Pazar, Kasım 23, 2008

Alo Zagor!

Doksanlı yıllardaki 900’lü hat furyasını hepimiz biliriz. İlk defa “alo seks” hatlarıyla başlayan bu akımın bizim gibi her şeyi günlük yaşayan carpe diem’i felsefe edinmiş bir toplumda  coşmaması, şirazesinden çıkmaması mümkün değildi tabi ki. Nitekim öyle de oldu. Önce yurt sathındaki abazan bünyeler televizyondaki hisli kadın seslerini, “seni bekliyorum” nidalarını duyarak erekte organlarıyla 0900’lü tuşlara bastılar. Telefon faturaları aracılığı ile önce onların paraları toplandı. Ve fakat potansiyel inanılmazdı. Paralar tıkır tıkır geliyordu. Hedef kitle genişletildi, cümbüş başladı. 
Sibel Gökçe’nin “Ara Beni Boya Beni” hattını arayan “Kartal Maltepe” namlı kişi ile o yıllar tanıştık, Çocuklar için “alo masal”, ganyancılar için “Al eline kuponu ara Nalkapon’u”, yaşlılar için “Alo yalnızlık”, evde kalmış kızlar için  “Alo Tarkan” derken, toplumdaki her farklı kesim için bir hat oluşturulmuştu. Orhan Gencebay bile “yalnız değilsin” şarkısını 94 yılında ilk defa 900’lü hatlarda dinletiyor, Bahadır Boysal bile, hatta ve hatta Doğu Perinçek bile 900’lü bir hat ile “gelin konuşalım, tartışalım” tadında furyadan faydalanıyordu. 

Böyle bir ortamda bir avuç fumettici ve aslında daha kalabalık olan potansiyel çocuklar unutulmadı. arayın “Kızılmaske’yle Eden adasına bir yolculuk yapın”,  “Tommiks’e yardım edin” , Çelik Blek’e 50 kişi dalmış, yetişin” gibi provokatif sloganlarla  ceplerdeki üç beş kuruş da indragandi yapılmaya başlandı. 0 900 900 286 , Baltalı İlah Emrinizde.  “Ara, Zagor ile birlikte Darkwood’a bir yolculuk yap” çağrısıyla havaya giren çizgi roman okur potansiyeli taşıyan bir sürü çocuk, gizlice hatları arayıp, 5-6 dakikalık; “Zagor koş, aahh, Kızılderililer geliyor, yihhuu, dikkat arkanda” vb zırvalardan oluşan ses kaydını, dakikası 8333TL’den dinliyor akabinde telefon faturaları ile birlikte bilindik süreç başlıyordu. 

Bugün geçmişe nazaran daha da azalan, sürekli kan kaybeden bir çizgi-roman okur profilinden bahsediyor  isek bunun  sebeplerinden biri de 900’lü hatlar furyasıdır. Memo tembel çizer gibi iddia ediyorum… Bu iğrenç furyaya kadar kör topal da olsa kemik Zagor ve çizgi-roman okuyucusu düzenli olarak  yetişiyordu.  Toplamda bir avuç da olsa  çocukken Zagor ve çizgi-roman ile tanışan bir kişi  bir daha ondan kopamıyordu.  Hoyrat velilerin “Teksas Tombiks” baskılarının yanında gizlice de olsa çizgi-roman okuyan çocuklar  bu furya ile birlikte evlerdeki,  üzerinde dört haneli numarası yazan ve  bir dantel ile tozdan korunan, haftada bir iki görüşmenin yapıldığı  telefonlara saldırıp,  7 dakikalık Zagor hikayesini dinledikten sonra, aybaşında gelen fatura ile birlikte babalarından  hayatlarının sopalarını yemişler, nice telefon camdan balkondan atılmış  ve parçalanmış,  gencecik fidanların  Zagor ile olan ilişkileri o yıllarda hunharca koparılmış ağaç yaşken eğilmişti. Tek başına cümle kötülüğe kafa tutan Zagor,  kapitalizme yenilmişti.

Pazar, Kasım 16, 2008

Zagor'un Albümünden (5)

Bazen şekildeki gibi iki işaret parmağını, bazen dört parmağını birden, bazen de tek parmağını ağzına sokarak  80 farklı tonda ıslık çalabilen bir millet tanıyor musunuz?  Tanımadınız mı? Peki, sadece ıslık çalarak bırak taksiyi, arabayı,  askeri korteji bile durdurabilen, resmi geçidi bitiren vatandaşları olan bir millet tanıyor musunuz?. 

Ya da  genelkurmayından, köylüsüne, esnafından mühendisine kadar çalınan bir ıslığa mutlaka dönüp bakan başka bir millet desem. 

Nasıl, hafızanız yerine geliyor mu? Düğünde ıslıkla  tempo tutan, virtüöz olan, fiyuu fiyuu diye desibel rekorları kıran milleti soruyorum. Islıkla çağıran, ıslıkla harekete geçip, ıslıkla duran millet. Taklacı güvercininden, katırına tüm hayvanlarla ıslık ile iletişim kuran millet…

 Zagor’un Türkler ile olan yakınlığını her yazımızda söylüyoruz. Al bir tane daha.

Pazar, Kasım 09, 2008

Zagor'un Ulaşım Metodları

Zagor’un nasıl iletişim kurduğunu geçtiğimiz incelemelerde öğrendik. Nasıldı? Sen , arkadaki, fıstık yeşili gömlekli… Aah ahh. Cevap yok tabi. 1) Drunky Duck adlı postacı 2) Duman Mesajları 3) Tamtam mesajları. Hep yazdık bunları… Neyse,  sıra geldi  Zagor’un ulaşım yollarına.

Zagor fanı olmayanlar bile bilirler. Zagor yürür. Yaya yaya yürür. Günlerce yürür. Haftalarca yürür. Çiko’yla yürür, Çiko’suz yürür. Bıkmadan yürür. At var, eşek var, ne demeye yürüyor diye sorar gibi oldu biri. Cevabı basit. Darkwood denen yöre bataklık ve sık ormanlarla çevrili olduğundan isteseniz de at ile seyahat edemezsiniz. Bu sebepten Zagor’un kulübesinde at yoktur.  Bir seyahate giderken yola mutlaka yaya çıkar. 

Akabinde  menziline göre, kaleden bir at bulur, yandan çarklı bir gemiye biner nehir varsa kanoyla takılır, ortamın koşullarına göre karda kayar, suda yüzer, havada uçar. Hatta otomobil, uçak, balon ve uzay gemisine bindiğini dahi gördük.  Zagor böyle bir adam işte. Yüzeysel baktığında her yere yürüyen bir tip gibi gözüküyor ama biraz yakınlaştığında  senin ikibinli yıllarda  binemediğin kadar çok ve farklı araca onun daha binsekizyüzlü yıllarda bindiğini görebilirsiniz. Zagor oğlum bu, n’apar adamı! 

Zagor maceralarının büyük çoğunluğunu Darkwood ve civarında yaşadığından çoğu macerasında yürür. Güzel. Peki yürüyen biri acelesi olduğunda ne yapar? Koşar değil mi? Zagorumuz ise bu durumda uçuyor.  Acelesi var ise daldan dala uçar Zagor. Bu anlamda Zagor’un sevmediği bir şeydir koşmak. Zagor’un daldan dala atlama hadisesi Tarzan’dan arak olsa da Afrikalı Tarzan’ı Amerika’da kimse bilmediğinden Zagor bu yöntemi kendi yöntemi gibi benimsemiş ve görenlere de benimsetmiştir. Gönül ister ki bu ağaçtan ağaca atlama mevzusunu yerinde görsek denesek. Balta deneyimizde olduğu gibi ne kadarı gerçek ne kadarı abartı öğrensek diyorum. Ancak bu ahval ve şerait içinde zor.  

Yürüme ve ağaçtan ağaca atlamaya Zagor’un en çok kullandığı ve sevdiği ulaşım yöntemleri dersek üçüncü sırayı elbette at alacaktır. Zagor’u at sırtında nadiren görsek de, kendisi usta bir binici olduğunu, nice kuşatmadan apaçi yöntemleri ile (atın yanına eğilip gözükmeyerek) kaçtığını biliriz.

Attan inip, kâh gemiye, kâh kanoya, kâh trene binen Zagor antin kuntin tanıdıkları sayesinde uzay gemisi, denizaltı, uçak ve helikoptere de binmiş, ortalığın tozunu atmıştır.

Düşününce Zagor’un binmediği taşıtlardan bir tek metro kalmış gibi gözüküyor. Kaldı ki Zagor 1800’lerin ilk yarısında yaşamış bir kahraman olarak 1860 yılında Londra’da yapılan ilk metroya yaşlılığında da olsa binebilir aslında. Efsane devam ettiğinden bir gün bir macerada Zagor’u abonman almaya çalışırken, otomatik kapıda sıkışırken görebiliriz pekala. Senaristler, sözüm size.

Cumartesi, Kasım 01, 2008

Zagor vs Diğerleri (4. Tur)


Zagor vs Wolverine

İlk Tahmin: Zagor çok pençelinin boynunu kırdı.

Olasılıklar: Bu X-men güruhu sakat harbiden. Men diyorlar ama içlerinde kadınlar falan da var. Okuduk gördük, bunların arasında kin, nefret, fuhuş her şey var. Kontrolden çıkmış, ahlaken çökmüş bir topluluk.  İçlerinde en delikanlıları  Wolverine’dir zaten. Tersi de çok pistir. Ama Zagor oğlum bu, n’apar adamı? Zagor  arkaya geçip kurt kapanı yapana kadar o keskin tırnaklardan nasibini alır kesin. Zagor az arslanı kündeye getirmedi, az leopara şark kündesi çekmedi. Bu mahlukatın tırnak bakımından Wolverine'den bir farkı yok. Olay: bir hamlesini boşa çıkartıp arkadan kurt kapanı yapmak, onu sıkıp buruşturmak, akabinde bir güzel bağlayıp abiyi paketlemek. Bu klasik hareketten sonra Wolverine’in yapacağı bir şey yok artık. Yok da adam ölmüyor, yaralarını da iyileştiriyor namussuz. İpleri çözüp salamazsın da. Direkt girişir, laftan anlamıyor sinirlenince. En güzeli, bir at arabasına takıp kendisini biçerdöver olarak kullanmak. Ver kızılderililere tarıma geçsin adamlar hiç yoktan. 

Zagor vs Asterix

İlk Tahmin : Yok daha neler!

Olasılıklar: Asterix’i severiz. Özellikle o Galya köyünün ve sayko vatandaşlarının hastasıyız ama şimdi karşısında salak lejyonerler yok, kapı gibi Zagor var, balta var. Kaldı ki, o devegücütazıhızı şerbeti midir iksiri midir nedir onu içmeden zaten tırt bir adam kendisi. Hadi dopinge göz yumup içirelim onu da, Zagor o devegücütazıhızının harman olduğu yerden geliyor. Ayı pençesi var Zagor’da, beygir hızı var, dinozor testisi var.  Yakaladı mı bu mizahçıdır hayatı karikatüredir demez pekmezi akıtıverir. Yol yakınken aklını başına devşir, köyünden dışarı çıkma. Gerçi kafanız çalışsa Hopdediks’e, “sen küçükken şerbet kazanına düştün sana şerbet yok” diyeceğinize hepiniz kazanın içine girip yıkanıp bir daha iksirle miksirle uğraşmazsınız ama. Neyse, Hopdediks’e selamlar.  Zagor wins.

Zagor vs Hulk

İlk Tahmin: fifti fifti.

Olasılıklar: Hiç kıvırtmayalım, Hulk Zagor’u tuttu mu taşlara taşlara çalar. O yüzden Hulk’a yakalanmak yok. Zagor salt fiziksel gücü ile değil zekası ile de bir çok düşmanını yenmiş biri. O yüzden zaten Hulk’un karşısına körlemesine çıkmaz. Muhtemel hamlelerinden kaçıp, kaçarken baltayı kafayı ekleştirmeyi bir yandan da Hulk’un pantulunun nasıl olup da bir türlü komple yırtılmadığını düşünecektir. Hulk’un olayı sinirlenince her insanda olan delirmenin biraz abartılmışı. Adamı kızdırmayacaksın. Hamlelerinden bir kaçtın, iki kaçtın, üç kaçtın… Zaten adam şaşırarak sakinleyecektir. Sakinleşince enseden iki sıvaz da yaptın mı o gırlamaya başlar. 30 saniye sonra da  eski haline döner. Erkeklerdeki lanet Hulk’ta da olduğundan yamuşayan küçülen vücudun tekrar sertleşip büyümesi bir müddet süreceğinden bu sırada Zagor Hulk’u bir iki tokatla yere yıkacaktır. 

Zagor vs Red Kit

İlk Tahmin: Red, hiç bulaşma bu işe stop. Daltonlar kaçmış stop.

Olasılıklar: Red Kit, gölgesinden bile hızlı silah çeken bir kovboy. Bir düello ortamı olsa, her ne kadar Zagor  silahşörlükte de çok usta olsa da Red Kit’in daha hızlı silah çekeceği muhakkak. Vurur, vuramaz, Zagor vurulsa bile üstüne atlar, atlayamaz bilemiyoruz da biz burada düello yaptırmıyoruz abicim be. Er meydanına  çıkıp direkt dalıyor rakipler birbirlerine. Bu meyanda Red Kit bir tokatla yere serilecektir kuşkusuz. Geçmiş olsun.  

Çarşamba, Ekim 29, 2008

Zagor'un Albümünden (4)

Zagorumuz’un hatunlarla olan maceralarını yazmıştık. Artık “zögör çiköyle iş tütüyormuş, geymiş, tiri viri” diyen de kalmadı zati.   Zagor bu yaşta mektebe gidecek adam değil. Denk geldikçe o işi de hallediyor. Hallediyor halletmesine de Vahşi Batı, Darkwood hele de binsekizyüzlü yıllarda tam olarak erkeklerin dünyası. Günümüzün Doğu Anadolusu gibi. Kadınlar sosyal hayatta yok. Onca maceranın arasında denk getirip güzel bir kadın bulacaksın da iş bitireceksin. Nerdee? Çok nadir. E ne yapacak Zagor bu durumda. Ya rüyada hallenip kamyonu devirecek ya da çavuşu tokatlayacak…

Perşembe, Mayıs 08, 2008

Zagor'un Tamtam Mesajları

Zagor’un iletişim yöntemleri konusunda son dosyamıza hoş geldiniz. Zagor’un postacısı Drunky Duck ile başladık, duman mesajlarını inceledik nihayetinde geldik tamtam mesajlarına.

Kapsamı alanı mektup ve duman mesajlarına göre daha dar olsa da iletişimin toplam kalitesine baktığınızda içlerinde en iyi alternatifin tamtam yöntemi olduğu kesindir. Mesajın tamtamı çalmaya başladığınız an alıcıya gitmesi itibariyle; ne zaman yerine ulaşacağınız sarhoş ve dallama bir kızılderiliye kalmış olan mektuptan kat kat üstündür. Keza duman mesajı yolladığınızda, alıcının onu görüp görmediği kesin değildir. “çabuk yetiş” mesajını dumanla gönderdiğinizde alıcı o yöne bakmıyorsa, yani o yöne doğru tüm hatlar doluysa mesajınızı okuyamayacak ve yetişemeyecektir. Ancak eğer ipod ile müzik dinlemiyorsunuz tam tam mesajlarını mecburen duyacak, bırak duymayı yerinizden sıçrayacak ve mesajı alacaksınızdır. Bir anlamda iadeli taahhütlü’ye denk düşer tamtam mesajları. Zagor’un kulübesinin önündeki hakiki meşeden içi boş kütük parçası ve gene meşeden mamul iki adet tokmak tıpkı ankesörlü bir telefon gibi kulübenin demirbaşlarından olmuştur. Zagor böylece Darkwood’daki kulübesine yakın sayılabilecek kabilelerle anlık olarak iletişim kurabilir. Ne sabit ücret ne iletişim vergisi, ne Telekom belası… “Peki tamtam ile nasıl iletişim kurulur babuş onu anlat hele” diye sormadığınıza eminim. Bir kısa bir uzun iki karakterden müteşekkil (-.) sade yapısıyla mors alfabesi ile bile destanlar yazabilirken elimizdeki tamtamla hem derdini anlatmak hem de karşı tarafın gönül telini titretmek çok kolay olacaktır.

Hala bu iletişim yöntemine kafası yatmayan varsa, sağdan veya soldan bir darbuka bulmasını öneririm. Biliyorum ki hiçbir Türk bir darbuka bulup da, onu iki dümteklemeden, gaza gelip “dum tıka dum tık tık dumph” şeklinde rezil sololar atmadan duramaz. E Kızılderililer ile Türklerin ilişkisi malum. Hala tartışıyor adamlar. Sadede gelirsek, tamtam mesajları ve bu şekilde bir iletişim yöntemi aslında bizim ve Kızılderililerin (ve tabi Zagor’un da) alt beynine kayıtlı. İçgüdümüz böyle. Bu yatkınlığı gayet işlevsel olarak kullanan Kızılderililer de almışlar tamtamları ellerine hem çalıp eğlenmişler hem de sesin ulaşabildiği her yere mesajlarını ulaştırabilmişlerdir. Görür görmez bu iletişim yönteminin hastası olan Zagor da, hemen tamtam dersi almış yıllar geçtikçe de bu işin kompetanı olmuştur.
Örneklerde karikatürize ettiğimiz gibi tamtam mesajlarında geçerli bir alfabe yoktur. Alfabe, müziğin kendisidir, notalardır, yörenin türküleridir. Her ne kadar çizgi-romanda biz bu mesajları “dum dum dum tıkaa” şeklinde görsek de, her bir dum’un ayrı bir notası ayrı bir ezgisi vardır.
Köy mü yanıyor. “Yangını var, yangını var ben yanıyorum”u çaldığınız anda duyan kovasını alıp gelir. Korkunç bir fırtına mı yaklaşıyor. “Çadırımın üstüne şıp dedi damladı” çalarsınız. Duyan saklanır mağarasına. “Solukbenizliler mi saldırıyor” Ölüm marşı, Gri Geyik mi evleniyor, Kolarado yöresinden , “Geliyor düğün halayı…” Şef vefat mı etti, Virginia dolaylarından “Anan öle cemil, yetim kalasın cemil”…

Günümüzde sadece Türkiye’de, (o da çok çok az) kullanılan bu iletişim yöntemi; eskiden çoğu evde bulunan darbukalar gibi gün geçtikçe azalmakta ve kaybolmaya yüz tutmaktadır.

Pazar, Mart 02, 2008

Zagor'un Duman Mesajları

Sevgili okuyucu, doğruyu söyleyeceğim. Doğru prim yaptığından değil meyyalim böyle.
Ben açıklık bir arazi bulup, çalı çırpı tutuşturup, eski bir battaniyeyi feda edip bu dumanla mesajlaşma mevzusunun görsellerinden ekmek yemeyi umuyordum. Bir iki geyik ile harmanlayıp şahane paketleyecektim mevzuyu. Ancak n’oldu sevgili okuyucu? Olmadı. Öncelikle, koca memlekette açıklık arazi niteliğinde bir toprak parçası bulamadım. Evimin yakınlarında kocaman arazisi olan bir okul var, gidip onun bir köşesinde ateş yaksam, hademeyi görüyorum, süpürgesinin sapını biliyorum, olmayacak. Issız inşaat köşelerinde yakmak her yönden tehlikeli. Hem adam gibi bir açı bulup olayı görüntülemek de zor, ışık yetersiz. Sağında solunda, uzağında yakınında bir ev bulunmayan, ateş yaktığında, “halohoov, napıyon lan dürzü” deyip, jandarmayı itfaiyeyi aramayacak birinin olmadığı tek bir toprak parçası bulamadım. Dağlara çıksam daha fena, orman bekçilerine pompalı vermişler son yangınlardan sonra. N’oldu, elde eski battaniye kaldık öyle. İki dakikalık bir ateş yakıp "askerlerin güneyden saldırıya geçtikleri" mesajını gönderemedik karşı dağlara. Yaktık adamların başını. Böyle böyle bitti işte Kızılderililer.

Netice itibariyle iş başa düştü. Yaza yaza, kanırta kanırta işlemek durumunda kaldım sözkonusu Zagor ve duman mesajları konusunu.

Duman ile mesajlaşmanın, herkesin bir cep telefonu sahibi olduğu ve 15 yaşındaki bir gencin bile “eskiden cep telefonu olmadan nasıl haberleşiyormuşuz lan biz” diye geyik yaptığı günümüzde sadece karikatürlere konu olması olağan. Eskiden bu şekilde haberleşen insanları algılamamız güç.

"Zagor'un dumanla haberleşmesi çizgi-roman kolpası mıdır?" Diye bir anket de açmıştık zamanında. Verilen binlerce oyun sonucu: % 5 lik kesim “Komple kolpadır” , %26’lık kesim “Kızılderililerin kullandıkları süper bir iletişim şeklidir. Kolpa molpa değildir.” % 42’lik ve lider kesim ise “Mesajlarda özel isimler kullanıp abartmasalar kolpa değil derdim. Ama bu haliyle kolpa gibi” derken, gene %26’lık muzip bir kesim ise “Kolpa ne lan” demiş, anketin sonucu “böyle bir şey var ama çizgi-romanlarda çok abartmışlar işi” şeklinde çıkmıştı.


Anket bir yanda dursun, işte şimdi gerçekler ortaya çıkacak. Belli başlı kütüphaneler ve google’ın bitmek bilmeyen dehlizlerinde, dibi gözükmeyen linklerinde yaptığım araştırmalar sonucu dumanla mesajlaşmanın bal gibi de olduğunu öğrenmiştim.

Orijinal ve zamanında Kızılderililer tarafından kullanılmış duman mesajlaşması şu şekilde işliyor. Ateşi yaktıktan sonra gökyüzüne çıkan dumanı bir örtü ile yönlendirip kesik kesik duman işaretleri yani puf elde ediyoruz ki; bir puf “dikkat!” , iki puf “Her şey yolunda” üç puf ise “Tehlike / SOS / Yardım çağırın” anlamına geliyor. Bu haliyle gayet tutarlı olarak anlık mesajlaşmış oluyorsunuz. Elbette eğer ilk defa mesajlaşacaksınız, dumanı yönetemiyorsanız, anne babanızın boşluk bırakmayı bilmediklerinden bitişik yazdıkları sankskritçe SMS’ler gibi, iki puf ile “her şey yolunda” diyecekken dumanı kesemeyip üçüncü pufu gökyüzüne gönderip “imdat” çağrısı da gönderebilir; ulan şimdi sıçtık deyip tekrar iki puf göndermeye çalışıp gökyüzünü onlarca pufa boğup karşı tarafa ana avrat düz gitmeyi de becerebilirsiniz. Ya da toplamdaki farklı mesajı fonksiyonel kullanayım deyip, işgüzarlık edip “dikkat” , “dikkat” demek için iki puf kullandığınızda, 2 puf ile farklı bir mesaj göndermiş olacaksınız. Kısacası bu konuda 3 farklı uyarıdan başka bir şeye kafayı takmayıp dumanı yönetebilmek lazım.
Hal böyleyken Zagor’umuz ne diyor Duman mesajlarında. “Zagor’dan Mohawkların şefi Tonka’ya. Batıdan geçecek kafile Zagor’un dostudur. Sakın yamuk yapılmaya. Kendinize iyi bakın. Zagor” ya da “30 yaşlarında, uzun boylu, sarı saçlı bir adam, Çiko’yu kaçırdı. Görenlerin ve duyanların Zagor’a müraacatı arz olunur” vb mesajlar.

Zagorumuz bu işin piri dumanla mesajlaşmanın kompetanı, duman alfabesinin kralı olduğundan, duman mesajlarıyla rahatlıkla giriş gelişme sonuçlu bir makale yazabilir. Bu tür mesajlara şaşırmak gereksiz. Zagor tüm üstün özelliklerinin yanında iletişimde de çok güçlü bir kahramandır. Günümüzde, telefon, telgraf, e-posta, faks gibi sürüyle yöntemin karşılığı olarak kah dumanla, kah postacı Drunky Duck ile kah kulübesinin önündeki bir nevi ankesör konumundaki kütükle gönderdiği tam tam mesajlarıyla tüm şartları zorlamış, (ki tam tam mesajları da ayrı bir yazının konusudur) 1800’lerde dahi Türk Telekom’un hizmetlerinden kat be kat kaliteli bir iletişim kurmuştur. Hem de bedava. Elbette ki Zagor’un kullandığı duman dilinde, klasik dumanlaşmadaki üç mesaj değil, o günün şartlarında herkes tarafından bilinen kelime ve olayları simgeleyen yüzlerce mesaj bulunurdu. Peki özel isimleri nasıl yazıyorlardı dediğinizi duyar gibiyim. Bu da aslında bir yanılsamadan ibaret. O devirde beyazlar haricinde kimse özel isim kullanmıyordu. Tüm Kızılderililerin isimleri kızgın geyik, kabız kuğu vb tamlamalardan oluşuyordu. Aşağıda örneğini gördüğünüz mesajda geçen “Shenankar” ismi de bu çeşit bir tamlamaydı aslında. Ayrıca herkes tarafında bilinen bazı özel ve cins isimlerin de birer karşılığı vardı (Apaçiler, Siyular, Kafatası Mağarası vb) Dolayısı ile bu şekilde bir mesajlaşmayla derdinizi gayet güzel anlatabiliyordunuz.
Son olarak, günümüzde maalesef yok olmaya yüz tutan bu iletişim yöntemine ve üstte yazılanlara “hade len” diyenler için yukarıdaki mesajın kriptosunu vererek bitiriyorum.

P = Puf
+ = 5 saniyelik uzun duman demek
kelime aralarında 10 saniyelik uzun duman var / Cümle aralarında 20 saniyelik uzun duman

Shenankar (5P+3P ) Baltalı İlah’ın (1P+2P+1P+2P’7P ) izlerini (2P+2P+3P) buldu (4P) /
Kardeşlerimizin (3P+2P+4P) katili(8P+2P) hala(1P+1P+1P) Tunikan topraklarında(4P+4P+4P+3P) /
Ve(7P+13P+34P) belki de(9P+2P) yine(3P+2P+1P) öldürmeye(8P) hazırlanıyor. (11P) /
Tunikan savaşçıları (4P+4P+4P+3P) aramaya(7P) gruplar halinde(3P+3P+3P+3P) devam etsin. (10P+2P) /