindeki Çarli midir? Hııı, kimdir? :))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Romans dedi ki...

Poah! diyorum... Başka bir şey demiyorum...

NOT:ektekini maalesef göremiyorum:(

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sevgili Romans, bırakınız ekleri, siz asılları bile göremiyorsunuz:))

Bakınız Sıtkı Sıyrıl bir kimdir?
Renklilerle beyazları aynı anda yıkayabileceğimiz bir deterjan markası mıdır? Hııı? Sahi siz merak etmiyor musunuz? :))

Romans! dedi ki...

Tomrukcan, sizin yorumlarınız beni hem çok güldürüyor, hem cinlerimi tepeme çıkarıyor! İkisini bir arada becerebilen tek kişi sizsiniz! Karamba karambita! “Suzi çamaşır yıkar, gözünden seller akar” şarkısını Darkwood’da söylemeyin zaten.. Börtü böcek bile göbeğini tuta tuta güler… Ne bu kendinizi Yüzbaşı Tommiks mi sanıyorsunuz? Konyakçı ve Doktor da yanınızda mı yoksa!! Suzi çamaşır yıkar öyle mi? Güldürmeyin beni! Elettra çamaşır yıkar deseydiniz bari… Ama o güzelim elleriyle mümkün değil elde çamaşır yıkamaz Elettra, Tomrukcan’a yıkatır belki! Zagor’daki kızları örnek veremediniz tabii di mi?

Hee, Ramath'ın yanında, okulun mecburi yaz stajı nedeniyle bir süre bulunduğunuzu söylüyorsunuz. Bunu öğrendiğime sevindim. Ne iyi, ne iyi! Sülalemin bütün bıyıklıları adına Tomrukcan! Sizinki bir şey mi? Siz Wisconsin’de kurulan Skylab bilimsel araştırma merkezini duymadınız mı? Ben işte orada staj yaptım. Hem bilin bakalım kim vardı ben orada staj yaparken… Kim vardı biliyor musunuz? HELLINGEN! Stajımın bir kısmını onun yanında tamamladım. Haklısınız. Sizin bayıldığınız, haydi ben nereli olduğunu da yazayım… “Jolieville sur fleuve” baronu İcaro La Plume’nin fıçıkopteri her an heryere düşebilir. Ben uzay teknolojisinde kendimi geliştirdim Tomrukcan, öyle silah çeşitleri öğrendim ki, ışınıyla insanı bir anda serseme çevirebilir. Hatta Hellingen bana bu ışın silahının ileri versiyonunu yani adamı yarı iskelet yarı mumyaya dönüştürebilmeyi öğretti fekant biliyorsunuz durup dururken bunları uygulamak bir Zagor severe yakışmaz… Benim bütün bunları bildiğimi bilmeniz bana fazlasıyla yeter!

Demek Ramath’ın yanında staj yaptınız da rüyalara girebiliyorsunuz öyle mi? Sizinki bir şey mi? Size Tunicanların olağanüstü güçlere sahip büyücüsü Tawar’dan ders aldığımı yoksa söylemedim mi? Boynuma astığım kesenin içinde çok ender yetişen mantarlardan var. Bana büyücü Tawar verdi. Canım isterse Tomrukcan, bu mantarlardan bir tane yutabilirim ve hipnoz durumuna geçerek istediğim kişiyle telepatik bağlantı kurabilirim. Yani demem o ki, benimle fazla uğraşmayın da yanınıza elimdeki Zagor baltamla gelmeyeyim!!!!

Üff, Binlerce kasırgalar aşkına Tomrukcan, ben sizinle kavga etmek istemiyorum aslında.. Yazdıklarınızı okuduğumda o kadar çıldırıyorum ki hızımı alamayıp yazıyorum böyle şeyleri.. Sizin maksadınız ne delirtmek mi beni?

Hayır, Sıtkı Sıyrıl’ın kim olduğunu hiç merak etmiyorum. Tomrukcan’ın kim olduğunu hiç merak etmiyorum!! Hiiçç! Ben Romans kim merak ediyorum. Kafamı o kadar karıştırıyorsunuz ki artık kendimi tanıyamıyorum. Ben böyle değildim. Yazıp sonra vicdan azabı çekiyorum.Sıtkı Hocam, önce kendimizi tanıyalım kursu açılmasını talep ediyorum. Ahyyyaaakkk!!!

Romans! dedi ki...

Tomrukcan, sizin yorumlarınız beni hem çok güldürüyor, hem cinlerimi tepeme çıkarıyor! İkisini bir arada becerebilen tek kişi sizsiniz! Karamba karambita! “Suzi çamaşır yıkar, gözünden seller akar” şarkısını Darkwood’da söylemeyin zaten.. Börtü böcek bile göbeğini tuta tuta güler… Ne bu kendinizi Yüzbaşı Tommiks mi sanıyorsunuz? Konyakçı ve Doktor da yanınızda mı yoksa!! Suzi çamaşır yıkar öyle mi? Güldürmeyin beni! Elettra çamaşır yıkar deseydiniz bari… Ama o güzelim elleriyle mümkün değil elde çamaşır yıkamaz Elettra, Tomrukcan’a yıkatır belki! Zagor’daki kızları örnek veremediniz tabii di mi?

Hee, Ramath'ın yanında, okulun mecburi yaz stajı nedeniyle bir süre bulunduğunuzu söylüyorsunuz. Bunu öğrendiğime sevindim. Ne iyi, ne iyi! Sülalemin bütün bıyıklıları adına Tomrukcan! Sizinki bir şey mi? Siz Wisconsin’de kurulan Skylab bilimsel araştırma merkezini duymadınız mı? Ben işte orada staj yaptım. Hem bilin bakalım kim vardı ben orada staj yaparken… Kim vardı biliyor musunuz? HELLINGEN! Stajımın bir kısmını onun yanında tamamladım. Haklısınız. Sizin bayıldığınız, haydi ben nereli olduğunu da yazayım… “Jolieville sur fleuve” baronu İcaro La Plume’nin fıçıkopteri her an heryere düşebilir. Ben uzay teknolojisinde kendimi geliştirdim Tomrukcan, öyle silah çeşitleri öğrendim ki, ışınıyla insanı bir anda serseme çevirebilir. Hatta Hellingen bana bu ışın silahının ileri versiyonunu yani adamı yarı iskelet yarı mumyaya dönüştürebilmeyi öğretti fekant biliyorsunuz durup dururken bunları uygulamak bir Zagor severe yakışmaz… Benim bütün bunları bildiğimi bilmeniz bana fazlasıyla yeter!

Demek Ramath’ın yanında staj yaptınız da rüyalara girebiliyorsunuz öyle mi? Sizinki bir şey mi? Size Tunicanların olağanüstü güçlere sahip büyücüsü Tawar’dan ders aldığımı yoksa söylemedim mi? Boynuma astığım kesenin içinde çok ender yetişen mantarlardan var. Bana büyücü Tawar verdi. Canım isterse Tomrukcan, bu mantarlardan bir tane yutabilirim ve hipnoz durumuna geçerek istediğim kişiyle telepatik bağlantı kurabilirim. Yani demem o ki, benimle fazla uğraşmayın da yanınıza elimdeki Zagor baltamla gelmeyeyim!!!!

Üff, Binlerce kasırgalar aşkına Tomrukcan, ben sizinle kavga etmek istemiyorum aslında.. Yazdıklarınızı okuduğumda o kadar çıldırıyorum ki hızımı alamayıp yazıyorum böyle şeyleri.. Sizin maksadınız ne delirtmek mi beni?

Hayır, Sıtkı Sıyrıl’ın kim olduğunu hiç merak etmiyorum. Tomrukcan’ın kim olduğunu hiç merak etmiyorum!! Hiiçç! Ben Romans kim merak ediyorum. Kafamı o kadar karıştırıyorsunuz ki artık kendimi tanıyamıyorum. Ben böyle değildim. Yazıp sonra vicdan azabı çekiyorum.Sıtkı Hocam, önce kendimizi tanıyalım kursu açılmasını talep ediyorum. Ahyyyaaakkk!!!

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sevgili Romans, bu son yorumunuzu yazarken o mantarlardan bir tane yutmuş olabilir misiniz acaba? :))
Baksanıza, hem yorumu başka yere yazmışsınız, hemde iki kere yazmışsınız :)) Ben Suzi çamaşır yıkar yorumunu "zagor uçma öğretiyor" makalesine yazmıştım :))

Siz tabi yutunca o mantarlardan, elinize geçen ilk yorum kutucuğuna tüm öfkenizle yazmışsınız :)) Bakınız Tomrukcan buna rağmen cavabı kendi yorumunun olduğu sayfaya değil, buraya yazıyor :))

Yaz stajımda evet, Ramath ile çay içmişliğimiz, pişpirik oynayıp, kağıtların gözüne gözüne vurmuşluğumuz var... Aldığım eğitimle zayıf bünyeli birinin rüyalarına girebiliyorum :)))

Acaba Sıtkı Sıyrıl siz misiniz yoksa? Ya da Darkwoodda yetişen özel bir mantar cinsinin adı mıdır Sıtkı Sıyrıl? Hııııı?

Romans dedi ki...

Sıtkı Sıyrıl'ın kim olduğunu merak etmiyorum. STOP.Tomrukcan'ın kim olduğunu ise öğrenmeyi asla istemiyorum. STOP. Tomrukcan Sıtkı Sıyrıl'ın kim olduğunu neden bu kadar merak ediyor. STOP. Anlamıyorum.STOP. Zaten Tomrukcan'ın ne düşündüğü.. neyi merak ettiği ile hiç mi hiç ilgilenmiyorum. STOP!
Gönderdiği Zagor gömleğini geri iade etmeyi düşünüyorum.STOP! Adresi yok. STOP. Sıtkı Hocam Darkwood'a göndersem Tomrukcan'a verebilir misiniz? STOP!STOP!

Romans dedi ki...

Ben işyerimden ayrıldım ve şimdi yaşadığım yerden ayrılıyorum. Bambaşka bir mecraya doğru gidiyorum. Zagor'un Sözü Bu! bloğu sayesinde tekrar Zagor okumaya başlamıştım. Bırakamam artık. Okumaya devam edeceğim. Güzel dostlar tanıdım bu blogta.
Hele Tomrukcan... Neler yazdım Tomrukcan'a:)) Düşündükçe ter döküyorum... O da az değildi. karamba karambita! Nasıl kışkırtıyordu beni.. Güya atışma yapıyoruz.. Fekant biraz daha devam edersem, atalarımın romantik ruhları aşkına... Hislerimin romantikleşeceğinden korktum.. Neyse ki zaten gidiyorum. Öyle yazdığım gibi geri iade etmem mümkün değil. Bana gönderdiği Zagor gömleğini ömrüm boyunca saklayacağım. Çok teşekkür ediyorum kendisine... Yazdıklarım için özür dilerim... Kızdırdıyordu ama beni ne yapabilirim!!

Bu arada itiraf edeyim... Sıtkı Sıyrıl'ın kim olduğunu merak ediyorum:) Tomrukcan'ın kim olduğunu da merak ediyorum:)) İçimi çeke çeke ben gidiyorum.
Karamba karambita!! ELVEDA.

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Zagor'un efsanevi çizeri Gallieno Ferri, 29. İstanbul Kitap Fuarı'na geliyor.


İSTANBUL-TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş’den yapılan açıklamada, Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliği ile Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezinde 30 Ekim ve 7 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 29. İstanbul Kitap Fuarı’nda önemli çizerlerin konuk edileceği bildirildi.

Açıklamada, fuarda, Zagor’un efsanevi çizeri Gallieno Ferri’nin yanı sıra İtalya’nın önde gelen çizerlerinin Türkiye’deki okurlarıyla buluşacağı belirtildi.

Fuara giriş saatlerinin 11.00-20.00 arasında olduğu duyurulan açıklamada, girişin, kişi başı 5 lira, öğrenci, öğretmen ve emeklilere ise ücretsiz olduğu ifade edildi.

Açıklamada, fuara ulaşım ve servis saatleriyle ilgili ayrıntılı bilgiye "www.istanbulkitapfuari.com" internet adresinden ulaşılabileceği kaydedildi.(aa)