tag:blogger.com,1999:blog-79796352024-03-14T05:44:51.247+03:00Zagor'un sözü bu!Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.comBlogger70125tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-18164595900914494942013-07-17T22:29:00.001+03:002015-06-10T00:37:10.477+03:00Gezi Turnuvası - 5. Maç - Zagor vs Sniper<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipqElbyEVm0kVFE2CZfsGi2fuRj3l_Eulx7gH1j0UGa75cRRfW3PsovUN9mMoctFQxPjaizMTo_Ko2r7Wxd1VnOlg-hR35buK8bc_akzuSOWnqULuAKdb1QOihRFaUOphd8l7xxA/s1600/manset.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="251" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipqElbyEVm0kVFE2CZfsGi2fuRj3l_Eulx7gH1j0UGa75cRRfW3PsovUN9mMoctFQxPjaizMTo_Ko2r7Wxd1VnOlg-hR35buK8bc_akzuSOWnqULuAKdb1QOihRFaUOphd8l7xxA/s400/manset.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Her savaşta olduğu gibi, sniperlar savaşın en vurucu, en sinsi
gücünü oluşturuyorlar. Gezi direnişinde de böyle oldu. Üzerinde insanların üstüne ateş edilmemesi,
kapalı yerde kullanılmaması, 45 derecelik bir açı ile ateş edilmesi talimatı
olan gaz fişeklerini direkt insanların kafalarına nişan alarak attılar. Gaz Tabancası
yapısı itibari ile hantal, menzili sınırlı bir silah. </div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKxAov3aWXNXE8y-eIlSfxtNpQnnVGRiYm2yW2ZvQflO_Gn8InEnQZOCACkwKL7flDmJeQf7XQ55gZ7UUrBJ3_XpFAsA7Q1PEFqSMGlSrCpo5awa2Zoqla1-ISh1QyS4vRaizTBw/s1600/gaz-bombasi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="105" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKxAov3aWXNXE8y-eIlSfxtNpQnnVGRiYm2yW2ZvQflO_Gn8InEnQZOCACkwKL7flDmJeQf7XQ55gZ7UUrBJ3_XpFAsA7Q1PEFqSMGlSrCpo5awa2Zoqla1-ISh1QyS4vRaizTBw/s200/gaz-bombasi.jpg" width="200" /></a>Uzaktaki bir hedefi
vurmak için, eğik atıştan dolayı namluyu biraz yukarı kaldırmak gerekiyor.
Kısacası, insan gibi tekil bir hedefi uzaktan vurmak kolay iş değil. Yakından
ateş edildiğinde de namluyu yere paralel tutarak daha rahat nişan alınabiliyor.
Ne acıdır ki güzel ülkemizdeki değeri bilinmeyen nice sniper, Counter Strike
turnuvalarında ülkemizi başarı ile temsil edecek durumda iken, eylemlerde,
ellerindeki hantal gaz tabancaları ile harcanıyorlar. Bizi yönetenlere, adeta “görün
bizi” dercesine gezi olaylarında 10’dan fazla kişiyi tam gözünden vurarak tek
gözlerini kör ettiler. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiws-7T6mGmspb834YQVxo4J79f-nDM26hm4xUuxHpPg-EUQCPsWCvdgn1-i0SIqa_cIZp0Ioz3TJk4McYPfH8RYwrVY51bMnPU6pwXmB2bfcz3QzzI3IpyVA6HInovfDZt0yDk_Q/s1600/kor_olanlar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="381" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiws-7T6mGmspb834YQVxo4J79f-nDM26hm4xUuxHpPg-EUQCPsWCvdgn1-i0SIqa_cIZp0Ioz3TJk4McYPfH8RYwrVY51bMnPU6pwXmB2bfcz3QzzI3IpyVA6HInovfDZt0yDk_Q/s400/kor_olanlar.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Sayısını bilemediğimiz kadarını kafalarından vurdular.
İçlerinde yoğun bakıma alınanlar oldu. 2 tane çocuk diyebileceğimiz delikanlı (<a href="https://www.google.com.tr/search?q=mustafa+ali+tombul&oq=mustafa+ali+tombul&aqs=chrome.0.69i57j69i60l2j69i62l2.3082j0&sourceid=chrome&ie=UTF-8">Mustafa Ali Tombul</a>, <a href="https://www.google.com.tr/search?q=mustafa+ali+tombul&oq=mustafa+ali+tombul&aqs=chrome.0.69i57j69i60l2j69i62l2.3082j0&sourceid=chrome&ie=UTF-8#gs_rn=20&gs_ri=psy-ab&tok=rqG6vtkHqazqQz0MwC6m6Q&pq=mustafa%20ali%20tombul&cp=5&gs_id=j&xhr=t&q=berkin+elvan&es_nrs=true&pf=p&sclient=psy-ab&oq=berki&gs_l=&pbx=1&bav=on.2,or.r_cp.r_qf.&bvm=bv.49478099,d.Yms&fp=f58c9904790e68e&biw=1422&bih=951">Berkin Elvan</a>) hala yoğun bakımda yaşama mücadelesi veriyor. 32
yaşındaki Lobna Allami yoğun bakımdan çıktı, ama artık felçli, konuşamıyor, bir
kolunu kullanamıyor, beyninde hasar var. Yüreğiniz dayanırsa ablasıyla yapılan <a href="http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23670661.asp">röportajı</a> okuyun. Daha hikayesini bilmediğimiz niceleri
mahvoldular. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg5x_lPOp-Pzvo8HUMgx0QRpa8nrBlPhOHFsUFHK-2AVdmemzrCj47-FUNUd6sZXyCWlBR2lcgZerl55Rx61uHI8oNeQGXQT4Yy_VPY6QYPwbd9r4ol4QxsUpYtyW31Qqb82qF7A/s1600/snipers2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="268" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg5x_lPOp-Pzvo8HUMgx0QRpa8nrBlPhOHFsUFHK-2AVdmemzrCj47-FUNUd6sZXyCWlBR2lcgZerl55Rx61uHI8oNeQGXQT4Yy_VPY6QYPwbd9r4ol4QxsUpYtyW31Qqb82qF7A/s400/snipers2.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Destan yazan kahraman sniperlarımız bu kadar zaiyatı sadece, aslında
kalabalıkları dağıtmak amacı ile üretilmiş, hantal, nişan alması zor, menzili
nispeten kısa gaz silahı ile yaptı.
Düşünün ellerinde son model bir sniper tüfeği olduğunda yapacaklarını. Buna
rağmen kadir kıymetleri bilinmiyor, gece gündüz, uykusuz, gaz sıkmaya, kafa
kırmaya devam ediyorlar. Çok sayıdalar. Hepsini birden bulup Zagor’un karşısına
çıkaramayacağımız için içlerinde tümünü temsil yeteneğine sahip, nişancılıkta
en iyisi olan sniperı davet etmeye çalıştık. Seçim yapmak zor oldu.</div>
<div class="MsoNormal">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxCLLwpxsmo56jkt6HRdIjtq9NNhXu8YTY1lJGsc7lodQq0aMTDmK6SsyINjCWLd6NqFXpGa65i_KL-4HAu_JDicSw2v2y1dfi1Qw-MSMUvs5XFcuwsJBA733NerZTa3sy6QdY4A/s1600/rambo.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="338" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxCLLwpxsmo56jkt6HRdIjtq9NNhXu8YTY1lJGsc7lodQq0aMTDmK6SsyINjCWLd6NqFXpGa65i_KL-4HAu_JDicSw2v2y1dfi1Qw-MSMUvs5XFcuwsJBA733NerZTa3sy6QdY4A/s400/rambo.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Edriyııınnn!!!</td></tr>
</tbody></table>
Sniper olmanın bir avantajı da, hasmınızdan uzakta olduğunuz
için, faşizmin en büyük düşmanı olan kameralar tarafından hasmınızı vurduğunuz
ya da kimi vurduğunuz belgelenemiyor. Otomatikman faili meçhule imza
atıyorsunuz. Bu “ulan çakıcam bir tane ama ya etrafta kamera varsa gerginliği
yaşayan” polislerde müthiş bir motivasyona sebep oluyor. Ancak içlerinden bir
tanesi düşman olarak gördüğü gence ders vermeye yönelik duyduğu hırsın kurbanı oldu
ve kameralar önünde, karşısında duran gencin direkt üstüne ateş etti. Buyrun,
çok net olmasa da performansı burada:</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/nwIZeRZZsDo/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/nwIZeRZZsDo?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p> </o:p>Nişancılıkta gösterdiği bu başarı sebebiyle karşılaşmaya diğer tüm arkadaşlarını da temsilen bu çılgın sniperı davet ediyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ediyoruz da davete icabet eden yok? Sniperımız maalesef piyasaya çıkmıyor. Tam,
etraftan “tırstı işte eheehe” muhabbeti başlayacakken “PLOP” diye bir ses
duyulur, seyirciler şaşkınca sağa sola bakıp sesin kaynağını ararlarken Zagor
ani bir hamle ile üzerine gelen gaz kapsülüne baltası ile çakarak aynen geri
gönderir. Ohaaa, manyak sahneyi kaçırdınız, yok böyle bir olay. Millet sesin
nasıl olduğunu nereden geldiğini anlamamışken Zagor müthiş reflexleri ile
kapsülü görüp, baltayla savuşturdu. Ben dayanamıyor ve tezahürata başlıyorum
kusura bakmayın. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<i>Zaaagor, Zaaagor, Burda mısın Darkwood,. Burda mısın
Tunikanlar Hüüaao!. Za-gor-Te-nayın-Asker-leri-yizz!!</i><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çılgın tezahürat biter. 100 metre ilerideki duvarın arkasına
sotelenmiş sniper ortaya çıkar. İyice hırçınlaşmıştır. Gaz fişeklerini Rambo
gibi çaprazlama göğsüne asmıştır. Aynı Terminatör 2’nin , T1000’e sürekli ateş
edip üstüne doğru ilerlediği sahnedeki gibi ateş ediyor, silahına yeni bir
kapsül koyuyor ve iki adım ilerliyordur. Kapsüller Zagor’un balta darbeleri ve
müthiş reflexleri ile savuşturuluyordur. Sniper beklediği kolay zaferi elde
edemediğinden strese girmiş, bu stres düzgün nişan alamamasına sebep
olmaktadır. Atışlarının üçte biri Zagor’a
değmez bile. Bu sebeple her atış sonrası Zagor’a daha da yakınlaşır. Zagor sakin
ama kararlı bir şekilde, Sharapova’nın servisini bekleyen bir tenisçi edası ile
kapsülleri karşılamaya devam eder. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<div style="text-align: left;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sniper iyiye gerginleşmiş ve Zagor’un gözünü çıkarmayı da kafasına
koymuştur. Ancak bu konsantrasyon kendi açısından mantıklı düşünmesini
engellemiş ve Zagor’un emniyet çemberine istemeden girmiştir. Nefesler
kesilmiş, insanlar Zagor’un nasıl bir figür ile Sniper’ı haklayacağını merak
eder olmuşlardır. Zagor kendisine 1
metre kadar yaklaşmış olan Sniper’a meşhur <a href="http://www.sitkisiyril.blogspot.com/2010/03/zagorun-dovus-figurleri-2.html" target="_blank">ters sıyırtmaç</a> hareketi ile çakar. </span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhen6O5nIPztKe72ffj6ON6tOT2XJ2TMOWZm3KyudYhK-fPJAdxhPDKLBagsJ35tWPEcD4kPGrwJ_ppdh_hhzQ3C92fvj5oZffMc5mHLxyTALC-GqAWNuHmSN1xIkKOQhruBPyYAQ/s1600/ters_siyirtmac.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="325" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhen6O5nIPztKe72ffj6ON6tOT2XJ2TMOWZm3KyudYhK-fPJAdxhPDKLBagsJ35tWPEcD4kPGrwJ_ppdh_hhzQ3C92fvj5oZffMc5mHLxyTALC-GqAWNuHmSN1xIkKOQhruBPyYAQ/s400/ters_siyirtmac.JPG" width="400" /></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Robocop kıyafeti ve kaskın belki de tek açık noktası olan çene bölgesinden,
yumuşacık, sabah tıraş olunmuş çenesine müthiş balta darbesini alan sniperımız
çok seçici davranmaz ve direkt uykuya dalmayı tercih eder. Başbakanının verdiği
ikramiye ile yapacaklarını hayal etmeye, yere düşmeden başlamıştır bile. Sniperımız yerde baygın halde yatmaktadır
ancak sniper içgüdüsü müdür bilinmez tetik parmağı çalışmakta ve son kalan
fişekleri bilinçsizce sıkmaktadır. Etraf
yoğun bir sis bulutu ile kaplanmış zaten karşılaşmanın sonucu da belli
olmuştur. Herkes çil yavrusu gibi dağılır.</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Karşılaşma bitmiştir ancak turnuva murnuva ayağına sürekli Türk Polisini madara eden Zagor, Başbakanımızın kulağına gider bir şekilde. Memleketteki her türlü konu onu ilgilendirdiğinden ve her türlü konuyu iyi bildiğinden bu olaya da müdahil olur ve açıklamasını yapar...</span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHnIEZRmgpdQ02ihbbgmGBFaflhpaJyF4ZeaU-5BqQwauAQsHsBQBltthjYmx0lrRSdm3Vcqu5P6s6Q_EgHr6T3k5hCgG_98MFYPfW4nD9Jit9aJY4MjMvwJrs8r0JQvncgbZvwQ/s1600/570220tayyip_polis_akademisi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHnIEZRmgpdQ02ihbbgmGBFaflhpaJyF4ZeaU-5BqQwauAQsHsBQBltthjYmx0lrRSdm3Vcqu5P6s6Q_EgHr6T3k5hCgG_98MFYPfW4nD9Jit9aJY4MjMvwJrs8r0JQvncgbZvwQ/s400/570220tayyip_polis_akademisi.jpg" width="400" /></a>...eyvah eyvah.</div>
</div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></div>
</div>
<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-61359504480712558232013-06-28T22:58:00.001+03:002013-06-28T23:41:03.485+03:00Gezi Turnuvası - 4.Maç - Zagor vs Kundakçı Zabıtalar <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKFt3LlgVQrDDOmid7jFfZ6NDiZu_HHww6-G4t0UrG0nui7JSl8OAvqDQ3yA_c2lhXlU7J6ns6KbE0NCdudh8MDlqNFPPMuUzvPJTZIb96qGGTATBunkj2b3woY8xczXZU0ZftGg/s781/kapak.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="167" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKFt3LlgVQrDDOmid7jFfZ6NDiZu_HHww6-G4t0UrG0nui7JSl8OAvqDQ3yA_c2lhXlU7J6ns6KbE0NCdudh8MDlqNFPPMuUzvPJTZIb96qGGTATBunkj2b3woY8xczXZU0ZftGg/s400/kapak.JPG" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Eylemin bu kadar ses getirmesinin en büyük mimarlarından
birisi, boş vakitlerinde zabıtacılık da yapan bu kundakçı vatandaşlardır. Gezi
direnişinin ilk günlerinde hiçbir şiddet eylemi göstermeyen eylemcilerin
çadırlarını tek tek tutuşturup, halkın büyük bir kesiminin ayaklanmasını
sağlamışlardır. <a href="http://www.youtube.com/watch?v=_gBG4PaBUAc">Buradan</a> performanslarını izleyebilirsiniz. Bununla birlikte turnuvada, genellikle kas gücüne dayalı
rekabete, ateşi de ekleyerek yeni bir boyut da katmışlardır. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGdu98xIatOIfKZeb4_FIifuHt50B10G-abjYB0umeIhYWMJxhuGqbce_EZ5lFDrAqNZKRCRg1e5j75T8k0m_zDifeHHkKhEWvAzhCnV8KQVcjkKteM_IZqYaKrzDjSeplONgtoA/s343/zabita-gezi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="149" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGdu98xIatOIfKZeb4_FIifuHt50B10G-abjYB0umeIhYWMJxhuGqbce_EZ5lFDrAqNZKRCRg1e5j75T8k0m_zDifeHHkKhEWvAzhCnV8KQVcjkKteM_IZqYaKrzDjSeplONgtoA/s200/zabita-gezi.jpg" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Parmaklara Dikkat Ediyoruz...</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Maalesef gene görüntüler kameralara yansıdı ve olayları
zorbalıkla kapatamayan hükümet halkın bir kesiminin isyanı sebebi ile bu komüniste, dinsize,
entele, şerefsize, eşcinsele karşı
canını hiçe sayarak kendilerini yakma pahasına kundaklamalar yapan bu vatan
evlatlarını zabıta teşkilatından <a href="http://webtv.hurriyet.com.tr/20/51172/0/1/kadir-topbas-tan-onemli-aciklama-cadirlari-yakan-zabitalar-isten-atildi.aspx">atmak</a> durumunda kaldı. Ama olsun. Bu devran da
döner. Milli iradenin çelik yumruğu bu direnişçilerin üzerine tam insin, o zaman, işin cefasını çeken bu vatan evlatları
ödüllendirilir ve bir üst makam olan polisliğe terfi ettirilir. Biz ne zaman ne
yapacağımızı iyi biliriz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p> </o:p> </div>
<div class="MsoNormal">
Hazır bu kundakçı zabıtalar meslekten atılıp boşta kalınca,
onlara da bir teklif yapar ve turnuvaya davet ederiz. Zagor’un direnişçilerin
yanında olduğunu söylememiz zaten turnuvayı kabul etmeleri için yeterli olur.
Onlara da atıldıkları işlerinin acısını unutturacak bir fırsat çıkar. Hırsla,
“saat kaçta nerde” derler…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p> </o:p> </div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDE1yXz1YRWw7VjjaYCy2n01dvihFtANi4PRfwMXUMjSTtSSAvDEH6pHDLkPsN2M375IopcmifVSnwnsGgujN56ke8prWDauil0KDmyyf6bH4vAiHt2jGBUEhagn2ikLxrGxeaNQ/s254/taksim-gezi-parki-belediye-zabita-istanbul-buyuksehir-belediye-taksim-gezi-parki-560402h.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="153" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDE1yXz1YRWw7VjjaYCy2n01dvihFtANi4PRfwMXUMjSTtSSAvDEH6pHDLkPsN2M375IopcmifVSnwnsGgujN56ke8prWDauil0KDmyyf6bH4vAiHt2jGBUEhagn2ikLxrGxeaNQ/s200/taksim-gezi-parki-belediye-zabita-istanbul-buyuksehir-belediye-taksim-gezi-parki-560402h.jpg" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Göte Çelik Don Giyen Kundakçı</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Kundakçı takımı 7 kişiden oluşmaktadır. 4 eski zabıta ve 3
eski taşeron firma adamı. Hepsi çakmaklarının gazlarını az önce 1 tl’ye
fulletmiş, rahatlıkla düşman bildikleri bir insanı, bir çadırı, bir evi
yakabilecek kadar haysiyet yoksunu, kısacası tam bir savaşçıdırlar. Birinin elinde
benzin dolu bir bidon da vardır. Zagor karşısındaki tipleri görünce hafif
çekinse de “ulan iyi lav silahını akıllarına getirmemişler, buna da şükür” diye
sevinir. Ancak herkesin cebinden çıkardığı ucunda paçavra olan şişeleri görünce
sevinci kursağında kalır. Adamlar profesyonel bir biçimde Molotof kokteyli
hazırlamışlardır, nereden ve niye öğrenmişlerse...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Zagor plan yapmaya fırsat bulamadan birinin elindeki
molotofu tutuşturduğunu ve fırlatmak için havaya kaldırdığını görür.
Düşünmeden, içgüdüsel olarak baltasını fırlatır. Molotof, atan zabıtanın
tepesinde kırılarak patlar. Üstüne düşen yakıcı sıvıdan yer yer yanmaya
başlayan zabıta can havli ile sağa sola kaçışır.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4NK4kTplUs8aqMJ-wWHkAFbfqYd7Lupi6iQm75T5z9YCdli4hB7h6xO3W2U8RYo9POTEqYyweDpPsOoGkgsWsxQKQTASwASbggp_DLdJHOZEUss6XGl5wz2-yAgAMOxHrwpyoYA/s445/1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="235" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4NK4kTplUs8aqMJ-wWHkAFbfqYd7Lupi6iQm75T5z9YCdli4hB7h6xO3W2U8RYo9POTEqYyweDpPsOoGkgsWsxQKQTASwASbggp_DLdJHOZEUss6XGl5wz2-yAgAMOxHrwpyoYA/s400/1.JPG" width="400" /></a></div>
Önüne ilk gelen arkadaşına
sarılarak kendini söndürtmektir planı. Elinde benzin bidonu olan ve az öncesine
kadar şişelere benzin koymakla meşgul zabıta, kendine doğru gelen ateş topunu
görünce panikler, geri geri kaçmaya çalışırken kapağı açık benzin bidonu ile
yuvarlanır. Benzin hem üstüne hem de sağa sola, tüm yere dökülür. Zagor vallahi bunlar şaka maka tüm Galata'yı yakarlar
diye bırakır karşılaşmayı, koşa zıplaya ileride gözüken Toma’nın yanına gider.<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
2-3 dakika sonra, zabıtalar sakarlıkları ile birbirlerini
yakmaya devam ederken Toma devreye girer. Tomanın tazyikini yiyen zabıtalar 10
metre ileriye savrulurlar. Sönmüşlerdir ancak tazyiki yiyip de ayağa kalkabilen
yoktur. Yüzlerindeki düşünceli ifadeden “<i>yanıp kül olsaymışız daha iyiymiş aq</i>”
diye düşündükleri anlaşılıyordur. Gezi parkındaki gönüllü doktorlar ilk müdahaleleri
yapar. Birkaç kırık, birkaç 2. derece
yanık ile kurtarırlar paçayı. Zagor, “bunlar bir
daha sigara bile yakamazlar” diye düşünerek ayrılır yanlarından. Karşılaşma
biter. </div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
</div>
<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-17241981787087376862013-06-27T21:07:00.000+03:002015-06-10T00:39:10.999+03:00Gezi Turnuvası - 3.Maç - Zagor vs Antalyalı Otoparkçı Polisler<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal">
Sıcak gündem sebebiyle diğer onlarca rakibinin önüne geçerek
3.maçta Zagor’un karşısına çıkmaya hak kazanmışlardır. Hem de hep İstanbul'dan rakip çıkartıyorsunuz, torpil mi var yoksa şüphelerini dağıtmak için bu seferki rakiplerimi Antalya'dan. Başbakanımızın “<b>polis destan yazd</b>ı”, “<b>polis hukuk dışına
çıkmamıştır</b>” sözleri ile, Ethem Sarısülük’ü öldüren polisin serbest bırakılması
ile yaptıkları tüm zorbalıklar resmi ve
gayrı resmi olarak affedilen bir teşkilattan önümüzdeki günlerde daha da
korkunç örnekler bekliyoruz hiç istemesek de.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p> <table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiYEZr22TMHtvGAAovrHPpKyMLoGNGK53qpkJ6Gu58DNxgwbT32d70KhhYA6Rnb4De2utcW-q-l05v5h4weapJKhNhqDOhsTO72DojP2OWY6EZ4Z3PDdFlbhOkT6knnZQ4BbxnGg/s1260/ss1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="229" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiYEZr22TMHtvGAAovrHPpKyMLoGNGK53qpkJ6Gu58DNxgwbT32d70KhhYA6Rnb4De2utcW-q-l05v5h4weapJKhNhqDOhsTO72DojP2OWY6EZ4Z3PDdFlbhOkT6knnZQ4BbxnGg/s320/ss1.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Paralel Ekip Çalışması</td></tr>
</tbody></table>
</o:p></div>
"Sıradan faşizm" diye bir kavram var. Hayatı anlatmaya çok
yardımcı olduğundan sık kullanıyorum. Bu kavram için kabaca artık
yadırgamadığımız ve doğal karşıladığımız faşizm diyebiliriz. Faşizm’in
günümüzdeki en büyük düşmanı aslında insanları izleyebilmek için kendi eliyle
yarattığı, Big Brother ile teorisini şekillendirdiği günümüzde hemen herkesin
elinde olan çok sıradan bir cihaz olan kamera. Büyük şehirlerde, göz önündeki
olaylarda yaşanan polis zorbalığını hepimiz görüyoruz. Videolarını
seyrettiğimiz bu olaylara göz önünde olduklarından dolayı en kontrollü polis
müdahaleleri diyebiliriz. Bir de göz önünde olmayan polis şiddeti var ki
anlatmaya yürek dayanmaz. Sıradan faşizm kameralara yansımayan faşizmdir.
“Polis öğrencileri dövmüş”, sözüne , “amaan
kimse durup dururken birini dövmez, kimbilir ne yapmışlardır”
diyebilmektir.<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaiKJASnV5s18cgZRqP5pmeYaJMdhwEISU4lUWVoBJPsTBvAiWDaKqPhItzfzdA2a07Y7D7pmVRwLFa-McClxmc_y4QymaGKsys_JLf408VQE_SBS_jjqOai8jty3AnasTY1SU3g/s1259/ss2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="230" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaiKJASnV5s18cgZRqP5pmeYaJMdhwEISU4lUWVoBJPsTBvAiWDaKqPhItzfzdA2a07Y7D7pmVRwLFa-McClxmc_y4QymaGKsys_JLf408VQE_SBS_jjqOai8jty3AnasTY1SU3g/s320/ss2.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Garaj ambiansında Figh Club Havası</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<o:p> </o:p>Antalya’daki, bir otoparkta kıstırdıkları üç gençten ikisini
feci bir şekilde döven polisler bunların en masum örnekleri. Performanslarının tamamını <a href="https://www.youtube.com/watch?v=V-_ic_eOqWU">buradan</a> izleyebilirsiniz. Maalesef yerini bilmedikleri kameralar
yüzünden, soruşturma açıldı ve birkaç
tanesi görev yerini değiştirmek zorunda kalacak. Çok uzak bir semte
gönderilirse belki evinden bile taşınabilir. Düşünün nakliyat şirketi bul,
eşyaları kolile, boya badana… Zulmü görüyor musunuz? Kamerasız bir köşe bucak yok mu bu memlekette? </div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Gelelim maça:</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUHbrnq3BI3ikCLLVAel0Duyru4cLkuJX-dgfbl3r_xj-MM7keV472gQsYFnFLCz9VOCXn5eCOMsAqg59DeUbgW6QyghQ71GkkDFRk5UFjp9HUSyUepAGN5RhKl65EhGB36HSWUQ/s720/ap1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="194" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUHbrnq3BI3ikCLLVAel0Duyru4cLkuJX-dgfbl3r_xj-MM7keV472gQsYFnFLCz9VOCXn5eCOMsAqg59DeUbgW6QyghQ71GkkDFRk5UFjp9HUSyUepAGN5RhKl65EhGB36HSWUQ/s320/ap1.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>İlk Tahmin</b>: Kaskları bile yok. Göbekli taşra polisinin işi zor. </div>
<div class="MsoNormal">
<b>Olasılıklar</b>: Karşılaşma polisleri motive etmek için gene
aynı otoparkta düzenlenir. 10 adet polis, ellerindeki joplarla Zagor’un
karşısına dikilirler. Gongun sesi ile hep birlikte “alla halla” nidaları ile Zagor'u çembere alıp, Zagor’un üzerine çullanırlar. Bir curcuna olur. Polislerin oluşturduğu çember
bir polisin sırtüstü uçarak Otopark duvarında patlaması ile bozulur. Haydaa. Bu
seferki rakip öğrenciler gibi bir şey yapmadan durmuyor, karşılık veriyordur. Polisler
bu direnişe içgüdüsel olarak şaşırır ve iyice öfkelenirler. Zagor karşındaki
polis’in çevik kuvvet gibi kasklı, korumalı değil, gömlekli pantullu, çüklü
taşaklı sıradan taşra polisi olduğundan yumruklarını normal mod’a getirir. Tabi
ki direkt çenesine yumruk yiyen bir polis bir daha ayağa kalkamaz. Zagor
etrafındaki polislerden üç beş jop yese de kolaylıkla polisleri ayıklar teker
teker. Baltasını çıkarmasına gerek bile
kalmamıştır. En sona özellikle amir kılıklı gözüken yaşlı polisi bırakır. Polis
heyecanlanmıştır. “</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
-Benim düğmem altı aydan başlıyor biliyor musun” diye
bağırır. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
-Düğmeni koparmayacağım merak etme<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
-Nasıl koparmıycan, herkesi paramparça yaptın, senin hayatın
kaydı zaten merak etme hiç<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
-Burada dürüst bir şekilde bir karşılaşma yapıyoruz amir
efendi; hem siz savunmasız öğrencileri delicesine joplamışken bu yediğiniz sopa
çok az size.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
-O öğrenciler polise taş attılar bir kere. Anarşik komünüs
olmasınlar diye en doğrusunu yaptık, derslerini aldılar.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
-Tamam işte ders alma sırası şimdi sizde. Aha bu biiir, diyerek ilk tokadı aşkeder amir bey’e zagor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“<b>Polis suçluları ya da şüphelileri sadece yakalar ve
mahkemeye sevk eder, onlara ders veremez.</b>”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
-Bu ikiii. (elinin tersiyle soldan sağa bir tokat patlatır)<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“<b>Savunmasız birine dayak atmak, işkence yapmak Türkiye'de ve tüm dünyada suçtur</b>.”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
-Aha bu da üüüç (çene altı, aparküt tabir edilen yumruk ile
amirimiz uçuşa geçer, duvarın dibine un çuvalı gibi yığılır.) <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“<b>Kanunsuz bir emri yerine getirmek de suçtur.</b>”</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p> </o:p>Ders yarım kalır…</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
</div>
<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-58769363323193245862013-06-23T21:45:00.000+03:002013-06-24T17:23:02.966+03:00Gezi Turnuvası - 2.Maç - Zagor vs Gazman<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiO7fAutvfhR0mC5VXeyd6M-TPOqmiZk09Q4Jv3VAcVoHPmqJoHKsh7AVt2B3N1GETW_BPibsh9r8UdQNr-XnUwkVWSGXi4qF3rKVUDm25UH0oIHiuuGHLj8m5vGanCaooYH54Jpw/s1600/zagor_vs_gazman.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiO7fAutvfhR0mC5VXeyd6M-TPOqmiZk09Q4Jv3VAcVoHPmqJoHKsh7AVt2B3N1GETW_BPibsh9r8UdQNr-XnUwkVWSGXi4qF3rKVUDm25UH0oIHiuuGHLj8m5vGanCaooYH54Jpw/s400/zagor_vs_gazman.JPG" width="400" /></a></div>
Kırmızılı kadın ile tanıdık onu. Güzele, iyiye, doğruya, masuma duyduğu büyük nefret en büyük gücü. Son teknoloji ekipmanı düşmanda tırsı ile karışık bir kahkaha hissi uyandırıyor. Kendisini zirai ilaçlama elemanıyla üzerindeki üniforması sayesinde karıştırmıyoruz. Diğer polisler gibi sayılı fişekle değil, sınırsız cephanesiyle (#Unlimited ammo hilesi) gazı dur durak bilmeden sıkıyor. Tek silahı gazı olduğu için, tüp bittiğinde yeni tüp alana kadar çok savunmasız.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhO3c4hRgvbTxrhkGpXxDh564NeZW1VXoBs-NEzV4zOLJAP92VPc6PA1uLDy796jm4WLmk2iOtg2XmQUzFfqX_-edMYkJkRo0sacnbOBkd-KhYzalaeO2mFU3pFVI8JrmUQjKyDuA/s1600/2wdwvvm.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="148" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhO3c4hRgvbTxrhkGpXxDh564NeZW1VXoBs-NEzV4zOLJAP92VPc6PA1uLDy796jm4WLmk2iOtg2XmQUzFfqX_-edMYkJkRo0sacnbOBkd-KhYzalaeO2mFU3pFVI8JrmUQjKyDuA/s200/2wdwvvm.jpg" width="200" /></a>Bu esnada yakalarsanız “abi ayağı” ile zaman kazanma özelliği var. Bu zayıf yönünü oluşturuyor. Yılan gibi yakından etkili, uzaktayken hiçbir caydırıcılığı kalmıyor. Çok seri hareket edebiliyor. Elleri gaz tabancası ile meşgul olduğundan tekmelerini zamanla geliştirmiş. O hızda hareket ederken tekme atabiliyor. <a href="http://inciswf.com/gazman.swf">Şuradan</a>, dosta korku, düşmana güven veren bir performansını görebilirsiniz.<br />
<br />
Sıktığı gaz solunduğunda genizden mideye doğru bir yanma hissi uyanıyor. Gazın vücut ile temas eden yerleri yanma duygusu ile zonklamaya başlıyor. Derinizin kalın bir tabaka ile kaplandığını sanıyorsunuz. Esasında yaptığı tahribat psikolojik. Eğer astım vb solunum ile ilgili bir sıkıntınız yok ise gazın etkisi çabucak geçiyor ancak haksızlığa uğrama hissi insanı mahvediyor.<br />
<br />
E bu sefer karşında hem psikolojik hem de fizyolojik olarak hazır, gazın tillahını <a href="http://www.sitkisiyril.blogspot.com/2007/12/profesr-verybad.html">Profesör Verybad</a> ile denemiş Zagor var. Tüpü fulle, bekliyoruz.<br />
<br />
Karşılaşma Gazman’ın tetiğe basması ile başlar. Fight bile diyemeyiz. Nasıl heyecanlandıysa artık, beklemeden sıkmaya başlar gazı. Bir yandan da rakibinin etrafında son sürat döner durur tıpkı avını ağa saran bir örümcek gibi. Enterasandır ama Zagor’da tek hareket olmaz. Gazman döner, döner, döner. 15 dakika sıkar gazı. Gaz biraz azalmaya başladığında sırtını silkeleyip, sırtındaki tüpü çalkalayıp dipte kalanları da boşaltıp nihayetinde soluk almak için duraklar.<br />
<br />
Göz gözü görmüyordur. Gazman ellerini dizlerini üzerine koyar. Yorulmuştur. Maskesi adrenalinden komple buhar olmuştur. İşaret parmağını yandan sokarak siler camı. Zagor hala gözükmüyordur. Gazman merakla ortaya doğru yaklaşır, dağılmaya başlayan dumanı elleriyle yelleyip rakibini görmeye çalışır derken SOCK sesiyle şimşekler çakar.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1aD8ihd-mSZuZYqY3TezZHthabtmkMBfD2jgzM1gMFrA6f-FljD5VRJltYtdoA4be5YEWFerniWHzWxWdZSm4stUvPyXES00NaJm5z0ryCJQ8n3MAQ1OixtD5HpOetVTWD7zQ-g/s1600/sock.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="358" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1aD8ihd-mSZuZYqY3TezZHthabtmkMBfD2jgzM1gMFrA6f-FljD5VRJltYtdoA4be5YEWFerniWHzWxWdZSm4stUvPyXES00NaJm5z0ryCJQ8n3MAQ1OixtD5HpOetVTWD7zQ-g/s400/sock.jpg" width="400" /></a></div>
Gazman lisedeki yavuklusu Serpil ile elele kırlarda dolaşmaya başlar. Yere serilmiş yatarken, yer yer buğulu olan maskesinden bile belli oluyordur mutlu olduğu.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Karşılaşmanın galibi belli olmuştur ancak Zagor’un öfkesi dinmemiş gözükmektedir. Sakince yerde yatan Gazman'ın yanına gelir. Gazman, yavuklusu ile koşmayı bırakmış, başını onun dizlerine koymuş gökyüzünü seyrediyordur sırıtarak. Zagor tüpü buruşturur, gaz tabancasının ucunu Gazman’ın maskesine sokar ve tüpün içinde kalan son gazı Gazman’a ver eder.<br />
<br />
3-5 saniye gazı soluyan Gazman ışınlanarak memleketten döner. Gözlerin yuvalarından fırlamıştır. Maskeyi süratle yüzünden sıyırır. Koşa koşa uzaklaşır. "Limon, talcid, doktooor!!!" sesleri uzaklaşır, uzaklaşır ve biter. </div>
<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-29448734251771189852013-06-22T13:10:00.000+03:002013-06-22T13:10:31.506+03:00Gezi Turnuvası - 1. Maç - Zagor vs Beyaz Gömlekli Adam<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Zagor’u, “<a href="http://sitkisiyril.blogspot.com/search/label/Zagor%20vs%20Di%C4%9Ferleri">Zagor vs Diğerleri</a>” bölümümüzde bugüne kadar çok rakiple dövüştürdük. Rakipler neredeyse bitmişti ki, başbakanımız sağolsun bize sıfırdan bir turnuva yapacak kadar çok rakip çıkarttı. Bize de durumdan vazife çıkartmak, akarken doldurmak kaldı. (ellerini ovuşturur) Gelin hep birlikte bu güzel turnuvanın tadına varalım:<br />
<div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<b>Zagor vs Beyaz Gömlekli Adam</b><o:p></o:p><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEyal-1-MyYwh-5i17d_icKOakjcstEdZMwLM8oaD-OuA1jXDm_s8D17j-5BStxiZ531a4qyof0L4LgUUnpwRP9SeQhIdxtpLiVmXC6UMVAOsakUjZLeHIYOjgu-CoMhHaCEmOPQ/s1600/zagor_vs_beyaz_gomlekli.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="296" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEyal-1-MyYwh-5i17d_icKOakjcstEdZMwLM8oaD-OuA1jXDm_s8D17j-5BStxiZ531a4qyof0L4LgUUnpwRP9SeQhIdxtpLiVmXC6UMVAOsakUjZLeHIYOjgu-CoMhHaCEmOPQ/s400/zagor_vs_beyaz_gomlekli.JPG" width="400" /></a></div>
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>İlk Tahmin</b>: O gömlek kızıla döner.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Olasılıklar</b>: Önce biraz rakibimizi tanıyalım. Beyaz gömlekli
adam, Gezi parkı direnişinin ilk günlerinde ortaya çıkıp olayların daha da büyümesine
vesile olarak kahraman oldu adeta. Sonradan
öğrendik ki sivil polismiş kendisi. Güçlü değil ama sinsilik puanı 90. Mertçe
dövüşmediğinden tehlikeli. En büyük gücü beyaz gömleği. Bu gömlekle avına onu
ürkütmeden yaklaşıp, polis olduğunu belli etmeyip birden üzerine çökebiliyor.
Özellikle savunmasız biri iştahını iyice kabartıp, daha da saldırganlaşmasına sebep oluyor. Uzmanlar, beyaz gömlekli ile
karşılaşıldığında asla eğilinmemesi, çömelinmemesi, savunmasız gözükülmemesi ,
aksine dik durarak ondan daha uzun daha heybetliymişcesine durulması uyarısında bulunuyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Tabi ki her kötünün olduğu gibi onunda zayıf bir yönü var: <b>Objektifler</b>. Kamera objektifi, fotoğraf makinası objektifi, hatta elinizi
yuvarlak yapıp gözetleme hareketi yapmanız bile Beyaz Gömlekli Adam'ın anında munisleşmesine,
yumuşamasına, şeker gibi bir adam olmasına sebep oluyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Rakibimizi biraz tanıdıktan sonra, girizgahtan sıkılan sıkılan seyirciyi de
düşünerek, tarafları AKM'nin önüne çağırır ve aniden <b>Fight </b>deriz. Off,
gel de bir sigara yakma şimdi...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Karşılaşma öncesinde birbirinden korkunç pozlar veren Beyaz Gömlekli'de,
karşısında etkisiz hale gelmiş, savunmasız bir eylemci yerine dimdik
duran, pazusundaki kasları seyiren, çelik gibi bakan Zagor’u görünce hoşafın
yağı kesilir. Etrafına acıyan gözlerle bakar. Elindeki odunu yere atar. Abi ben de eskiden Teksas Tombiksin hastasıydım, sana da
hayrandım diye Zagor’a yaklaşarak goygoya
başlar.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Normalde Zagor karşısında bu
şekilde sefil biri görünce elini bile kaldırmaz ama az önce eylemcilere
zulmedilen gezi parkı videoları ile provoke edilince (az değilim ha) </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6LOrU5FWtxnL9-8W2EaywkTRqCKw204_Ou9LIyCnuir-5zHlINUE2GU-3ojwE9DDT7OuHiiHf8TgBv16_nRiFRQQJQrcOLwQCBYGk8LEv0fr-E0iLAGF4BvA_GdqbvgqA91sCUw/s1600/Beyaz+G%C3%B6mlekli+Polis+Maceralar%C4%B1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="292" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6LOrU5FWtxnL9-8W2EaywkTRqCKw204_Ou9LIyCnuir-5zHlINUE2GU-3ojwE9DDT7OuHiiHf8TgBv16_nRiFRQQJQrcOLwQCBYGk8LEv0fr-E0iLAGF4BvA_GdqbvgqA91sCUw/s400/Beyaz+G%C3%B6mlekli+Polis+Maceralar%C4%B1.JPG" width="400" /></a></div>
sinirlerine hakim olamayıp tokadını Beyaz Gömlekli’nin sağ yanağına aşkeder. Mevlevilere
taş çıkartırcasına, kendi ekseni etrafında dönerek 5 metre geriye savrulur
Beyaz Gömlekli. Yanağını tutarak ayağa
kalkar ve “abicim ben sizi çok sever sayarım” ayağı ile izaha girişip Zagor’a
yaklaşır. Sağ yanağı kıpkırmızı, nabız gibi atıyordur. Zagor yanağı gören de, merhamet duyguları uyanır. İkinciyi
vurmaya kıyamaz. Beyaz gömlekli “abi, abicim” diyerek Zagor’a elini uzatır.
Zagor, içinden lanet okuyarak arkasını döner ve gitmeye yeltenir. Beyaz
gömlekli bu fırsatı kaçırmaz, belindeki silahı çıkararak, kabzasıyla arkası
dönük Zagor’a vurur ve silahını ensesine doğrultur. Zagor döner ve nefretle
bakar. Beyaz Gömlekli’nin elinde silah olmasına rağmen dizleri titremeye
başlamıştır. Demek ki gerçekten küçükken Zagor okumuş, Zagor’un silahla tehdit
edildiğinde neler yapabildiğini hatırlıyor ve dizlerinin titremesine engel
olamıyor. <br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbZikw2yUCdPAQeL6M_OKLyFzsqVMBmn7CDAv-uwR02-k44_fzEDeQ2yMb_JwmGrFFpbh7SzJqyE-HoSUE3UPsUQ66egAaivnuYM7n3QRK-EIll8FxmHA5UfA7i4DtUg2W_NgrzQ/s1600/finale2.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="126" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbZikw2yUCdPAQeL6M_OKLyFzsqVMBmn7CDAv-uwR02-k44_fzEDeQ2yMb_JwmGrFFpbh7SzJqyE-HoSUE3UPsUQ66egAaivnuYM7n3QRK-EIll8FxmHA5UfA7i4DtUg2W_NgrzQ/s200/finale2.JPG" width="200" /></a>Zagor, hiçbir şey yapmaz. “Bas
ulan yüreğin varsa şerefsiz” diye bağırırak dimdik karşısında durur. Beyaz
Gömlekli’nin titremesi ellerine kadar ulaşır. “Ne diyorsun lan sen, kimsin lan
sen, çapulc.. çapu...” diye efelenmeye çalışsa da vücut teslim olmuştur bile. Dizleri üzerine
çöker. Silahı tutan elleri gevşer. Yere kapaklanarak ağlamaya başlar. Zagor
hala kıpırdamıyordur. Yerdeki Beyaz Gömlekli’ye acıyarak bakar. Artık karşılaşmanın
bir anlamı kalmamıştır. Zagor yerdekinin üzerine tükürür ve arkasını dönüp
uzaklaşır. Müsabaka biter.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p></o:p></div>
</div>
</div>
<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-22590252146335296452013-06-08T14:28:00.001+03:002013-06-08T14:28:45.041+03:00#DirenGezi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6LFnZ9RK_WExCkyTo5kzSZf2ynPKnOON1n7qy2-qasSLeB9VTD96SSQ-NhfT1TkYIKKNaq9luStXsV20iDasSOdCqBGuzxMCsjFMxXHWLBqKRFzl83gYBlABDUpVGaBkqUJ2Ckg/s1600/direngezi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="290" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6LFnZ9RK_WExCkyTo5kzSZf2ynPKnOON1n7qy2-qasSLeB9VTD96SSQ-NhfT1TkYIKKNaq9luStXsV20iDasSOdCqBGuzxMCsjFMxXHWLBqKRFzl83gYBlABDUpVGaBkqUJ2Ckg/s400/direngezi.jpg" width="400" /></a></div>
<br /></div>
<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-23238095732635173162011-07-22T23:28:00.006+03:002011-08-02T19:23:03.574+03:00Zagor ve Kürtler----------Vhuuuuu! (çöl çalısı yuvarlanarak geçer)-----------------<br />
<br />
Zagor’umuzun yaşadığı Darkwood, yani Pennsylvania, yani Amerika; bugünü bırakın, 1800’lerde dahi yapısı itibariyle Türkiye’den çok daha kozmopolit, bin çeşit adamın yaşadığı bir memleket. Yerli halklar var, Amerika keşfedilince, durağa gelen belediye otobüsüne atlar gibi hurra Amerika’ya dalan Avrupalılar var. İngiliz’i, Brezilyalı’sı, Fransız’ı, İspanyol’u…<br />
<br />
Bu kadar adam, bu kadar farklı kültür… Tabi ki savaştılar. Kendi içlerinde zaten savaşıyorlardı, birbirlerine karşı savaştılar, yerli ve beyaz olarak savaştılar, kuzeye ve güneye ayrılıp savaştılar, yeni bir savaş nedeni bulmak için savaştılar.<br />
<br />
Zagor’un mesaisinin sürdüğü 1800’lerin ilk yarısı, Kızılderililerin bir yandan kendi aralarında bir yandan da beyazlarla savaştığı döneme denk gelir.<br />
<br />
Zagor hem kendi aralarında kapışan kızılderileri hem de beyazlarla kapışanları ayırmaya çalışır boyuna. Gerçekte çoğu macerasında çift taraflı oynar. Bu sebeple çoğu solukbenizli ona kızılderili dostu, dönek vb kendilerince aşağılayıcı lakaplar takarken, aynı tipolojinin Kızılderili tarafı da Zagor’u beyaz olmakla, beyaz dostu olmakla, hain olmakla suçlar.<br />
<br />
Zagor her iki tarafın çoğunluğunun da esasında masum insanlardan oluştuğunu, iki taraftan da çok küçük bir kesimin, farklı taraflarda olmalarına rağmen aynı hasletlerle savaş çıkardıklarını idrak etmiştir. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGHKDPzbnj5ucwxVZ3wEmy1JAzwDSjBBu8sq8XSkxkIu75fzfxheBfTRZvsge5vzBL6q6TWueNZXuvS8nRlKRbZdwvznAdynCwiCeIyPUcbCTvqgW4MPboPx0oe4uN2tCU6xYHvQ/s1600/laure002.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="290" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGHKDPzbnj5ucwxVZ3wEmy1JAzwDSjBBu8sq8XSkxkIu75fzfxheBfTRZvsge5vzBL6q6TWueNZXuvS8nRlKRbZdwvznAdynCwiCeIyPUcbCTvqgW4MPboPx0oe4uN2tCU6xYHvQ/s400/laure002.jpg" width="400" /></a></div>Ancak savaş aklın bittiği yerde başlar. En masum beyaz, eline tüfek alıp, uygun ortamda havaya sokulunca, en masum kızılderiliyi kolaylıkla öldürebilir. Aynısı diğer taraf için de geçerlidir. Savaş başladıktan sonra herkes haklıdır. Ölmemek için öldürür herkes. Böylece ölmemek için ölür herkes. Denklem kırılır, matematik biter.<br />
<br />
Savaş, aklın bittiği yerde başlar ama aklın geri geldiği yerde bitmez maalesef. Savaşın bilançosunu ve zararlarını gören aklı selim “bunu durduralım artık” dese de, savaş kendi bilincini ve aktörlerini yaratmıştır. Simüle edelim:<br />
<br />
----------------- <b>B</b>: Beyaz - <b>K</b>:Kızılderili -----------------<br />
<b>B1</b> ailesi ile yeni topraklara göç eder. Dünyanın en masum, en sevecen, en şahane adamıdır. <b>K1</b> ise topraklarında kabilesi ile mutlu mesut yaşayan, tüm kabilenin en iyisi, en güçlüsü, en süperi, kabilenin de lideri bir yerlidir.<br />
<br />
<b>K1</b> yaşadığı yerin yakınlarına yerleşen beyazlar yüzünden Bizonların göç yollarının değiştiğini görür. Endişelenir.<br />
<br />
<b>B1</b> yeni, bereketli, uçsuz bucaksız topraklardadır. Çok mutludur. Her şey boldur. Toprağı eker. Bizonları avlar. Kızılderililere ve bizonlara saygı duyar. Kardeş kardeş yaşadıkça bu topraklar herkese yeter diye düşünür.<br />
<br />
B2 ve B3 bizonların bu bölgede bol olduğunu görür. Bizon boynuzu iyi para etmektedir. Bir de yanında av keyfi vardır ki paha biçilemez. Bizon avına başlarlar, bizonlar milyonlarcadır, avla avla bitmez. İyi insanlardır gerçekte ancak biraz sorumsuzdurlar.<br />
<br />
<b>K1</b>, Beyazların bizonları öldürüp sadece boynuzunu almasına, etini ziyan etmesine çok feci kıl olur. Çok saçmadır, ayıptır, günahtır. Doğaya, manituya hakarettir. Bizonlar etiyle, sütüyle, derisiyle onların yaşamasını sağlayan mucize bir hayvandır. Beyaz adam nasıl olur da bu hayvanları avlar. Üstelik yemek için değil, zevk için. Bunları uyarmak lazımdır ama nasıl?<br />
<br />
K2 heyecanlı bir gençtir. Bizonları öldüren beyazlar yüzünden nasıl zor duruma düşeceklerini anlar. Dağdan gelip bağın içine eden böyle bir adamı hazmedemez. Arkadaşları ile pusu kurup Bizon avlayan beyazları kaçırtmak isterler. Ok ve yayları ile tehditkâr bir şekilde üzerlerine yürürler.<br />
<br />
B2, B3 karşılarında onlara doğru saldıracakmış gibi koşturan kızılderililerden ürkerler . B2 ölmemek için silahını ateşler. K2 vurulur. K3 de B2’ye mızrağını saplar.<br />
<br />
Olay çabuk duyulur. Beyazlar vahşi kızılderililer balonunu üflerler. Kızılderiler ise hem tek yaşam kaynaklarını yok eden, hem de üstüne üstlük artık patlayan boruları ile kendilerini de öldüren beyazları düşman ilan ederler. Savaş baltaları toprakdan çıkarılır.<br />
<br />
Herkes temkinlidir. B7 ve grubu, K9 ve grubu ile kapışır. B4, K5 ile. Amiral battı başlar. Gruplar birbirlerini gördükçe kendilerini savunmak için karşısındakini öldürme yoluna giderler. Ölü sayısı ve akabinde düşmanlık artar. Ok yaydan çıkar. Kızılderililer göz göre göre öldürülüyor, beyazlar her gün çoğalıyor ancak kızılderili tehditi de artıyordur. Galiba bu topraklarda birinden biri yok olmalıdır.<br />
<br />
Bıçak kemiğe dayanmıştır. K8 ve grubu beyazları topraklarından atabilmek için beyazların çftliklerine saldırırlar. Hikayenin kahramanı dünyanın en iyi insanlarından biri olan <b>B1</b>, K8 ve ekibi tarafından kafaderisi de yüzülerek öldürülür.<br />
<br />
<b>B1</b>’in oğlunun kafasına, olayın her sahnesi kazınır.<br />
<br />
Çatışmalar şiddetlenir. Ölüler dağ olur, acılar dağ olur. Takkeler öne barış çubukları yere, baltalar toprağa konur düşünülür. Sakin olunmalıdır. Bu topraklar herkese yeter. Napıyoruzdur biz? Liderlerden B13 ve <b>K1</b> biraraya gelip anlaşma imzalarlar. Artık birbirlerini rahatsız etmeyecekler, bizonları yok yere öldürmeyeceklerdir.<br />
<br />
Bir rahatlama olur. Bahar gelir, sular çağıldar.<br />
<br />
<b>B1</b>’in oğlu büyür. Dünyanın en iyi isanı olan babası <b>B1</b>’in intikamını bu vahşilerden almak zorundadır. O sahneyi hiçbir barış anlaşması zihninden silemez. Gider <b>K1</b>’i öldürür.<br />
<br />
Kızılderililer ayaklanır, beyazlar barış yapmalarına rağmen kabile liderlerini öldürmüşler, çatal dillerini gene göstermişlerdir. Çatışmalar tekrar artar. Artar. Daha da artar. Hep artar. Sürekli artar. Arttıkça artar. Ne biçim artar…<br />
<br />
Tüm döngü şiddetlenerek devam eder. Ara verildikçe, barış imzalandıkça daha şiddetli başlar. Çünkü akıl bitmiştir. Çünkü babası/çocuğu/anası/yari gözleri önünde öldürülen biri düşünemez, idrak edemez, içgüdüsünün gereğini yapar. Savaş artarak sürer. Ta ki taraflardan biri gerçekten öbür tarafı yenene kadar. Üstelik bu savaş adil olmayan bi savaştır. Beyazlar kızılderilileri yok eder. Bir avuç kalanı da rezervasyon denilen kamplarda yaşamaya mahkum edilirler. Çayırlar artık onların değildir.<br />
<br />
Bu savaş kurgusu dünyadaki savaşların neredeyse hepsine tıpatıp uyar. Çoğu savaş da kızılderililerinki gibi bitmez. Küresel dünyada kızılderililer gibi saf rakipler yoktur artık. Herkes haklıdır. Herkes ama herkes istisnasız haklıdır. Savaş başlayınca her ne kadar akıl biter, savaş kendi bilincini oluşturur, savaş simsarları belirip olayı suistimal ederse de herkes gene haklıdır.<br />
<br />
Bir taraf isyan edene der ki “durmazsanız sizi öldüreceğiz” isyan eden öbür tarafa der ki “bizi öldürürseniz durmayacağız” Zenon gelsin de paradoks görsün.<br />
<br />
Zagor savaşın bu şekildeki tekniğini ve kurgusunu çözmüştür. Körlemesine taraf tutmaz. Beyazlardan yana da olur, kızılderililerden yana da. Peki taraf tutmayınca, Nasreddin Hoca gibi herkese "sen de haklısın" dedikçe nasıl çözülür bu işler. Nedir çözüm?<br />
<br />
Çözüm gerçekte yoktur. Çözüm, çözümün olmadığını idrak edebilmek ve artık bu işin olmayan çözümünü , sihirli düğmeyi, büyülü değneği aramak yerine insanlığın bugüne kadar oluşturduğu ortak prensiplerde, asgari müştereklerde anlaşabilmektir. Örneğin insan öldürmemek bu prensiplerden biri olabilir. Belki insanoğlu ileride daha başarılı ve herkesin mutabık kalacağı başka prensipler de bulabilir. Bu prensiplerde anlaşıp onun dışındaki her şeyi ama her şeyi tartışabilir.<br />
<br />
Düşünsenize, şu an yeryüzündeki bütün düşmanlıklar aynı kalıp insanları öldürmek ilahi bir güç tarafından yasaklanıp imkansız hale gelse idi, belki çözüm için daha akli yollar bulabilirdik. Öldürmek hile yapmak gibi. Böylece insanoğlu hile yapmadan oyunu sürdürebilirdi. O yüzden ne şiddeti kabullenip taraf olmak, ne de kendini ondan soyutlamak bir işi yaramıyor, yaramayacak. İnsanoğlunun prensiplere ihtiyacı var.<br />
<br />
“E abi başlıkta kürt falan dedin, bize okuttun iki metre yazıyı, hani kürt” dediğinizi duyar gibiyim. Ben size ne diyeyim artık. Zagor okuyun anlarsınız.<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-43280360300384805282011-06-24T23:58:00.008+03:002011-06-25T00:40:00.997+03:00Zagor Poşete mi Girdi?Bu haftaki malzememiz <a href="http://cizgiromanokurlariplatformu.blogspot.com/">Çrop</a>’un da yöneticisi, çizgiromancı Ümit Kireççi’den. Miray Sahaf’ın dış vitrin rafından çekilmiş bir kare. Zagor poşette. Kapaktan anlaşıldığına göre Zagor gene manyak bir maceraya girmek üzere. Beyaz kadın ticareti yapan adamlar Darkwood’a musallat olmuşlar da Zagor’da sermayeleri kurtarmış gibi. Çizimler çok gerçekçi. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirFnQDcn_onhragrRxTkiB_tEWQfbA1XyQ6lwAjjsGPtbtMZSUXjydbTr9-3JlNBSWe5ZuS65-wiLS2OhCItu7LAZkR_taCBjNZecaULHkgkL5dhxgj3srxtEGEZJJbgTjOYRrbA/s1600/image271u.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirFnQDcn_onhragrRxTkiB_tEWQfbA1XyQ6lwAjjsGPtbtMZSUXjydbTr9-3JlNBSWe5ZuS65-wiLS2OhCItu7LAZkR_taCBjNZecaULHkgkL5dhxgj3srxtEGEZJJbgTjOYRrbA/s320/image271u.jpg" width="240" /></a></div>“Hey adamım nesin sen ha?” dediğinizi duyar gibiyim. Heey! Sakin olalım! Önde başka bir kitap var. Zagor henüz poşete girmedi. Daha doğrusu muzır bulunarak poşete girmedi. Yani "Muzır Kurulu" henüz Zagor’u okumadı da diyebiliriz. Çünkü, Zagor’un Gambit’le, Frida ile, özellikle Çiko ile yalnız başına kaldıkları sahneleri okusalar, bırakın poşete sokmayı, Zagor’u gözleri bantlı bastırmaları muhtemel. Hayır canım, abartmıyorum.<br />
<br />
Şirin ülkemizde Muzır Kurulu diye bir kurul var bildiğiniz gibi. Tam adı “<b>Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu</b>” Ben de adını Türkiye’nin yakın tarihini anlatan kitaplardan biliyordum. Eskiden yasakların dorukta olduğu dönemlerde sık sık toplanarak tüm Türkiye’yi muzır neşriyattan korumuşlar sağolsunlar. Ne olacak canım 60’lar, 70'ler, 80’ler, zor yıllar, darbe dönemleri, olur öyle deyip geçmiştim ki, geçen haftalarda yedikleri nane ile bu kurulun halen ayakta kaldığını hayretle gördüm. Evet halâ yayına neşriyat diyen adamlar vardı ve bunlar toplanıp kafalarına göre bazı yayınları muzır bulup yasaklayabiliyorlardı.<br />
<br />
“Kimdi bu adamlar? Neye göre, kime göre muzır tanımları vardı? Kuralları, yaptırımları, çalışma prensipleri neydi acaba” diye küçük bir araştırma yaptım ve hayretim gitgide arttı. Tıpkı <b>Martin Mystere</b>’deki “<b>Kara Adamlar</b>”a benzeyen bir örgüt ile karşı karşıyayız. Haklarındaki yazılı bilgi Kara Adamlar'dan daha az. Ne bir web sitesi ne bir broşür. Sadece “küçükleri muzır neşriyattan koruma kanunu” adlı bir kanun maddesi ve bu kanun maddesine göre kurulup toplanan 10 kişiden oluşan, Başbakanlık’a bağlı bir örgütün bilgisine sahibiz. Örgüte sadece 15 yıl boyunca kamu görevi yapmış bazı özel kişiler girebiliyor. Daha doğru ifade ile örgüt onları buluyor. Yoksa giriş yapılacak bir örgüt, başvurulacak bir insan kaynakları uzmanı, cv gönderilecek bir mail adresleri yok. <br />
<br />
1927’den beri iş başındalar. Tabi bu resmi olarak bildiklerimiz, yoksa örgütün Türkler’in ortaya çıkışana kadar gittiği konusunda epey söylenti var. Örgütün ilk üyeleri aramızda bile yok ancak öyle kadim bir topluluk ki, aynı kafa, aynı mantalite yıllara meydan okurcasına devam ediyor. Amaçları aynı “Kara Adamlar” gibi toplumu derinden sarsacak, yazılı tarihi değiştirebilecek, kaos yaratacak her türlü girişimi ne pahasına olursa olsun engellemek. Geleneksel ahlâkı korumak. Örneğin ataları 1455’de kurulan modern matbaayı 280 yıl kadar memleketten uzak tutmayı başarmışlardı.<br />
<br />
Bu güzide kurul geçtiğimiz haftalarda Harakiri adlı mizah dergisini muzır bularak, artık poşette satılması kararını aldı. Derginin bu karardan sonraki sayısı zaten poşetsiz olarak dağıtılmış bulunduğundan, üstüne 100.000 TL de ceza keserek derginin dibine kibrit suyu döktü. Dergi iflas etti.<br />
<br />
Hatıralar canlanıyor: Dövüş Kulübü, Gösteri Peygamberi, Tıkanma gibi müthiş kitapların yazarı Chuck Palahniuk’un "Ölüm Pornosu" kitabına <a href="http://www.evrensel.net/news.php?id=7524">soruşturma açan</a>, çevirmeninin ifadesini alan, yayıncısına dava açan da bu kurummuş meğer. Çıplak Şölen/Naked Lunch kitabının yazarı William S. Burroughs’un “Yumuşak Makine” isimli kitabına da bunlar <a href="http://www.yesilgazete.org/?p=26774">soruşturma açmışlar</a>.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div>Muzır ne demektir? Küçük ne demektir? Kaç yaşları küçük kabul edilir? Küçükler Muzır yayınlardan nasıl korunur? Bunlar bu kadim örgütün üyesi 10 kişinin zekası, anlayışı, tecrübeleri ile şekilleniyor. Konu ikircikli. Gerçekten korunması gereken küçükler söz konusu olabilir. Örneğin bu kurulun zihniyetinden korunması gereken küçükler mevcut. Ancak icraatları ortada. Bu adamların (evet içlerinde bir tane kadın var diğerleri adam. yani genelleyip “adamlar” diyebiliriz) edebiyattan hiç ama hiç anlamadıklarını kolaylıkla söyleyebiliyoruz. Keza mizahtan, karikatürden de nasiplerini almadıkları ortada.<br />
<br />
Martin Msytere bile başa çıkamıyor Kara Adamlar’la biz ne yapacağız? Onlar her yerdeler. Cehaletle, muhafazakarlıkla, dinle, kadim öğretilerle, binlerce yıllık otomatik tecrübelerle besleniyorlar. Kara Adamlar'a şimdilik, yüksek sesle “allah belanızı versin” demekle yetinelim.<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-81754277900681722822011-06-16T23:04:00.005+03:002011-06-16T23:23:15.645+03:00Zag-art<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"></div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Zagor, bendesin!</div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Zagor buraya.</div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Bendesin.</div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Buraya Zagor. </div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Zagor, rüzgar esiyor, yıllardır onu görmemişsin, </div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Birden karşılaşıyorsunuz.</div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Çıkar hocam üstünü! Çıkar çıkar komple. </div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Savur tshirtünü biraz.</div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Ver kendini rüzgara.</div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Bendesin şimdi, gözlerini kıs.</div><div class="separator" style="clear: both; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; text-align: left;">-Pazularını kas biraz, biraz daha… tut nefesini… tamam süper! </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-S2I0Gq6maQ4HSRANSypgg6M9Oa2m7Ao1pU8C6n9hfNm4ymSWG0YNQEka6NLopEdSpnMO1gWwbdxu4TTmlP3twScEwp20PTGO6Y3naU-W8azeQqpwIEeMeNvEsNDQnbCM8cEHuA/s1600/zag-art.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-S2I0Gq6maQ4HSRANSypgg6M9Oa2m7Ao1pU8C6n9hfNm4ymSWG0YNQEka6NLopEdSpnMO1gWwbdxu4TTmlP3twScEwp20PTGO6Y3naU-W8azeQqpwIEeMeNvEsNDQnbCM8cEHuA/s1600/zag-art.jpg" /></a></div><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-10890706928285820822011-05-27T08:18:00.001+03:002011-05-27T09:28:28.402+03:00Hellingen Kime Benziyor?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNvb6JS7m3jUzNuIv7RbYPKgImatAR6alCJXGymXpGA0azLYwtJlW_dN0U7I0RwECHrLGmNyzq8sdmeWY9HdoAUqgJdHbPsR7Wwz4nHiPAcEXzePgSa0BkbZ9EizUzkJwB6zk0MA/s1600/hellingen.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNvb6JS7m3jUzNuIv7RbYPKgImatAR6alCJXGymXpGA0azLYwtJlW_dN0U7I0RwECHrLGmNyzq8sdmeWY9HdoAUqgJdHbPsR7Wwz4nHiPAcEXzePgSa0BkbZ9EizUzkJwB6zk0MA/s400/hellingen.jpg" width="149" /></a>Entarisi ala benziyor.<br />
Şeftalisi bala benziyor.<br />
Çatlak profesör tipiyle,<br />
Hellingen kime benziyor?<br />
<br />
Üstte saç çıkmıyor.<br />
Yanları uzatıyor.<br />
Bu imaj anlayışı ile,<br />
Hellingen kime benziyor?<br />
<br />
Ben sana düşmanım diyor.<br />
Dünya onun olacak sanıyor.<br />
Bu devirde bu kafayla,<br />
Hellingen kime benziyor?<br />
<br />
Bıkmıyor, usanmıyor.<br />
Her delikten çıkıyor.<br />
Buruşuk dede siniriyle,<br />
Hellingen kime benziyor?<br />
<br />
Laftan, azardan anlamıyor.<br />
Dayaktan kötekten bıkmıyor.<br />
Kafadaki çentiğiyle,<br />
Hellingen kime benziyor?<br />
<br />
Kah kabileleri ayartıyor.<br />
Kah uzaylıyı kışkırtıyor.<br />
Bitmeyen kiniyle,<br />
Hellingen kime benziyor?<br />
<br />
Bir gün robot yapıyor.<br />
Bir gün gemiye takıyor.<br />
Zehir gibi kafayla,<br />
Hellingen kime benziyor?<br />
<br />
Yenilse de takmıyor.<br />
İdealinden vazgeçmiyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfo3kvPqxt66SrGTQJZyf4rPf3szLEo_jgMpJnK-UXz3omyIACXKFRxZxDekZ9ymHFTEvmplwVQfYST3DXL3DGQpFTHkoLu50V2bRaqMNdsvaMFbPVDFZPhhCUM6olxnx_ckS8VQ/s1600/siir1_2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfo3kvPqxt66SrGTQJZyf4rPf3szLEo_jgMpJnK-UXz3omyIACXKFRxZxDekZ9ymHFTEvmplwVQfYST3DXL3DGQpFTHkoLu50V2bRaqMNdsvaMFbPVDFZPhhCUM6olxnx_ckS8VQ/s1600/siir1_2.jpg" /></a></div>Aslında biraz da,<br />
Hellingen bana benziyor.<br />
<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span> Darkwood/1846<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com28tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-50337883501558306262011-03-11T21:16:00.001+02:002011-03-14T20:22:44.263+02:00Lakros (Lacrosse)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIBLU_imdf1hkH-DESG0wvr2K0xasIHop0-w-MfH04lj16yaj13Cv4GrJz-1DlOmtO0AcI3CYStD-7MpORWalelX-u3FxhDZGKScBbmW1AGPh6qeTGEkTpmprKAhoB6UpxArH8Qw/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="175" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIBLU_imdf1hkH-DESG0wvr2K0xasIHop0-w-MfH04lj16yaj13Cv4GrJz-1DlOmtO0AcI3CYStD-7MpORWalelX-u3FxhDZGKScBbmW1AGPh6qeTGEkTpmprKAhoB6UpxArH8Qw/s400/1.jpg" width="400" /></a></div>Kızılderililer hakkında bir bilinmeyen daha Zagor ile açığa çıkıyor. Sene 1800’ler. İngiltere’de ilk defa tenis oynanmaya başlıyor. 1820’li yıllarda ise gene İngiltere’de ilk Rugby ligi kuruluyor. Aynı yıllarda Amerika’daki yerliler ne yapıyor peki? İki tane raket bir tane deriden mamûl top ile Tenis’e, kocaman direklerden oluşan kale ile de Rugby’ye göz kırpan; adına Lakros (Lacrosse) dedikleri enteresan bir oyun oynuyorlar. Oysa oyunun kökeni, Rugby’den de, Tenis'ten de eski. Üstelik öz be öz Kızılderili mamulü.<br />
<br />
Kurallar günümüzdeki müsabakalar gibi karmaşık değil. Çift raketle oynanıyor. Topu ellemek yasak. Elleyenlere hakem tarafından işkence direğinde bir gece kalma cezası veriliyor. Amaç basit: Raketle vurarak topu kaleden geçirip gol atmak. Oyuncuların raketlerle birbirlerine vurması serbest. Faul o yıllarda henüz net değil tabi. Giden oyuncuyu rakip ceza sahasında ok ile vurmak faul. Top ormana kaçınca atan alıyor. (atanalırspor) Bir elin parmaklarında devre, iki elin parmaklarında biter kuralına göre bir taraf 5 gol atınca devre olup yer değiştiriliyor. Akabinde 10 gole ulaşan oyunu kazanıyor.<br />
<br />
Görüntülerde Wyandot gücü ile Seminol Boğaları arasında geçen bir müsabakayı görüyorsunuz. Wyandotlar 4-4-2 taktiği ile savunma ağırlıklı bir oyun kurgusu yapmış. Kendilerinden olan forvet Zagor ile ani kontraataklarla golü bulmaya çalışacaklar.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjz1e29uj5pTEhUY5yM_7iBSnSqY6ZcyQa_f9AaA33oL6cF0xjytxpOeTqTaujQakJAnZxtK1nXTEDs-IyA91tzWNHT0CMXTU29NUvO4RAD83iAypCav7fyF4cfoBQd1us_5NhPKQ/s1600/taktik2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="176" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjz1e29uj5pTEhUY5yM_7iBSnSqY6ZcyQa_f9AaA33oL6cF0xjytxpOeTqTaujQakJAnZxtK1nXTEDs-IyA91tzWNHT0CMXTU29NUvO4RAD83iAypCav7fyF4cfoBQd1us_5NhPKQ/s400/taktik2.jpg" width="400" /></a></div>Lakros eskiden beri, spor vasfının yanında kızılderili kabileleri arasında çok yaygın olan anlaşmazlıkları çözmek için de kullanılagelmiş, böylece karşı tarafın erkekleri ava gidince, kabilede kalanları öldürmek şeklinde olan ezeli düşmanlık Lakros maçlarına tekamül etmiştir. Ancak vizyonsuzluk ve bazı talihsizlikler burada da kendini göstermiş, geliştirilemeyen kurallar, maçların gitgide bizim futbol maçlarında olduğu gibi kanlı bıçaklı, oklu baltalı oynanmaya başlaması, arkasında sağlam bir federasyonun bulunmaması gibi sebeplerle bu güzel spor dalı kabileler arasında yok olayazmıştır. <br />
<br />
<br />
Kızılderililer’in Lakros’a “savaşın küçük kardeşi” demesi boşuna değil. Bazı maçlardan alınan karelerde de gördüğünüz gibi oyun adeta centilmence yapılan bir savaş gibi oynanmakta, kafa, göz, çene ellere verilmektedir. O zaman baklava da yok. Yenilenlerin kafa derisi yenenlerin kemerini süslüyor mecburen.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqDWLCEjoPAr5p5pBruj5Y50OwPPlbm37AJTw3jd-AR8L6GfZNkIKdu-4LHMwsBXwn78QXYs8spS2pGy52uDf1qo2bn4L55ij2BQ54pjJanFnTeTnVQmHrnKnqWKPub42qRE_Cbw/s1600/lakros.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="108" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqDWLCEjoPAr5p5pBruj5Y50OwPPlbm37AJTw3jd-AR8L6GfZNkIKdu-4LHMwsBXwn78QXYs8spS2pGy52uDf1qo2bn4L55ij2BQ54pjJanFnTeTnVQmHrnKnqWKPub42qRE_Cbw/s400/lakros.jpg" width="400" /></a></div>Zagor hemen her sportif faliyetindeki üstünlüğünü burada da gösteriyor. Çevikliği ile sahada basılmadık yer bırakmayıp dört dönerken, nişancılıkta olan hünerini golcülükte de gösterip her vuruşunu golle süslemesini biliyordu. Zagor’un hırsı bu tür müsabakalarda iyice açığa çıkıyor, önüne çıkanın pekmezini akıtmaktan çekinmiyordu.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcHKjp-jM7GVrOEul3XflcuY1ZyuEs-FC2uevKJBm1jM1X_LfUU7MqkrheK70BAU_0dsl6bCRMqUblHrkOVScgDmzPA0y92hwxDASUWdDjaov36tlAcMwxKuX7iMcn-Z5leRVYAg/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="161" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcHKjp-jM7GVrOEul3XflcuY1ZyuEs-FC2uevKJBm1jM1X_LfUU7MqkrheK70BAU_0dsl6bCRMqUblHrkOVScgDmzPA0y92hwxDASUWdDjaov36tlAcMwxKuX7iMcn-Z5leRVYAg/s400/3.jpg" width="400" /></a></div>Kızılderililer artık yok. Oysa tarihin akışındaki küçük bir değişiklik Kızılderilileri Amerikalılar tarafından yok edilen bir halk olarak değil, Lakros’un kurucusu, hatta dünyadaki entertainment sektörünün önde gelen aktörlerinden biri olarak tanıtabilir, yaşadıkları bölgeden Las Vegas gibi bir başarı hikayesi çıkabilirdi. Bakın aynı yıllarda icat edilen Tenis, Rugby ve hatta ondan türetilen Amerikan Futbolu’na. Milyonlarca kişi, ilgili müsabakaları canlı olarak izliyor. Arkasındaki milyalarca dolarlık devasa bir sektör var. Lakros’un kurucusu, son kalan bir avuç kızılderili ise kendilerine özel ayrılan rezerv bölgelerinde yaşamaya çalışıyor. Kızılderilileri yok eden Amerikalılar ise Cherokee (jip), Apache (helikopter), Pontiac (otomobil), Cayenne (jip), Fox (tv kanalı), Black Hawk (helikopter) gibi markalarla kızılderililerin etinden, sütünden, derisinden faydalanmaya devam ediyor.<br />
<br />
Günümüzde Amerikan Çizgi-Romanı (comics) süper kahramanlarının, daha naif ve mütevazi diyebileceğimiz İtalyan Çizgi-Romanı (fumetti) kahramanlarına olan her türlü baskısı, her ne kadar bilinçli olmasa da geçmişteki Amerika-Kızılderili asimilasyonunu hatırlatıyor, tarih tekerrürden ibarettir klişesini bize söylettiriyor. Zagor’un geçmişte kızılderilileri korumak için Amerikalı'lara karşı verdiği mücadeleyi şimdi Zagor'un yayınevi gene Amerikalılara karşı veriyor. Sembolizmin dibine vurmuşken didaktik bir final yapalım:<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOyKvQHvkL92tTwTN1iID1iRGx8Aibs6ATtBM-5J19FLT_9VMq7F9Er9XFVuaBR7aYzKND8at7SsKIMaKI7niHhPgiBTWyJF006nllJZIGiJZ7Hvsdh02oY_o-L-eiQA2MfeiK5A/s1600/lacrosse.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOyKvQHvkL92tTwTN1iID1iRGx8Aibs6ATtBM-5J19FLT_9VMq7F9Er9XFVuaBR7aYzKND8at7SsKIMaKI7niHhPgiBTWyJF006nllJZIGiJZ7Hvsdh02oY_o-L-eiQA2MfeiK5A/s320/lacrosse.jpg" width="320" /></a></div><a href="http://www.google.com.tr/images?um=1&hl=tr&safe=off&tbs=isch:1&sa=X&ei=_m56TebFOoiu8gO11IS0BA&ved=0CDAQBSgA&q=lacrosse&spell=1&biw=1280&bih=909">Lakros</a> günümüzde Amerika ve Kanada’da özellikle okullar arasında halâ oynanmakta, kızlarda olmasa da erkeklerde raket ile rakibe girişme halâ faul olarak sayılmamaktadır.<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-43308231779377197362011-02-20T10:26:00.000+02:002011-02-20T10:26:20.108+02:00Bandana Karizması90’ların başında ben de bandana taktım. Bandanayı “bandaaana” diye telaffuz ettim. Taktım, Çünkü <a href="http://www.imdb.com/title/tt0098749/">"Evimiz Hollywood’da"</a> dizisindeki yakışıklı çocuklar da takıyordu. Levis, Lee vbg ünlü markaların şekilli bandanalarına epey paralar verdik. Bandana bağlamayı bilmek, Ortabir’de kravat bağlamayı bilmek kadar taraftar topluyordu etrafınıza. Sanki Mustafa Kemal bandana devrimi yapmış gibi, irili, ufaklı, yamuk kafalı, beton kafalı tüm gençler bandana takıyordu. Topluca delirmiştik. Hepimiz kendimizi dizideki gibi yakışıklı hissediyorduk. Neyse ki ilgili furya bir – iki sene gibi kısa bir sürede bitti de alt nesillere aktarılamadı. Sonraki yıllarda sadece bandananın değil diğer enteresan aksesuarların da tek başına işe yaramadığını, bunların gene sadece yakışıklılarda işe yaradığını anlayacaktım.<br />
<br />
Bandana erkekler için iddialı bir aksesuar. Günümüzde taktığınızda onu kaldıracak karizmanız yok ise aynı Hıncal Uluç fuları takmış bir liseli gibi adamla öyle bir dalga geçerler ki, taşak yetmezliğinden ölebilirsiniz. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFWhqrMN9yJdEekL93aR_p9ZJnoxgAh02jeShl9YW7dlJ_EJMGJBBBYUGz_pzo8WICW4OeFuoVwON0RPs9Yu9paNhQGBB0xK7hoHHAL4IB8L8ZSjuxFqWJlqP7OoUjiTrmEPA0_w/s1600/bandanal%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="380" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFWhqrMN9yJdEekL93aR_p9ZJnoxgAh02jeShl9YW7dlJ_EJMGJBBBYUGz_pzo8WICW4OeFuoVwON0RPs9Yu9paNhQGBB0xK7hoHHAL4IB8L8ZSjuxFqWJlqP7OoUjiTrmEPA0_w/s400/bandanal%25C4%25B1.jpg" width="400" /></a></div>Zagor'umuzun bandanadır, pirinç kolyedir, iskelet anahtarlıktır, bu tür aksesuarlarla işi olmaz bildiğimiz gibi. Kendisi genel itibari ile sinekkaydı bir kahramandır. Düzenli olarak traşını olur. Tip itibari ile gördüğünde "al şirketine müdür yap" denilecek efendilikte bir adamdır. Bununla birlikte bazı maceralarda traş olamadığından ötürü Zagor’u sakallı gördük. Zagor’un Afrika’ya gittiği ve çöllerde sefil olduğu bu macerasında ise hem kirli sakallı hem de bandanalı bir Zagor ile karşılaşıyoruz. Kızgın güneşten korunmak için hem Zagor hem de Çiko bandana takıyorlar. Takıyorlar da; bu, adeta kişideki toplam marjinal karizma oranına göre tipe uyum sağlayan bandana hem Zagor’da hem de Çiko’da hiç uyumsuzluk göstermiyor. Hadi Zagor zaten yakışıklı karizmatik bir adam, normal diyelim de, Çiko bile kirli sakal ve bandana ile at hırsızıyla Antonio Banderas arasında gidip gelen bir karizma kıvamını tutturuyor. Ne yazık ki çölde dişi yoğunluğu çok az. Bu tiplerle Darkwood’da çok can yakabiliteleri olsa da çölde sefaletinizi tasdiklemekten başka bir işe yaramıyor. Çiko’nun belalı aşkı Kabak Çiçeği Çiko’yu bu halde görse mesela direkt yer Çiko’yu. Çikorella gibi olmuş, şokella gibi olmuş adam.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghy8ul0hOMb91TxvEU-diK7bKM4bV8EcTMSN4Efico_ibqf2AiRsWwo8oeS_ssSgkxOu5cSt0yeT_Uh-cfPXhH-Han7oGB1VqL0bqWsDc3RMkB6cIjhA_EgDH-yopO9GfSmcZafQ/s1600/bandanal%25C4%25B12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="342" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghy8ul0hOMb91TxvEU-diK7bKM4bV8EcTMSN4Efico_ibqf2AiRsWwo8oeS_ssSgkxOu5cSt0yeT_Uh-cfPXhH-Han7oGB1VqL0bqWsDc3RMkB6cIjhA_EgDH-yopO9GfSmcZafQ/s400/bandanal%25C4%25B12.jpg" width="400" /></a></div>Bu macerayı ve ilgili kareleri çizip bize malzeme sağlayan Andreucci’yi şahane çizgilerinden ötürü ayrıca tebrik etmeyi bir borç telakki edip ifa ediyorum. Tebrikler.<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-853817439917330862011-02-11T12:17:00.003+02:002011-02-13T13:07:51.148+02:00Tedaviden Önce - Tedaviden Sonra<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdBIqifUl7uT17CX_y_blxyZYEOwibj9-hCUfhPl4luSs1Tit7h3q0PnMYhtZK_vjUP54JheMWYkQ_up4cm6lm4qB-jaqNy9z2zhYYKdg_NJMutGk39rScKvt6rkLkp_vL33q7ow/s1600/orman.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="282" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdBIqifUl7uT17CX_y_blxyZYEOwibj9-hCUfhPl4luSs1Tit7h3q0PnMYhtZK_vjUP54JheMWYkQ_up4cm6lm4qB-jaqNy9z2zhYYKdg_NJMutGk39rScKvt6rkLkp_vL33q7ow/s400/orman.jpg" width="400" /></a></div> <b>Ohaa</b>! Diyoruz sevgili Zagor’a bu sefer. Bütün ormanı ateşe mi verelim? Ne yaptın abi sen?<br />
<br />
…Orman içinde gizlenen düşmanlar var. Zagor da ormanı ateşe verip düşmanları açığa çıkmaya zorlayacak aklınca. E n’olacak ormandaki börtü böcek, öğlen yemeğinde avladığın tavşan, zıp zıp üzerinde gezdiğin ağaçlar? Bunları düşünmüyor tabi. Ki sen ormanın adamısın zaten. Ormanda senden nasıl saklanabilir bir düşman? Gir ormana tek tek tüm taburu yok et. Senin için çocuk oyuncağı.<br />
<br />
Ama kızmayın Zagor’a dostlar. Tipinden de anlaşılacağı gibi gençlikden gelen bir kare bu. Genç iken yaptıklarımı düşünüyorum da Zagor’a hiç kızasım gelmiyor. Zagor da gençken, Zagor olduktan sonra bile toyluk çekti epey. Esasında en büyük gücünü oluşturan tecrübesine öyle ha deyince ulaşmadı. O zamanlar genç tabi, kanı kaynıyor. Kendine güveni de fazla yok, doğayı da iyi tanımıyor. Bakın, ne fikrinin fikirliği var ne yanındaki adamın adamlığı. Zaten tüm musibetin ortadaki adamdan çıktığı da belli tipten. Öyle balta mı olur a herif? Fular takmış bir de. Çete lideri misin, Süper kahraman mısın sen? 30 kiloluk taşı bileğim kalınlığında oduna bağlamışsın da nasıl savuracaksın onu? Onu kaldırmaya çalışırken karşıdaki adam yanına gelip tokatlamayacak mı seni? Komik misin sen? “<b>Gel</b>” diyecek Zagor’a “<b>benim balta bir vuruşta 10 kızılderiliyi götürüyor yeminle, hadi dalalım Pawneeler’e, geçen sana küfretmişlerdi</b>” deyip Zagor’un da aklını çelecek. Bulaşmış Zagor’a, onun da başını yakacak musibet iblis.<br />
<br />
Neyse ki Zagor ormanı yakmıyor. Daha sonra da macera üstüne macera yaşayıp, vizyonu gelişip fikirleri de olgunlaşıyor. Bir Greenpeace üyesinden daha militan bir çevre aktivisti olup çıkıyor. Geçenlerde baya baya Ken Parker gibi işin felsefesine bile iniyordu. Yakışır Zagor’a.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx9k5AkZ4P2vdM17InrWVej5gZFh6Q03Fp4OaGLJcJJM5MwEgFSWDCeKD0tFFQFmmzwQMrHLlL5EFYuYXE1nWVwGEjeT2_TYx9_sDLxXZkpt5Erd3sPhUQ7uyCsKPc1Cr5Hwq_eA/s1600/%25C3%25B6zl%25C3%25BC+s%25C3%25B6z.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="128" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx9k5AkZ4P2vdM17InrWVej5gZFh6Q03Fp4OaGLJcJJM5MwEgFSWDCeKD0tFFQFmmzwQMrHLlL5EFYuYXE1nWVwGEjeT2_TYx9_sDLxXZkpt5Erd3sPhUQ7uyCsKPc1Cr5Hwq_eA/s400/%25C3%25B6zl%25C3%25BC+s%25C3%25B6z.jpg" width="400" /></a><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-62914149341497723672010-12-10T20:04:00.005+02:002010-12-12T12:09:34.929+02:00Zagor vs Türk Polisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRMmhCK7QJ2quUYqmeKP3yO8ly4qJV5yfsR7-vjcFkkjDWgZf3FPu62SiC9LoKsf46JtQLQtCx1rcMMVxQI5_93f5XudCMKQ2NoEwtAfffChhDUI5-yPJshAaridDJ3nSpBYFzxw/s1600/baslik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRMmhCK7QJ2quUYqmeKP3yO8ly4qJV5yfsR7-vjcFkkjDWgZf3FPu62SiC9LoKsf46JtQLQtCx1rcMMVxQI5_93f5XudCMKQ2NoEwtAfffChhDUI5-yPJshAaridDJ3nSpBYFzxw/s1600/baslik.jpg" /></a></div><br />
İlk Tahmin: Götürürler merkeze…<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Olasılıklar: Gene çok zorlu bir rakip ile karşı karşıyayız. Türk Polisi’ndeki muhalefet alerjisini biliyoruz. Tarih boyunca görevlerinin gerçekte ne olduğunu asla idrak edemeyip tamamen insani zaaf ve düşüncelerle, karşı taraftan ettiği nefreti işine yansıtan, hele ki kendisini yöneten siyasi odakların direktifleriyle birleştiğinde insanların üzerine katmerli olarak çöken bir teşkilat sözkonusu. Solcusundan, öğrencisine, alevisinden memuruna, travestisinden, işçisine her türlü muhalif yapıyı, genel çoğunluğun arasında bir şeyler söylemeye çalışanları acımasızca ezen, “<b>155 Polis İmdat</b>” servisinin yanına “<b>551 İmdat Polis</b>” servisi koysak daha çok aranacağı kesin, tamamen yozlaşmış bir kurum. Milliyetçi ve islamcı fraksiyonlar dışındaki her türlü görüş, fikir ve topluluğa karşı arslan kesilen, canla başla mücadele eden, kendi canını hiçe sayıp en önde jop sallayan, kendisinin de etkilenme olasılığını dikkate almayıp biber gazlarını düşmanlara yiğitçe savuran insanlardan müteşekkil bir müessese.</div><br />
Bu işin bir boyutu. Diğer tarafta üç kuruş maaş ile gecesi gündüzü olmayan, ölüm tehlikesi yüksek, zorlu bir meslek var. Dünya standartlarında mesleki eğitim alamayan, olmak için insani bir özellik ya da bir yetenek aranmayan bir meslek. Bu iki boyut; polisi, elindeki sopa gibi gören iktidarlarla da birleşince Türk Polisi’ndeki yozlaşma, kastını aşma, amacından sapma, işkence, darp hevesi… özetle çürüme kolayca anlaşılıyor. Ezilen kitle, biraz yetki alınca diğerini eziyor. Tahlilleri işin ehillerine bırakıp, Zagor'un bu seferki rakibinin çok tehlikeli olduğuna ikna olup, karşılaşmamıza dönelim.<br />
<br />
Zagor’un karşısına çıkardığımız rakipleri ikna etmek için öncesinde Melih Gökçek’in deyimiyle <a href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=melih+g%C3%B6k%C3%A7ek'in+fitilleme+y%C3%B6ntemleri">fitilleme</a> yapıyorduk. Ama burada fitillemeye ihtiyaç yok. 155’e bir telefon yetecek. <br />
<br />
<i>“Aloo, amirim burada acayip kıyafetli, baltalı falan bir adam var, çok tehlikeli, acil yetişin”</i><br />
<br />
Deriz. Akabinde polisleri beklemeye başlarız. Ama o da nesi? Gelen giden yoktur. Karakol iki sokak ötede oysa. Bekler dururuz. Zagor’un da canı sıkılır iki saat bekleyince. Neyse ki esnaf yetişir imdadımıza. “Abi gelmez onlar öyle balta malta olaylarında başka bir şey uydurun” der. Elimizle alnımızı şaklatır ve acemiliğimize yanarız. Hemen tekrar ararız 155’i.<br />
<br />
<i>“Amirim burada öğrenciler var. Anarşik, komünüs şeyler söylüyorl”</i><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiI3TB7WCa_Akgjr3FV1sJID8G6Fr4TIY__TXkGuGs6WPt0h2gQMd_Kez7-TE9VhyphenhyphenSHnWcNi7YPd-DmOxRB5u4SyiKEn2wYD7OsjsS_8wHDbMabLSpc9lrcflD8R_-3RUISm3kqTA/s1600/polis-barikati.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiI3TB7WCa_Akgjr3FV1sJID8G6Fr4TIY__TXkGuGs6WPt0h2gQMd_Kez7-TE9VhyphenhyphenSHnWcNi7YPd-DmOxRB5u4SyiKEn2wYD7OsjsS_8wHDbMabLSpc9lrcflD8R_-3RUISm3kqTA/s200/polis-barikati.jpg" width="200" /></a>sözümüzü bitiremeden tepede helikopter seslerini, akabinde gelen polis otobüsünü ve içinden çıkıp saniyesinde dizilen dizi dizi çevik kuvveti görürüz. Şaşkınlığımızı bastırıp, telefonu kapatıp, Zagor’a “<i>fight</i>” deriz alelacele.<br />
<br />
Zagor’un karşısındaki 1.500 adet polis, jopları, yani nam-ı diğer Haydar’ları ile şeffaf kalkanlarına ritmik bir şekilde hızlanıp vurarak ortamı iyice gerip adeta bir arena havasına sokarlar. Ellerinde balık adam gibi tüp taşıyan bir iki kişi, zirai ilaçlama elemanı edası ile elindeki biber gazı tüplerini tehditkâr bir şekilde sallarlar.<br />
<br />
Zagor bu gösterilerden etkilenir, ama çaktırmaz. “<i>Bana liderinizi çağırın</i>” diye ünler. Ah be Zagor. Anladım ben seni. Baktın olmayacak liderleri ile dövüşüp yenen kazansın diyeceksin ama karşında Pawnee’lerden Kızgın Geyik yok ki. Karşında Türk Polis’i var. Kimler tatmadı ki o jopun tadını bir bilsen.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqdiHB73H5c_EyPfdLPHzFqKy57HjHRezUop7s-3kZ5n95gsSSpVvqhy2TccnLWvz_ykLtglqc3HyNcQObkbBczCmdPQKv4CySFVYAR7t9_5qbu7xnARGIwECKCq94surhb1BfpA/s1600/t%25C3%25BCp.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqdiHB73H5c_EyPfdLPHzFqKy57HjHRezUop7s-3kZ5n95gsSSpVvqhy2TccnLWvz_ykLtglqc3HyNcQObkbBczCmdPQKv4CySFVYAR7t9_5qbu7xnARGIwECKCq94surhb1BfpA/s200/t%25C3%25BCp.jpg" width="151" /></a>Bu arada arkadaki panzerin üstündeki hoparlörden bir ses duyulur. “<i>Kırmızılı şahıs, derhal yere yatıp teslim ol</i>” diye. Zagor bağırır. “<i>En güçlünüz kimse çıksın karşıma adam gibi kapışalım, Zagor’un sözü bu</i>” der. Hoparlör “ <i>Şahıs… Kırmızılı, bak o gömleğinin kollarındaki püskülleri yediririm sana, teslim ol derhal</i>” diye devam eder. Zagor artık sabrının sonuna gelip “<i>AHHHHYAAAAAAAA!!</i>” diye höykürür adeta. Cümle çevik kuvvet buz keser. Hoparlör bile çığlığın frekansından “zzzzziiizoooiinn” diye cızırdamaya başlamıştır.<br />
<br />
5-6 saniye süren ölüm sessizliğini arkalardan “<i>Saldırııın</i>” diye bağıran bir ses bozar. Tüm çevikler aniden taarruza geçer.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8-OJI8hh20Nt7RAmZly9LZod7qm9KUK3-2M9TlwyZ7p0ZFcK_ZHSx5zLF7M8Psqq0G-Vts9KqIQkSbebuR7DEPHVjfppoeZjrpBpyyvjhehRatvRXOl4irHdmNoOPYj15QUKMvg/s1600/polis1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8-OJI8hh20Nt7RAmZly9LZod7qm9KUK3-2M9TlwyZ7p0ZFcK_ZHSx5zLF7M8Psqq0G-Vts9KqIQkSbebuR7DEPHVjfppoeZjrpBpyyvjhehRatvRXOl4irHdmNoOPYj15QUKMvg/s1600/polis1.jpg" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8-OJI8hh20Nt7RAmZly9LZod7qm9KUK3-2M9TlwyZ7p0ZFcK_ZHSx5zLF7M8Psqq0G-Vts9KqIQkSbebuR7DEPHVjfppoeZjrpBpyyvjhehRatvRXOl4irHdmNoOPYj15QUKMvg/s1600/polis1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a>Zagor kendisine karşı taarruza geçen 1.500 kişiye karşı hemen bir plan yapar. Önce dalgıca benzeyen öndeki adamlardan birini tutup, tüpteki tüm biber gazını çevik kuvvete boşaltmaya başlar. Rüzgarı arkasına alıp bir yandan da usul usul geriye doğru geçip arkasına kimseyi almamaya çalışıyordur. Biber gazını soluyan Çevik Kuvvet’te hoşafın yağı kesilir. Suratlar buruşur, ellerini dizlerine koyup nefes almaya çalışır çoğu. İlk dalgayı atlatan Zagor arkadan maskeleri ile gelen başka bir grubu görür. Biber gazı ile rüzgarın da etkisiyle maskesiz tüm polisleri saf dışı bırakan Zagor baltasını çıkarıp maskeli 50’ye yakın polise sıradan dalar. Her ne kadar baltasını “hard” moduna getirip en sert vuruşlarını da yapsa, robokop kıyafetli polisleri ancak sersemletebiliyordur. Bir beş dakika boyunca mücadele sürer. Zagor jop darbeleri alsa da halâ ayaktadır. Manzara şöyledir. Yaklaşık 50 kişilik robokop polis grubu Zagor’u çembere almış boyuna onu jopluyorlar, Zagor’da allah ne verdi ise çemberde kendisine en yakınlara baltası ile ekleştiriyordur. Ancak Zagor artık yorulmaya başlar. Arada yere düşer, kalkar, çömelir, mücadeleyi sürdürür. Üstelik göz ucu ile de olsa, ilerideki otobüslerden, mp5 otomatik silahlı takviye çevik kuvvetlerin de geldiğini görür. “Bazukalar falan da meydana çıkmadan sıvışmalı” diye aklından geçirir de nasıl sıvışacaktır bu cehennemden?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlG-O8WBPzVOl8Dkmtz_dDBmnGVMsnG3jE2V_OFGsB0qWyEaQmQuM4DlUKPCIJ4dsUEXZ7BPwuUbZrEEcc6KKfniKmsgGQgzCqeCKAbddMbiR1hzQEnX7dOegnpE60kieio0KI4g/s1600/polis2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlG-O8WBPzVOl8Dkmtz_dDBmnGVMsnG3jE2V_OFGsB0qWyEaQmQuM4DlUKPCIJ4dsUEXZ7BPwuUbZrEEcc6KKfniKmsgGQgzCqeCKAbddMbiR1hzQEnX7dOegnpE60kieio0KI4g/s1600/polis2.jpg" /></a></div>Gerçekten karşılaşmanın bir anlamı kalmamış, yüzlere kişi tek bir kişiye saldırır durumdadır. Zagor’un aklına bir fikir gelir. Birden hazırolda durup, “<i>Koooorkmaaaa, söönmezz buşş afaaaaak…. Lardaaaa yü zeeeen</i>” diye istiklal marşımızı söylemeye başlar. Çevik kuvvet afallar. Hepsi vurmayı keser, aralarında hazırola geçenler olur. Zagor fırsat bu fırsat diyerek çemberi yarıp o sırada ilerideki caddeden geçmekte olan 28T numaralı İETT otobüsüne kendini atıverir. Karşılaşma biter. Türk Polisi’ni kimse yenemez. Ee, Zagor’u da tabi.<br />
<br />
Bu arada, Zagor’u görüyor musun? <a href="http://sitkisiyril.blogspot.com/2007/11/zagor-vs-dierleri-3-tur.html">Ertuğrul Özkök</a>, <a href="http://sitkisiyril.blogspot.com/2009/08/zagor-vs-digerleri-5tur.html">Sertar Ortaç</a>, <a href="http://sitkisiyril.blogspot.com/2009/01/zagor-vs-melih-gkek.html">Melih Gökçek</a> diye Türkiye’ye gele gide İstiklal Marşı'ndan, İett'ye kadar öğrendi valla her şeyi . Allah bilir cebinde akbili bile vardır.<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-14091214768905948032010-11-13T00:25:00.001+02:002010-11-13T20:11:26.707+02:00Zagor'un Baltaları!<i>Zagor’un Sözü Bu kitap oluyor. Kitap için blogda yayımlanmayan ve yayımlanmayacak pek şahane dosyalar hazırlanıyor. Bir terslik olmazsa 2-3 aya 1001 Roman Yayınlarından çıkabilir. Dolayısı ile blogda kısmi aksamalar olabilir, tarayıcınızın ayarları ile oynamayınız efenim!</i><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEYdvR_pOBhZzRYfGbSq6LUTuGuyEv8EQAZ2TCxqeqeZhPVpqxE3IHepbUWzXsapLHabnpzaYpi29sj53r1TQr7d60g76M_WqzYzG2rvnnp-EAWeJM96yi1unjXB6WRmYQtFkdEw/s1600/balta2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEYdvR_pOBhZzRYfGbSq6LUTuGuyEv8EQAZ2TCxqeqeZhPVpqxE3IHepbUWzXsapLHabnpzaYpi29sj53r1TQr7d60g76M_WqzYzG2rvnnp-EAWeJM96yi1unjXB6WRmYQtFkdEw/s1600/balta2.jpg" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKNdCot02E-jJ1tcgZWn9XZahb2uXKUsf1x7ajdnPYmhxLWix_rM0k1TzN-RQ1ABm5CBUirUIuLtkkvuIbw93BM_zkjQSzRT0HoCqCD3sWHvaOaL0bS5fW33p9dt1zwqrr_qoTJw/s1600/balta1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKNdCot02E-jJ1tcgZWn9XZahb2uXKUsf1x7ajdnPYmhxLWix_rM0k1TzN-RQ1ABm5CBUirUIuLtkkvuIbw93BM_zkjQSzRT0HoCqCD3sWHvaOaL0bS5fW33p9dt1zwqrr_qoTJw/s1600/balta1.jpg" /></a>Zagor’un baltasının sanıldığının aksine ne kadar güçlü bir silah olduğunu "<a href="http://sitkisiyril.blogspot.com/2007/06/zagor-baltas-yapyoruz.html">Zagor Baltası Yapıyoruz</a>" dosyasında görmüştük. Ancak baltanın o aerodinamik yapısına kavuşmadan, pekmez akıtan özelliğini kazanmadan önce nice aşamalardan geçtiğini kimseler bilmez. Zagor çok balta denedi zamanında. Sivri ve keskin taşlarla yaptı bir dönem, baktı sağ tarafta asılı olan balta yürüdükçe çarpa çarpa kotu deliyor bıraktı. Tek vuruşta direkt manitunun çayırlarına ışınlasın karşıdakini diye kocaman dikdörtgen kayadan yaptı ancak baltanın uçuş aerodinamiği bozulduğundan vazgeçti. Aynı zamanda "STUNK" diye acayip bir çıkartan balta sinir bozuyordu.<br />
<br />
Uzun olsun ersin, kalın olsun gersin mantığıyla bir buçuk metrelik sopası 7 kiloluk kayasıyla 1800’lü yılların en korkunç silahlarından birini yaptı ancak baltanın bir kusuru vardı; biraz ağır olmuştu. Savurduktan sonra problem yok; çarptığı yeri dağıtıyordu ancak savurana kadar geçen zamanda tehlikelere açıktı.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRn7_WZBU2oEWOQdY7dkxD7-sfo1-00kVzq0meKZA9cF5E6tc4aYHFyPSPJWATniJHTdCQACZZOJ-TZigiWBridVaal0mJG7UvJ3hWEuBiHnEQnD6fBmp7NQE6MJhTsXJHPdYiTg/s1600/balta3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRn7_WZBU2oEWOQdY7dkxD7-sfo1-00kVzq0meKZA9cF5E6tc4aYHFyPSPJWATniJHTdCQACZZOJ-TZigiWBridVaal0mJG7UvJ3hWEuBiHnEQnD6fBmp7NQE6MJhTsXJHPdYiTg/s1600/balta3.jpg" /></a></div><br />
En nihayetinde hepimizin bildiği 40 santimlik sopası, elips hatlı ancak uçları hafif keskin taştan ibaret baltasını keşfetti. Balta Darkwood'un her yerinde 5 dakikada yapılabildiği gibi hem hafif, hem dengeli, hem keskin hem de vurdu mu akıtan cinsten olmuştu. Şu zarafete bakar mısınız?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG2TFDjQBMqj9RPn2b12AxUtlSXMsUtmB7Apbat0cO17FMRkb5UmtoctB9iyVQXS_BNzlfXFZcn0cEdO71xbrYLTLao_1VkyauIy24Qeia4fhSKD4t5KTNCcXJ1jgxqQswVCbEHw/s1600/zagor_balta.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG2TFDjQBMqj9RPn2b12AxUtlSXMsUtmB7Apbat0cO17FMRkb5UmtoctB9iyVQXS_BNzlfXFZcn0cEdO71xbrYLTLao_1VkyauIy24Qeia4fhSKD4t5KTNCcXJ1jgxqQswVCbEHw/s1600/zagor_balta.JPG" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Son olarak Zagor'un babası Ferri'nin de geldiği Kasım 2010 tarihli Tüyap Kitap Fuarında tanıştığım bazı Zagor fanlarının yaptıkları müthiş baltalarla bir dosyayı daha bitiriyoruz.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVT4DRo5Cilnldyg3mKbYjbKtB3ZKUTTjB4hekyZT37FjgyooEP66xcmeh3hw_NM3_8Rs2xt2WYmMMdN5EgwhTXWteyX_AQbO7xD9p4CboC-aktunjOpN6aAUoR5c-7YelNZzmKw/s1600/baltalar+tumu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="124" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVT4DRo5Cilnldyg3mKbYjbKtB3ZKUTTjB4hekyZT37FjgyooEP66xcmeh3hw_NM3_8Rs2xt2WYmMMdN5EgwhTXWteyX_AQbO7xD9p4CboC-aktunjOpN6aAUoR5c-7YelNZzmKw/s320/baltalar+tumu.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">...Bitmedi. Elimize şimdi ulaşan bir habere göre bir balta daha piyasaya çıktı. Dost blog <a href="http://hayalkahvem.blogspot.com/2010/11/kz-zagor-baltas.html">Hayal Kahvem</a>'den Vildan Hanım'ın sarı kurdaleli ve fiyonklu "Kız Zagor Baltası". Tebrik ediyoruz kendisini, şahane olmuş :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6X5_tk7NTnImtvIXZLe6wK59vpRI6c1odyT0f7Hn7PfyrGK2Kj9IpJfcte10ISWk9mQLyNNWewDovCZsJOd4J9ZFRxc6HGxEblL07BXeoFIjN3iEMvjNEOryAm1vG1s4twrFIKg/s1600/DSC05004.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6X5_tk7NTnImtvIXZLe6wK59vpRI6c1odyT0f7Hn7PfyrGK2Kj9IpJfcte10ISWk9mQLyNNWewDovCZsJOd4J9ZFRxc6HGxEblL07BXeoFIjN3iEMvjNEOryAm1vG1s4twrFIKg/s200/DSC05004.JPG" width="130" /></a></div><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com28tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-33291060692901623482010-10-29T22:12:00.000+03:002010-10-29T22:12:49.516+03:00Artist Zagor<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjlQuAQ7YZ3qNekkB3ZRE4OsPWWclBOmGCy3Je7fTlnS5DLsYYlmHMIpRfwR5BVnQJY0U2o-Ks-XIr5UiVoqhZJ7e3HilCGB79CJnXbulyNqK95eo5P90GHCpWOqURD4aGsx8yWw/s1600/akt%C3%B6r_say%C4%B1l%C4%B1r.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="188" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjlQuAQ7YZ3qNekkB3ZRE4OsPWWclBOmGCy3Je7fTlnS5DLsYYlmHMIpRfwR5BVnQJY0U2o-Ks-XIr5UiVoqhZJ7e3HilCGB79CJnXbulyNqK95eo5P90GHCpWOqURD4aGsx8yWw/s400/akt%C3%B6r_say%C4%B1l%C4%B1r.jpg" width="400" /></a></div> Daha önce kabaca da olsa üzerinde konuşmuştuk. Eğer bir kahraman iseniz bu işin kurallarına riayet etmeniz gerekiyor. Yapılan her işte temelde iki ayrım var. İlki o işin görünen yüzü, ikincisi ise mutfağı. Ve hemen her işte mutfağı görmeden yapılan o iş ile ilgili sağlıklı fikirlere sahip olmanız çok zor. “Ooh, en güzeli patronluk. Binersin jipine, tatili Maldivler’de yaparsın. Ne güzel hayat!” Peki tatiller dışındaki 300 gün ne yapacaksın? Kaç saat uyuyacaksın? Ne kadar çalışman lazım? “Aktör olurum. Şahane iş. Hem oyunculuk yap hem de millet sana hayran olsun. Paralar da gani.” E oyna bakalım bir kamera karşısında, ezberle bakalım 30 sayfalık metni, kilo almadan yaşa, sabahın dördünde bir gündür süren çekime devam et bakalım, sigortası yok, emekliliği yok…<br />
<br />
Zagorluk da kolay değil. Güçlüsün, vurdu mu deviriyorsun, attı mı indiriyorsun, senin için canını verecek dostların var, hatunların hepsi sana hasta, uçuyorsun, kaçıyorsun, ölmüyorsun… Bunlar işin görünen yüzü. İşin mutfağı ise çok acı. İdealler sonucu fedakarca harcanan bir hayat mevzu bahis. “Ben de taştan yaratılmadım” diyordu bir macerasında Zagor, kendisine kur yapan bir hatuna. Mutluluk, hormonlar, gelecek kaygısı, yalnızlık, eş, aile… Bunların hepsine boşvermiştir Zagor.<br />
<br />
Kahramanlığın bazı kuralları var dedik. Kostüm giyeceksin, kankan olacak, çığlık atacaksın, evlenmeyeceksin, gizlerin olacak ve her ne kadar mütevazi bir kişilik de olsan artistik yapacaksın.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFZnHL6wljW5Z9weYCm2kJDKfvd4mRxuMK3GuB_7TiGEG9u5doYl84MelH7K1CnWG8eo4MaTjNyw2QuABcApbGe0N_s_PoUyNJPTFuDZ0ilx_MsmhgLwd-AQ2MpotDzE2vlI6s5g/s1600/artistik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="241" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFZnHL6wljW5Z9weYCm2kJDKfvd4mRxuMK3GuB_7TiGEG9u5doYl84MelH7K1CnWG8eo4MaTjNyw2QuABcApbGe0N_s_PoUyNJPTFuDZ0ilx_MsmhgLwd-AQ2MpotDzE2vlI6s5g/s320/artistik.jpg" width="320" /></a></div>Her kahraman biraz artisttir. Zagor da artisttir. İdeallerine ulaşmak için artistlik yapar. Taklit yapar, Kızılderilililerin cehaletini kullanarak, ışık oyunları ile etkileyici sahne performansları gerçekleştirir. Kılık değiştirir. Rol keser. Karakter atar. Korkutur, güldürür, üzer, gezici tiyatro topluluğu Sullivanlar’dan aldığı sahne tecrübesini yaptığı her davranışa yansıtır.<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com23tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-40041193291383564332010-10-23T21:50:00.001+03:002010-10-25T18:01:43.086+03:00Ahyak (3)Zagor çığlık atmaya, dosta güven, düşmana korku vermeye, bununla birlikte gürültüden hazetmeyen ahaliyi de kızdırmaya devam ediyor. Ahyak konusuna bu hafta ara vereceğiz. Ancak ara ara Zagor ile Darkwood ahalisi arasındaki sürtüşmeler tüm çıplaklığı ile gene sayfalarımızda olacak.<br />
<br />
Çığlık atan kahraman pek yok piyasada. Zagor’un Tarzan esinlenmelerinden çığlık sahibi olduğunu biliyoruz. Hatta çığlık konusunda Ferri’nin çizdiği, Zagor ile Tarzan’ın uçarken çarpışıp, “niye çığlık atıp geldiğini belli etmiyorsun ulen” diye bağrıştıkları komik mi komik bir <a href="http://img178.imageshack.us/img178/4831/tarzanzagor.jpg">potbori de var</a>. Ancak baktığımızda Tarzan çığlığını ormanda atıyor. Ormanda Jeyn’den başka çığlıktan rahatsız olacak bir insan da yok. Ama Zagor öyle mi? Darkwood dediğin yerde, son sayımlarda çıkan rakama göre 25.000 insanı yaşıyor. Ki sayım zamanı sayım memurunun kafaderisini yüzerek kendilerini saydırmayan kabileler dahil değil bu rakama. Darkwood’un bağlı olduğu Pennsylvania desen, dünya kadar adam. Bataklıkta efendi gibi bağırsın amenna ama Zagorumuz Aygaz kamyonu gibi mecburen gittiği her türlü ortamda bağırıyor. Herkesi memnun etmek de imkansız. Birileri şarlıyor tabi.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYUO9MaYUck-XfQaUa8LCk3HJaiQzyKKt5COC2fTnnGL_7_NJZID_Yzu9oL8d3fl9WAjYFS8kLP_D9Y4ixdI6AhZEAu3BCi0WWu6cNKF9WDcPkpRbBKGc7QXSHsdLRz99Z44LI5Q/s1600/ahyak+(3)_2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYUO9MaYUck-XfQaUa8LCk3HJaiQzyKKt5COC2fTnnGL_7_NJZID_Yzu9oL8d3fl9WAjYFS8kLP_D9Y4ixdI6AhZEAu3BCi0WWu6cNKF9WDcPkpRbBKGc7QXSHsdLRz99Z44LI5Q/s640/ahyak+(3)_2.jpg" width="364" /></a></div>Vahşi deyip geçiyoruz ama, birinin sinüziti mi var, başı mı ağrıyor, sessizce avlanmaya mı çalışıyor, akşam ateş suyunu fazla mı kaçırmış, yengesi mi ölmüş bilmeden kulağının dibinde bağırırsan, içlerinden birileri, karşısında Zagor bile olsa böyle diklenir, linç girişimine maruz kalırsın.<br />
<br />
Not: 6 Kasım'da Zagor'un babası Ferri Tüyap Kitap Fuarında, 1001 Roman standında Zagorsever'leri bekliyor olacak.<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-63077460797131601052010-10-15T00:07:00.001+03:002010-10-23T22:19:49.122+03:00Ahyak (2)Zagor’un “ahyak” şeklindeki çığlığını geçen hafta konuştuk. Çığlık, duyanların söylediğine göre çok korkutucu, ürpertici, tırstırıcı... "Gerçekten öyle mi acaba" dediğinizi duyar gibiyim. Ben de bunu tahmin ederek evde bir deney yaptım. Çığlığın gücünü siz de tecrübe edebilin diye deneyimi size de anlatıyorum: Evde gördüğünüz ilk kişinin arkasından ona belli etmeden sinsice yaklaşın. Kulaklarının dibinde aniden "AAAAAAAHHYAAAAAAİA" deyi bağırın. Zagor'un çığlığının ne müthiş bir silah olduğunu göreceksiniz. (uyguladığınız kişide yaş arttıkça çığlığın tesiri de artmakta, hatta ölümlere rastlanmakta-dikkat-<dikkat>) Zaten gördük, Zagor çoğu macerasında bu çığlığı psikolojik bir silah olarak kullanıp milletin aklını aldı. Zagorumuz bu çığlığı aynı zamanda bir çok amacı için kullanıyor: </dikkat><br />
<br />
*Zorlu bir düşmanı yendiğinde “aldınız mı babayı” anlamında<br />
*Peşinde olduğu birine bağırdığında “hiç kaçma, çömel oraya bekle” anlamında<br />
*Herkesin birbirine girdiği bir kaos ortamında “bi durun la!” anlamında<br />
*Bir kızılderili kabilesine ilk geldiğinde “selamınaleyküm” anlamında,<br />
*İşkence direğinde “Dua edin öleyim yoksa dumanınızı attırıcam” anlamında,<br />
*Ölen bir dostunun ardından “Zalımsın dünya, hayınsın dünya” anlamında,<br />
<br />
...gibi örneklerde gördüğümüz üzre çığlık korkutucu olduğu kadar fonksiyonel de. Kısacası Zagor kendini hatırlatmak istediği her anda sürekli “ahyak” narasını atıyor. Atıyor, atıyor da bu da kafa yani. Darkwood’da çeşit çeşit adam yaşıyor. Çoluğu var, çocuğu var, hastası var, yaşlısı var. Kafa kaldırmıyor belli bir yaştan sonra.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiopCdCOQWaaG-wuW01vMjedMf2cXWTYmrsZDfV5ElqF1LbKBInyOGcq-CbD7YFnJDK-uhM_obbVhlBxwaFJMWS4HcAnaklC3mIWB4a3KTru6kRLRKKGi2zklN4dxfLM0mKnx4dVA/s1600/ahyak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiopCdCOQWaaG-wuW01vMjedMf2cXWTYmrsZDfV5ElqF1LbKBInyOGcq-CbD7YFnJDK-uhM_obbVhlBxwaFJMWS4HcAnaklC3mIWB4a3KTru6kRLRKKGi2zklN4dxfLM0mKnx4dVA/s1600/ahyak.jpg" /></a></div>Aynı, Metallica’nın ses sisteminden daha güçlü ses üreten bir hoparlörü olan, pikaplı seyyar zerzevat satıcısı gibi. “aaaaaaahyaaaaaaaaaaaaaaaa” şeklinde bir böğürtü milletin canını sıkıyor tabi ki. Bu bölümümüzde Darkwood ahalisinin Zagor’a olan bir takım tepkilerini karikatürize edeceğiz. Tutarsa devam ederiz. Hadi bakalım siftahı sizden bereketi allahtan.<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-638586259792574422010-10-09T22:24:00.001+03:002010-10-23T22:19:49.122+03:00Ahyak!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAX4BKdeD5MSoeJQCVuhWmBy7hs6frartTqzgUDYjMIdaSFSMkDT2bCgPLPt9kRbFJuWsui1935hRhZpXT0vWnpVhvgeUWe8v3rguB4hmhJvvuLMJhT2lYIT-QEXv05x4KypHL-g/s1600/ahyak_1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="142" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAX4BKdeD5MSoeJQCVuhWmBy7hs6frartTqzgUDYjMIdaSFSMkDT2bCgPLPt9kRbFJuWsui1935hRhZpXT0vWnpVhvgeUWe8v3rguB4hmhJvvuLMJhT2lYIT-QEXv05x4KypHL-g/s200/ahyak_1.jpg" width="200" /></a></div>Zagor ile özdeşleşmiş en önemli özelliklerden biri de özgün çığlığıdır bildiğiniz gibi. “Ahyaaaak” şeklinde geçer çizgi-roman karelerinde. Zagor’un telif hakları yüzünden değiştirilen ismi Ajax’tan gelen bir ünlemdir kendisi. Zagor’un ilk defa 1971 yılında çekilen filmlerinde, Levent Çakır’ın canlandırdığı Zagor “heeeyyyy!” ve “yihhuuuu!” olarak bağırır düşmanlarına. Böylece düşmanlarını olduğu kadar Zagorcular’ı şaşırtır. Bunu ilk duyduğumda mantığa bürünerek, ya telif haklarından kaçmak için bir numara ya da Türk Sineması’ndaki hoyratlık olarak çözüm getirmiştim. Ancak “Ahyaak” üzerine bir şeyler yazmaya karar verdiğimde aydım ve gerçeği gördüm. Gerçek çok basitti. Ama önce<a href="http://sitkisiyril.blogspot.com/2010/04/levent-cakr.html"> reklamlar.</a><br />
<br />
Blog dünyasında devam eden yazıya reklam alarak bir ilki gerçekleştirmenin heyecanı ile devam edelim. Bu arada tıklamadan direkt bu paragrafa geçenler olmuş, bunların hepsinin kayıtları bizde duruyor merak etmeyin. Siz kaybedersiniz söyleyeyim. <br />
<br />
Zagor’un filmde “ahyaaak” yerine niye “yihhuuu” diye bağırdığı apaçık ortadaydı. Çünkü “ahyaaak” okunduğunda dikkat çekmese de bağırılamayan ya da nasıl bağırılacağı belli olmayan bir nidaydı. Lütfen “ahyaaak” diye bağırmayı deneyin. Çok saçma değil mi? Nasıl tonlayacaksın, vurguyu hangi heceye vereceksin, neresini uzatıp, neresini kısaltacaksın. Buradaki abukluğu gören filmin yönetmeni Nişan Hançer elbette böyle bir nida olamayacağı için Zagor’u “yihhhuu” ve “heeeey” diye bağırtmıştır. Bence Zagor “ahyaak” diye bağırmaktansa “Hoooov”, “Abariii” , “Hoooop”, “Aloooov” , “Laaaayyyn” şeklinde bile bağırabilirdi. "Ahyaak" nedir yahu? Nasıl “ahyaak” diye bağırılır?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDhPdJC39J9U4L-iX94w80L72KpsTf6rM7jLujthKXIxgQtHrh8moTZOqGQb6EKof0_ufFwWt6qzafbTW6CEGoMmyn1lCEmSvW5jFkOtu8lNQKHyxXA32OQFOqWIjR5-9pEmuq3A/s1600/ahyak_2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDhPdJC39J9U4L-iX94w80L72KpsTf6rM7jLujthKXIxgQtHrh8moTZOqGQb6EKof0_ufFwWt6qzafbTW6CEGoMmyn1lCEmSvW5jFkOtu8lNQKHyxXA32OQFOqWIjR5-9pEmuq3A/s400/ahyak_2.jpg" width="400" /></a></div>Pişmiş Kelle’deki efsane köşe “Bi Gece Daha”da Kemal Aratan çizmişti. Hatırladığım kadarıyla Behiç Pek ve arkadaşları, Avrupa’da bir şehirde gece vakti imdat diye bağırmaya çalışıyorlar. İmdat’ın o dildeki karşılığını biliyorlar ancak bağırırken nasıl tonlanacağını bilmediklerinden bağıramıyorlardı. Gerçekten de vurgu ve anlam arasında böyle kuvvetli bir ilişki söz konusu. Mesela Litvanyaca “imdat”, “padeti” demek. “Padeti” demek de hadi bağır bakalım “padeti” diye…<br />
<br />
Zagor’un çığlığı okuyucu tarafından böyle gözüküyor ve hatta duyuluyor. Anlam verilemiyor. Zagor’un yaratıcısı <a href="http://www.ntvmsnbc.com/id/25133450">Ferri</a> Kasım ayı başında, Tüyap kitap fuarına geliyor bildiğiniz gibi. Fırsat bulabilirsem kendisine “ahyaaak”ın nasıl bir tınısı olduğunu soracağım.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjblevvUCKYwp9oozAI-FfdwkPsxqgc5J7n9Zx7gtzrUhgej_ZYhXU5bcbPbsarDBwQlmreo1z5AaECx3DtCoTAFRhAa7KSOtTCVcigDL6sRzVOupoL35x5kqbhgDUEgTO-R1Fxfg/s1600/Ahyak_3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjblevvUCKYwp9oozAI-FfdwkPsxqgc5J7n9Zx7gtzrUhgej_ZYhXU5bcbPbsarDBwQlmreo1z5AaECx3DtCoTAFRhAa7KSOtTCVcigDL6sRzVOupoL35x5kqbhgDUEgTO-R1Fxfg/s320/Ahyak_3.jpg" width="173" /></a>“Ahyak” hakkında belki de en net bilgiyi bize Zagor’un düşmanları verecektir. Zagor’un çığlığını bizim gibi okumayıp gerçekten duyanlar, çığlığın insanın kanını dondurduğunu, tüyleri diken diken ettiğini, duyanın elinin ayağının boşandığını söylüyorlar. Bundan hareketle “ahyaak”ın bizim yaptığımız gibi bir kelimeymişcesine okunan değil, bir çeşit böğürtü olduğunu anlayabiliyoruz. Böylece biraz daha netleşiyor durum. Bu, arslan kükremesini hiç duymamış birine “rrröööghhh” nidasını okutup hadi bu şekilde bağır demeye benziyor biraz da. O yüzden “ahyaaak”ı okuyunca değil ama söylemeye çalışınca afallıyoruz.<br />
<br />
Benim hayalimdeki zagor çığlığı şöyle bir şey aslında. Tamamen boğazdan çıkan, boğuk, kükremeyle karışık bir “aaaaaaahyaaaaaaaa” şeklinde bir homurtu. "H" harfi belli belirsiz söyleniyor. Duyulmuyor bile. “K” harfi de hiç söylenmiyor ancak haykırış sanki “k” harfi ile bitmiş gibi hissediyoruz. Hmm, kafanızda canlanmadı mı? En iyisi şöyle yapıp bitirelim bu konumuzu da. Mutlu hafta sonları herkese.<br />
<br />
<object height="28" width="335"><param value="http://www.divshare.com/flash/audio_embed?data=YTo2OntzOjU6ImFwaUlkIjtzOjE6IjQiO3M6NjoiZmlsZUlkIjtpOjEyNzkyMDgzO3M6NDoiY29kZSI7czoxMjoiMTI3OTIwODMtM2RhIjtzOjY6InVzZXJJZCI7aToyMDk5MTY2O3M6MTI6ImV4dGVybmFsQ2FsbCI7aToxO3M6NDoidGltZSI7aToxMjg2NjUxODUzO30=&autoplay=default" name="movie"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowscriptaccess" value="always"></param><param name="wmode" value="transparent"></param><embed wmode="transparent" height="28" width="335" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" src="http://www.divshare.com/flash/audio_embed?data=YTo2OntzOjU6ImFwaUlkIjtzOjE6IjQiO3M6NjoiZmlsZUlkIjtpOjEyNzkyMDgzO3M6NDoiY29kZSI7czoxMjoiMTI3OTIwODMtM2RhIjtzOjY6InVzZXJJZCI7aToyMDk5MTY2O3M6MTI6ImV4dGVybmFsQ2FsbCI7aToxO3M6NDoidGltZSI7aToxMjg2NjUxODUzO30=&autoplay=default"></embed></object><br />
<object height="28" width="335"><param value="http://www.divshare.com/flash/audio_embed?data=YTo2OntzOjU6ImFwaUlkIjtzOjE6IjQiO3M6NjoiZmlsZUlkIjtpOjEyNzkyMDg1O3M6NDoiY29kZSI7czoxMjoiMTI3OTIwODUtMTI3IjtzOjY6InVzZXJJZCI7aToyMDk5MTY2O3M6MTI6ImV4dGVybmFsQ2FsbCI7aToxO3M6NDoidGltZSI7aToxMjg2NjUxODY0O30=&autoplay=default" name="movie"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowscriptaccess" value="always"></param><param name="wmode" value="transparent"></param><embed wmode="transparent" height="28" width="335" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" src="http://www.divshare.com/flash/audio_embed?data=YTo2OntzOjU6ImFwaUlkIjtzOjE6IjQiO3M6NjoiZmlsZUlkIjtpOjEyNzkyMDg1O3M6NDoiY29kZSI7czoxMjoiMTI3OTIwODUtMTI3IjtzOjY6InVzZXJJZCI7aToyMDk5MTY2O3M6MTI6ImV4dGVybmFsQ2FsbCI7aToxO3M6NDoidGltZSI7aToxMjg2NjUxODY0O30=&autoplay=default"></embed></object><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-11862648118402682482010-10-02T00:12:00.006+03:002010-10-02T11:11:12.387+03:00Zagor vs Iron Man<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhC9pAi1YAJHYr9AfhNbHqru7UeuPD5lM9OuwsPGzGD2gjR7hhtjtRjiksmZTlcha6PYjbeKFcUbJND0-a4GqMWYKZpgGNpGo5XLpH0lbHs-9hnYr6c8eYN6J2YxjsvZqcqesb4wA/s1600/zagor_vs_ironman.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><img border="0" height="237" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhC9pAi1YAJHYr9AfhNbHqru7UeuPD5lM9OuwsPGzGD2gjR7hhtjtRjiksmZTlcha6PYjbeKFcUbJND0-a4GqMWYKZpgGNpGo5XLpH0lbHs-9hnYr6c8eYN6J2YxjsvZqcqesb4wA/s400/zagor_vs_ironman.jpg" width="400" /></span></a></div><span class="Apple-style-span" style="font-size: 13px;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">İlk tahmin: Iron Man değil Demir adam!</span></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-size: 13px;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"></span></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif; font-size: 13px;">Olasılıklar: Hmm. Güzel bir rakip geldi sonunda karşımıza. </span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial; font-size: small;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: 13px;"><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Iron Man’ın en güçlü yanı teknolojisi. Demir bir zırh ve nükleer enerjiyi hem uçma, hem de ateş gücü olarak kullanabilmesi. Hellingen de Demir Adam’a benzeyen Titan adlı bir robotla Zagor’un karşısına çıktı iki defa. Zagor ikisinde de robotu sanayi hurdalığına gönderdi. O yüzden Demir Adam'ı karşısında görünce afallamayacak, tersine nostaljiyle karışık bir özgüvenle Demir Adam'ın çipine çipine vuracaktır. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Demir Adam, tüm enerjisini göğsündeki kabaca ifade ile bir pilden alıyor bildiğiniz gibi. Demir Adam'ın goğsündeki yuvarlağa basınca pili bitmiş oyuncak panda gibi kalıyor, biliyoruz. Punduna getirip oradaki butona basınca zaten karşılaşmayı bitiriyorsun. Aslında bir balta atışı ile karşılaşmayı bitirmek olası ama seyircinin parası yanmaması için kapıştıracağız mecbur. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Ayrıca, filmlerinde gözükmüyor ama çizgi-romanda en kritik anlarda pilinin bittiğine, sisteminin mavi ekran verdiğine çok şahit olduk. Iron Man 2 filminde Ruku Mik bile indiriyordu neredeyse 2 tane elektrikli kırbaçla. Ya da Biraz kimya bilgisi olan herkes içinde asit olan su tabancası ile Demir Adam'ı delik deşik edebilir. Ya da bir alev makinası hatta pürmüz ile Demir Adam'ı eritebilir, daha sonra biraz demircilik bilgisi ile çekiçle vura vura hatlarını yumuşatıp Demir Kadın'a döndürebiliriz. Uzun vadeli düşünüyorsanız tuzlu su ile Demir Adam'ı pas içinde bırakıp hareket etmesini engellemek de bir yöntem olabilir. Yani Demir Adam her ne kadar güçlü kuvvetli gözükse de zayıf yanları da çok. O yüzden Zagorumuzu korkutamaz.</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Bununla birlikte Demir Adam, demir yumruklarından ziyade avucundan çıkarttığı ışın ile çok tehlikeli olabiliyor. Öncelikle Zagor bir iki yoklama sonucu bu ışından kaçması gerektiğini anlar. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Zagor’un baltası maalesef Demir Adam'ın kaportasında çiziklere sebep olmaktan başka bir işe yaramayacaktır. O çizikler de zaten bir pasta cilaya bakar. O yüzden baltayı kullanamıyoruz. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Demir Adam’ın çelik zırhındaki fonksiyonları aynı bilgisayarlarımızdaki gibi bir işletim sistemi yönetiyor. Zagor bu bilgiyi bilmese de olayın zırhta olduğunu içinde cascavlak bir insan evladının olduğunu hemen kavrayacaktır. Demek ki mekanizmaya birşeyler yapmalı. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Aslında bana kalsa Demir Adamın usb portundan tüm abuk subuk virüsleri ver edip, sonra Demir Adam uçarken sistemin kendisini restart etmesiyle oluşacak cümbüşü izlemek var ama Zagor bu yöntemleri kullanamaz haliyle. (Hatırlayın Total Recall’da Arnie abimizin üzerindeki yapay dokudan oluşan kadının zırhı nasıl da bozuluyordu? Olay mekanizmayı bozmak)</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Zagor arkadaki fabrikadan çektiği kalın mı kalın elektrik kablosu ile Demir Adam’a yaklaşır. Demir Adam "tozzie", "pozzie" diye avcundan ateş etse de Zagor sıyrılıp, zıplayıp kabloyu Demir Adam’a dolamıştır bile. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Tam da burada konu ile ilgili acı bir tecrübemi anlatmak isterim. 10 sene önce oturduğum evin yakınlarına düşen bir yıldırım sebebiyle telefon kablosunu yakarak bilgisayara giren elektrik, tüm anakartı ve geçtiği yolları dağıtmış, benim bilgisayarı, cd-rom’u guguklu saat gibi sürekli açılıp kapanırken, adeta içine cin girmişcesine bulmama sebep olmuştu. Elektronik sistemlere haric yollardan elektrik vermek hoş olmayan sürprizler demekti. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-c30TVIxxcrPn6WmZOTJgDoiRBPxNI7_MFeyvV2nReK2XQPfW6J8MVpqwl_x4abeesxSbfi0BmsP9VQ4NwQES6HCmptgfj8_vJ-ql_D-svqASGNnzCR6PnAruNAusYSY2yNo8cQ/s1600/zagor_vs_ironman_2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-c30TVIxxcrPn6WmZOTJgDoiRBPxNI7_MFeyvV2nReK2XQPfW6J8MVpqwl_x4abeesxSbfi0BmsP9VQ4NwQES6HCmptgfj8_vJ-ql_D-svqASGNnzCR6PnAruNAusYSY2yNo8cQ/s320/zagor_vs_ironman_2.jpg" width="219" /></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Zagor elektriği veren de… 2. filmde de gördük. Ruku Mik eğer ralli sahnesinde biraz daha dayansaydı az sonra yazacaklarımız zaten olacaktı. Elektriği yiyen Demir Adam’ın işletim sistemi sapıtmaya başlar. Demir Adam’ın gözlerinin önünden tüm hayatı film şeridi gibi değil baya avi uzantılı bir film olarak geçer. Son bir hamle ile kendini kurtarmak istese de Zagor hem kabloyu komple Demir Adam’a dolamış aynı zamanda onu yere domaltarak kıskıvrak sarmıştır. Demir adam kıpırdayamaz. İşletim Sistemi maymalamaya devam eder. Yanık kablo kokusu duyulur. Göğüsteki yuvarlak buton hızlanan kalp atışları gibi inip çıkmaya başlar. Avuçlardaki deliklerden havayi fişekler çıkıp patlamaya başlar. Demir adam lig tv’yi şifresiz çekmeye başlamıştır. Zagor istifini hiç bozmadan rakibini sıkmaya devam ediyordur. "Döngüsel artıklık denetimi", "bellek read olamadı", "program satıcınızla görüşün" hatalarını veren işletim sistemi artık dayanamaz ve tüm zırhı tuz buz ederek çöker. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />
</span> </div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Alttan beyaz don ve atleti ile cascavlak bir insan evladı yani Tony Stark savunmasız bir şekilde çıkmıştır. Zagor sağ eliyle ona doğru bir hamle yapar yapmaz Tony Stark abartılı bir şekilde ellerini kaldırarak tırsaki moduna geçer. Zagorumuz sağ eliyle başladığı hamleyi, parmak uçlarını birleştirip Tony Stark'ın erojen bölgesine götürüp, ağzıyla “ccccücccük!” efekti yaparak bitirir. Zagor kazanır.</span></div></span></span><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-46758604099252792192010-09-24T00:02:00.008+03:002015-06-10T01:34:20.724+03:00Kurşun Sıyırmaları<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: left;">
Her yazımdan önce araştırma yaparım. Kurşun sıyırması ile ilgili olarak da yaptım. Önce Beyazıt kütüphanesinde bir kaç gün, sonra da internette... Google’ın derin dehlizlerinden çıkan manyak manyak sitelerde gezerken bir de ne göreyim, “kurşun vucutta kalmıyorsa sıyırmıştır” diye bir tanım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
“çofff” efekti ile bir kafayı darmadağın eden sniper’ın yaptığı da kurşun sıyırması oldu bu durumda çünkü kurşun kafada kalmadı. Yani kurşun akla takılmadı. Geçti gitti. Umursanmadı. Kurşunun sizi kafadan vurmasının nadir olan iyi yanlarından biri de bu. Kurşunu kafaya takmıyorsunuz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Oysa sıyırma öyle olmuyor. Sıyırmada delme yok. Sürtme ve aşındırma var. Teğet de diyebiliriz geometri ve ekonomi bilenler için. Kurşun sıyırması genel itibari ile şanslı olduğunuza delalet ederken, duruma göre sinek ısırığı gibi de gelebilir, şakağınızı sıyırarak hafızayı da etkileyebilir, avret yerinizi sıyırarak günlerce ulumanızı da sağlayabilir. </div>
<div>
<span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: underline; color: #0000ee;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520218299566123298" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyfgvgt5p7Dyi_bgUqBqeUxi0Dc9tN6f10Elsk-7wD7WG5tjv05W2vTHw8MC89WMvf_apDYjOt9mH7_ZyU5xGBiKViNh4kUeuQG4Tpg4G-waCtL3d3SooFZqdOa89PbTvl56-rKQ/s400/s%C4%B1y%C4%B1rma+4.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 181px; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; margin-right: auto; margin-top: 0px; text-align: center; width: 400px;" /></span></div>
<div>
Gelelim Zagor’daki kurşun sıyırmalarına. Sadece Zagor’da değil, çoğu fumetti’deki en çok eleştirilen konulardan biridir kurşun sıyırması. Genelde şöyle gerçekleşir: Kahraman’a ateş edilir. Kurşun kafayı ekseriyetle şakağı sürterek geçer. Kahraman yüksek bir yerden düşer. (Genellikle nehre) Herkes kahramanı öldü zanneder. Kutuplardaki sen bernard köpekleri gibi bu iş için özel eğitilmiş yerliler, kahramanı bulur, iyileştirir ve Bonelli’den primlerini ay sonunda alırlar. Teks’i ve Zagor’u defalarca iyileştirmiş bir yerli kadın rekoru elinde tutmaktadır.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu tam bir klişedir. Çok sayıda yapılırsa çizgi-romandaki inanılırlığı ve zevki azaltır. Ancak yeterli dozda ve uygun zamanda uygulandığında çoğu klişe gibi zevk verir. Kurşundan etkilenmeyen uzaylıları tahta oklarla öldürmüş bir kişilik olan Zagor için bu tür klişeler çorbanın tuzu kadar elzemdir. Hadi len dediğinizi duyar gibiyim. Okuyalım o zaman.</div>
<div>
<span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: underline; color: #0000ee;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520218415324638706" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggugtZa6LMw5ZuTR5oJSRrV-bVJqvdHiOS24nADn383HiXRLyzvGpegXYoeJ9WZ8aNaBWxtVNCW5VepQ-lSAWa1DE6HbO6YILsPW2nkSq9Q02dhEB7gCmyoIa10KraGXqgZ5vi6g/s400/s%C4%B1y%C4%B1rma.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 175px; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; margin-right: auto; margin-top: 0px; text-align: center; width: 400px;" /></span></div>
<div>
Ölçtük, biçtik, sorduk, soruşturduk, Zagor’a bugüne kadar 1785 kez ateş edilmiş. Muhtemelen bir kez dahi namlunun ucunda duracak olsanız tüm psikolojiniz değişecekken Zagor’u tahayyül edin bir. Öncelikle şunu belirtelim. Zagor’a ateş ediyor iseniz ve Zagor sizi görüyor ise, elinizde de mitralyöz yok ise onu vurma ihtimaliniz çok düşük. Çünkü dünyanın en çevik adamlarından biri olan Zagor’a ateş etmeye hazırlandığınız an Zagor atlayıp zıplamaya başlayacak, yakında ise size doğru, uzakta ise güvenli bir yere seyirtecektir. Birazdan soğancığınıza yiyeceğiniz balta yüzünden size de bir an önce kaçmanızı öneririz bu durumda. Neo Matrix’de ajanların kurşunlarından kaçmak için eğiliyordu ya; Zagor onu 200 yıl önce yapıyordu işte.</div>
<div>
<span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: underline; color: #0000ee;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520218511123344818" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOjawTbiTnMDGGvx7f3xOUwkXGHQkbbNAJrBNAr98E9lrnFIukNjKMyF6rPk2RjCEQK2SS3g3qkSP4nMzaRg2NcfOLT_nTaOGfWH92Xl8s8H5JI6as8H7ijW8jT4bqj0hMqgwaFg/s400/s%C4%B1y%C4%B1rma52.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 366px; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; margin-right: auto; margin-top: 0px; text-align: center; width: 400px;" /></span></div>
<div>
Demek ki neymiş. Zagor’u vurmak istiyorsanız, Zagor’a hissettirmeden gizlice yapmalıymışsınız. Bunun için ne yapacaksınız? En bilineni Amerika’da bolca bulunan kanyonlardan faydalanıp pusu kurmaktır. Ancak bu iş de kolay değil. Hedef hareketli. Hareketli olmasa ne olacak ki? Counter Strike oynayanlar ya da askerde g3 piyade tüfeği ile 400 mt atışı yapanlar bilirler. Bir adamı eğer dibinde değilseniz, yüz metreden sonra vurmak çok ama çok zordur. Hele ki hareketli ise imkansıza ıraksar bu olasılık. Yani “Zagor kanyondan geçecek, biz de onu tüfekle vuracağız” parlak bir plan değil o dönemde. İş zaten yapısı itibari ile zor, üstelik karşında da Zagor var. Çocukluğundan itibaren silahların gölgesinde büyümüş, üzerine 1785 kez ateş edilmiş bir adam, her türlü kanyon ve pusu kurulacak bölgede diken üstünde hareket ederken, gelin kabul edelim: onu vuramazsınız!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
E n’oldu şimdi? Zagor karşımızdayken onu vuramıyoruz, uzaktayken vuramıyoruz, ne zaman vuracağız? Vurameyceniz tabi kötüler. Ağzınızla söylersiniz işte böyle. Tek şansınız bir şekilde karambol ortamında, arkadan, yandan, yakın bir yerden nişan alarak ona ateş etmek. Onda da eliniz titremez ise en fazla sıyırtırsınız işte böyle. </div>
<div>
<span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: underline; color: #0000ee;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520218591958240082" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJKgs5ATIFT9U0ruU47RU8pdepK5Ydn30EyQ0cp4q-3NvxiZu0oemiMrV8TXeD6v9UHKpDC9Emg1PsXnMR_K3RMPUUtsBorW8xcHuRaFQpSKJ-kz5tSH9SirQOWckehrV4hFZGdA/s400/s%C4%B1y%C4%B1rma+2.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 176px; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; margin-right: auto; margin-top: 0px; text-align: center; width: 400px;" /></span></div>
<div>
Çok vuruldu Zagor, çok yaralandı. <a href="http://sitkisiyril.blogspot.com/2007/09/zagor-gerekten-lmsz-mdr.html">Zagor’un ölümsüz olması</a> mevzusuna hiç girmeden söyleyebilirim ki o bünyeyi tek kurşunla devirmek kolay değil. Kafadan vurmak lazım. O da toplamda en az 2,5 kg testis istiyor. Yani sıyırmayı konuşuyoruz ama Zagor’u vursanız da bir halt edemeyeceğinizi görüyorsunuz. O zaman niye bu kadar takılıyorsunuz kurşun sıyırmasına. Zagor, o kurşunların büyük çoğunluğundan kaçacak, bir kısmı ile vurulacak, bir kısmı da sıyıracak tabi. Şov -Bizinıs. Şov-Bizinıs...</div>
</div>
<div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-36257370619233714582010-07-02T22:38:00.009+03:002010-07-02T22:51:22.396+03:00Zagor Uçmayı Öğretiyor<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyFfduwpsMqiloJpGDJVBz5bQWTRWiJ7n6xZN8CB85GzRh_v0U_Tg8Gr_s9CCw9Rv_RNZN_xVwST3ojSAG3-fjDH2UfCmH_EIuH8SGZ65NJBAHcAsYZjcSrCoUa-rEaLYNkdPllA/s1600/1.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 345px; height: 385px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyFfduwpsMqiloJpGDJVBz5bQWTRWiJ7n6xZN8CB85GzRh_v0U_Tg8Gr_s9CCw9Rv_RNZN_xVwST3ojSAG3-fjDH2UfCmH_EIuH8SGZ65NJBAHcAsYZjcSrCoUa-rEaLYNkdPllA/s400/1.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5489398416415469394" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiubmsfIYKyNsYaFMKXZNxWnMIcG41oYyvuOZfBxU8aVRsKPOFjjydz-cBTIxg5mtjIpLXMpDEpYuIMdD8UFtGawmvkpbHWt08-PfzQ-WOxFJrTr3Vs4j_F6q05EnL-hpzIJR9GUA/s1600/2.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 274px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiubmsfIYKyNsYaFMKXZNxWnMIcG41oYyvuOZfBxU8aVRsKPOFjjydz-cBTIxg5mtjIpLXMpDEpYuIMdD8UFtGawmvkpbHWt08-PfzQ-WOxFJrTr3Vs4j_F6q05EnL-hpzIJR9GUA/s400/2.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5489398344237550978" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNEvFWRKUuySGdORWKmHY-6hZd5gVBswNI4RHTc4WrYO4TXZGMJGxRncawuqUCt027aN1EOGNyTvMChVQIHRDyMp2_fb7Zk81AxLSmK7Hrda7l6HkCiS1X380OK08lH1fNFLXL4w/s1600/3.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 348px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNEvFWRKUuySGdORWKmHY-6hZd5gVBswNI4RHTc4WrYO4TXZGMJGxRncawuqUCt027aN1EOGNyTvMChVQIHRDyMp2_fb7Zk81AxLSmK7Hrda7l6HkCiS1X380OK08lH1fNFLXL4w/s400/3.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5489398267557296386" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgncpafDPHTgN2vKcxpiO857G_j_aac1PQUHM-f032tsEY2rYQV6SJlAP9PllbUcBMeuCry2yHBUFO2Tq066vaVHXw9L-KuFctqpzqRbfCWFu7kptzvXM1Q_4V96-Z5aFM_o2qmRQ/s1600/4.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 316px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgncpafDPHTgN2vKcxpiO857G_j_aac1PQUHM-f032tsEY2rYQV6SJlAP9PllbUcBMeuCry2yHBUFO2Tq066vaVHXw9L-KuFctqpzqRbfCWFu7kptzvXM1Q_4V96-Z5aFM_o2qmRQ/s400/4.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5489398175887996146" /></a><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com27tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-40233301068555165062010-06-25T00:06:00.012+03:002010-06-25T00:21:53.003+03:00Zagor Küfürleri<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg6BZ4kzKB5Uhjg8NPCRlAKLlYWiTpoAMZEQzu10pOOpd-WJVjjVRIwbq_ez-h4tbV4QBLcC8o53KnO9CbRy68kbru0JcUeGA5nyiEWsxsAe53pz8hQDk-C7m5caZbIcZ6Pd8OGA/s1600/k%C3%BCf%C3%BCr6.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 187px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg6BZ4kzKB5Uhjg8NPCRlAKLlYWiTpoAMZEQzu10pOOpd-WJVjjVRIwbq_ez-h4tbV4QBLcC8o53KnO9CbRy68kbru0JcUeGA5nyiEWsxsAe53pz8hQDk-C7m5caZbIcZ6Pd8OGA/s200/k%C3%BCf%C3%BCr6.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486453041085497842" /></a><div style="text-align: left;">Küfür etmek, hele ki güzel küfür etmek ustalık gerektiriyor. Can Yücel “göt” dediğinde gülüp beğenirken, Recep İvedik “göt” dediğinde tiksinebiliyoruz. Küfür sadece kelimelerden oluşmuyor, söyleyenin kişiliğinden, tavrından ve hatta tonlamasından farklı anlamlara bürünebiliyor.</div><div><br /></div><div>İşin, toplumu ve onun ahlaki gelişimini ilgilendiren ikircikli yönü sebebiyle hakkını vererek tartışılamayan nice konudan biri olan küfür Zagor ve bilumum çizgi-romanda yok sayılıyor. Zagor’da ve hatta istisnalar dışında tüm çizgi-romanlarda ağız dolusu, sunturluca küfür edilmemesi biraz bize de benziyor aslında. Aynı Türk Filmlerindeki gibi en müşkül, en hak edilmemiş durumlarda, adamın beşikten mezara sülalesine tecavüz ettikleri durumlarda bile esas oğlanın ağzından en fazla “alçak” en fazla “melun” dediğini duyuyoruz. Tıpkı Zagor gibi.</div><div><span class="Apple-style-span" style="color: rgb(0, 0, 238); -webkit-text-decorations-in-effect: underline; "><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJR11xtYeKN2bbo4pTRX_S6YYoq6wIqvsKpSz-G90YZUrYXJqFV9ZMbwLmRwfi0BG9J7xJy0y1E3v9N5drENUV32BkDbHG2tA9cUk7egajr5szK7SrkMEAnLVoN_DzZpWyxcZB7w/s400/k%C3%BCf%C3%BCr3.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486451143857168866" style="display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 177px; " /></span></div><div>Zagor sevgisinin kökenlerinden biri de bu olmalı. Hepimiz biraz Zagor ve hepimiz biraz Türk Filmi’yiz aslında. Ömercik, Sezercik gibi minik Bilmemnecik’lerin ağzından “abi” ye “ağabey” dedirtecek kadar sahte, aşık olup, ince hastalıktan ölecek kadar narin, bir adet tek fişekli tüfekle hiç doldurmadan, otuz el ateş edecek kadar komik, namus belasına verilen can kadar, “Vurun kahpeye” diyebilecek kadar gerçek, “İpne makinist, parça koy parça” diye bağıracak kadar medeni cesaretli, fakir ama gururlu, yenilen ama ezilmeyen…</div><div><span class="Apple-style-span" style="color: rgb(0, 0, 238); -webkit-text-decorations-in-effect: underline; "><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiM7aq-iev_O5jWPdHw1L9Z2P60RYhyTqB3OqmpqNsczlaTBzvNTPysGeDoQG7RdccW51IYZEqDnkWLA6EnzB5l-LGoMjkScplGGHGXNqHIH-N0kqoDMmFejxvQvKb6RGNsGqUtA/s400/k%C3%BCf%C3%BCr4.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486451336375335506" style="display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 187px; " /></span></div><div>Eğer filmin başında ölürsek, mutlaka bize tıpatıp benzeyen bir oğlumuz çıkar meydana. Güzel olduğumuz kadar da küstahızdır. “Anneciğim, bu amcayı çok sevdim, ona baba diyebilir miyim” diyecek kadar şefkate muhtaç, “Benim de senin yaşlarında bir oğlum vardı evladım” diyecek kadar acılar çekmiş, asla kovulmayan, kovulduğunda “hayır siz kovmuyorsunuz, ben vazifemden istifa ediyorum” diyen, kafasındaki sargılar açıldığında kör olan, araba çarptığında gözleri açılan, “Hayır durun, Ferit suçsuzdur, aradığınız suçlu benim” diyecek kadar dürüstüzdür.</div><div><br /></div><div>Vücudumuza sahip olabilirler ama ruhumuza asla. “Sen arkadaşımın aşkısın” diyerek aradan çekilir, “Babanın kanını yerde koma oğul” diyerek araya gireriz. “Yaa, Justinyanus, buna Osmanlı Tokadı derler” diyerek bütün milletleri dize getiririz. Evlenince sadece pembe panjurlu bir ev isteyecek kadar minimalist, öleceğini öğrenince sevgilisi üzülmesin diye ona “Seni sevmiyorum, seninle oyun oynadım, bunu anlamadın mı hala” diyecek kadar denyo, “Sevgilim ne kadar mesudum, mutluluğumuz bozulacak diye çok korkuyorum” diyecek kadar paranoyak, “Tıp da bir yere kadar ancak tanrıdan ümit kesilmez” diyecek kadar gerçekçi, “Sen kaç yiğidim, ben onları oyalarım” diyecek kadar fedakarızdır.</div><div><br /></div><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwVB7fnUa20RWHoQ6qtateXADx1FF3OJCF90msYInFj-3eactMAfX561Qkz_bN0ZFblBn_DYfenQHbpo3LWzr_GPTYb0Q8Fh-g-3LLlrEC4VG-8aDyKkEEE0Xor0SxowezN4RByQ/s200/k%C3%BCf%C3%BCr5.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486451760364140866" style="float: right; margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 10px; margin-left: 10px; cursor: pointer; width: 179px; height: 200px; " /><div>Sırtımızda taş taşır ama oğlumuzu ya da kardeşimizi okuturuz, sonra o çocuk savcı olup bizi tutuklar. “O kızla evlenirsen, seni mirasımdan mahrum, evlatlıktan men ederim” diyecek kadar ataerkil ve otoriterizdir. annemiz biz doğarken ölür, okulda çocuklar bizle alay eder, tatillerde simit satarız. Ne kadar çok sırrımız vardır. sevdiğimiz kızın yıllar önce kaybolan kardeşimiz olduğunu zifaf gecesinde öğrenecek kadar talihsizizdir. Ne kadar da bedbahtızdır. en güvendiğimiz arkadaşımız, sevdiğimiz kızı elimizden alıverir. Hepimizin sesi yanıktır. Ne zaman şarkı söylemeye başlasak, o sırada oradan geçmekte olan bir gazinocular kralı tarafından keşfedilir ve meşhur oluruz. Ve fakat parayla saadetin olmadığını anlarız. sevdiğimiz kıza bir türlü onu sevdiğimizi söyleyemeyecek kadar utangaçızdır. Geç kalıp kızı başkaları yediğinde alkole veririz kendimizi. Bütün meyhaneciler kalender, halden anlayan insanlardır, bize nasihat ederler. İyi içeriz, dışarılarda nara atarız, saçlarımız, sakallarımız uzar, berduş oluruz. Fazla yaşamaz, çabuk ölürüz, arkamızdan birileri mutlaka sessiz sessiz ağlar. Hepimiz yakışıklıyızdır, çirkinsek bile kral oluruz. </div><div><br /></div><span class="Apple-style-span" style="color: rgb(0, 0, 238); -webkit-text-decorations-in-effect: underline; "><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipFYo9Ua4skqYsE_PvE1GLYg7nXMPQc-voZyo1ETohaHaZW3RPj7HtNZ5PgKd2W1R0T1Gk0izL00rmz_37YkUWFoyzZoTq5OdziTQ7rb4IexeorKm5-unsPmfjOfZfvftESuXHmw/s200/k%C3%BCf%C3%BCr8.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486451880499544290" style="float: left; margin-top: 0px; margin-right: 10px; margin-bottom: 10px; margin-left: 0px; cursor: pointer; width: 200px; height: 155px; " /></span><div>Bizim tertemiz hislerimizle oynarlar hep. Evleneceğiz deyip bekaretimizi bozarlar, sonra da karşı dairede oturan zengin kızıyla evlenirler. Biz de kötü yola düşeriz. Hayatımızı anlatsak roman olur nobel ödülü alırız. Bizde her şey keskindir, korkutucu bir gerçeklik hüküm sürer. Her şey aniden olup biter, hep bir şeyleri kaçırırız ama telafisi yoktur. Bu yüzden bizim filmlerimizin ikincileri, üçüncüleri çekilmez. “SON” yazdığında her şey biter bizde. Ağlarız ama kabulleniriz, metanetliyizdir. </div><div><br /></div><div>Hepimiz biraz Hulusi Kentmen, hepimiz biraz Aliye Rona, Hepimiz biraz Ali Şen, hepimiz biraz Türkan Şoray, hepimiz biraz Türk Filmi’yiz aslında. Her filmin mutlu sonla biteceğini sanacak kadar da safızdır. Dudaklarımızın kenarında nereden geldiğini hatırlamadığımız hafif bir tebessümle kalıveririz.</div><div><br /></div><div>Hayatımız da, filmlerimiz de, çizgi-romanlarımız da bizim gibi naif ve gerçeklikle olan bağları sakattır. O yüzden Zagor hiçbir zaman “siktir” çekmez, “fuck you” ya da “cazzo” demez, diyemez, ağzına yakışmaz. “<b>Yılan soyu, Çakal soyu, Lağım faresi, Alçak, Mel-un, Nobran</b>” şeklinde usturupluca söver can dostunu bile öldüren hayduta. Daha küfürbaz ve Zagor’a göre daha zayıf ahlaki temelleri olan Çiko’nun küfürleri ise eski bir çizgi-roman geleneği olan kurukafa, şimşek ve benzeri olumsuz simgelerle ifade edilir ve gerçekle olan bağından bu şekilde koparılır. Zagor evreni Türkiye’ye yakınsar. Limit sıfıra gider...</div><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-19121450294020575322010-06-18T01:00:00.014+03:002010-06-18T16:50:12.735+03:00Darkwood (Yiğidin Harman Olduğu Yer)<div style="TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEht8nl4r0BQ14GJq5-cjltNe32OAyB2Zo8XV_yCuVO0-rD-uE5fzkO-Wc-YgjkWgCp4OvAp1XO2_ttNOXDdiGRbmK75c7K8ve3QLefJLeMTcXnee_ExEE7ijkfohimc4KVhey_3gw/s1600/darkwood.gif"><img style="MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; FLOAT: right; HEIGHT: 141px; CURSOR: pointer" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483868228402475666" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEht8nl4r0BQ14GJq5-cjltNe32OAyB2Zo8XV_yCuVO0-rD-uE5fzkO-Wc-YgjkWgCp4OvAp1XO2_ttNOXDdiGRbmK75c7K8ve3QLefJLeMTcXnee_ExEE7ijkfohimc4KVhey_3gw/s200/darkwood.gif" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSuqjMaDLli8Yj6eLgs4sOKcHKkNeYATSJA8eQK2jTv2fZta-mBV0WJJ3w8vpmzHT_XsPHpzekWuy0XdGbYc9GgXfWvpq0ctmk_BBjBRoPL3G_qm_yYUJaV0ZWp35GQ2NgxN660g/s1600/darkwood_3.jpg"></a> <div style="TEXT-ALIGN: left">Yüzölçümü: <i>1.250 m2</i></div></div>Yönetim Biçimi: <i>Cumhuriyet</i><br />Bitki Örtüsü: <i>Komple ağaç.</i><br />İklim: <i>Ilıman</i><br />Yer altı Kaynakları: <i>Altın</i><br />Geçim Kaynakları: <i>Avcılık, gasp.</i><br />Ulaşım ve Taşımacılık: <i>Drunky Duck</i><br /><i><br /></i>Pennsylvania eyaletinin hemen kuzeybatısında gerçekte var olmayan bir bölgedir Darkwood. Zagor’a “hemşerim esas memleket nere” diye sorarsanız alacağınız cevaptır. Zagor Darkwood'da doğmuş, çocukluğunu Darkwood'da geçirmiş ve halen de Darkwood'da yaşamaktadır. Her ne kadar kızılderililere yerli dense de Darkwood'un en yerli adamı Zagor'dur.<br /><span style="COLOR: rgb(0,0,238); -webkit-text-decorations-in-effect: underline" class="Apple-style-span"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 192px; CURSOR: pointer" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483869027256822946" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8D75eUKtH1O0wzXBeWNJkxjvA61Y7kicxAYybuf8Ba5aCqD5GEuapcOiBhPKVOFBFdFXrZNBXTrPYfwE4AvralBPX2QjETJ-cXFPFPB8q2DaxOVvETGJF0zUpgaFVa7Zom6J4Qw/s400/darkwood_uydu.jpg" /></span> Darkwood’un olduğu düşünüldüğü yere yani Pennsylvania’nın kuzey batısına <a href="http://maps.google.com/maps?q=41.302571,-78.008423&num=1&t=h&sll=41.203322,-77.194525&sspn=2.166736,4.0979&ie=UTF8&ll=41.157978,-78.074341&spn=3.254662,7.03125&z=8&iwloc=A">Google Maps</a>’den baktığımızda gerçekten de Darkwood’a benzeyen ormanlarla kaplı olduğunu görebiliriz. Hatta civarda Allegheny Ulusal Ormanı, Moshannon Eyalet Ormanı, Spraul Ormanı, Elk Ormanı, Susqehannock Ormanı, Tioga Ormanı, Tiadaghton Ormanı, Loyalsock Ormanı gibi onlarca orman var. Amerikalılar Zagor’u bileymiş o ormanlardan birinin Darkwood olması işten bile değilmiş. Ki zaten Pennsylvaina da etimolojik olarak ormanlık alan anlamındaki “sylvania” ve İngiliz amirali William Penn’in soyadının birleşiminden oluşmuştur. Buradan Zagor’un yaratıcısı Bonelli’nin Darkwood’un yerini kafadan atmayıp gayet bilinçli bir tercihle seçtiğini anlayabiliyoruz.<br /><br />Darkwood gerek isminden, gerek siyah beyaz basılan maceraların yarattığı etkiden gerekse de maceralarda oynadığı ürkütücü arkaplan rolünden ötürü daima karanlık, kasvetli, bataklık bir yer olarak hatırlanır. Oysa sıkı Zagor okuyucuları bilirler ki Darkwood yemyeşil ağaçların arasında, balığı bol deresi, tertemiz havası, çeşit çeşit mahlukatıyla cennetten bir köşe gibidir.<br /><span style="COLOR: rgb(0,0,238); -webkit-text-decorations-in-effect: underline" class="Apple-style-span"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 131px; CURSOR: pointer" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483868570354746770" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaNTl5snG8ruPdGxp78_rmdUHJwOz8ubuAmXtToeox7tvCc2Iy2NBy2B0y-PyFmAGyr9lUa7hb2UoZBJuvTj0WNcqaY1v8Y60kQNZZfZUMvq_a5R8-ADphx9dQ_tcNJLjg8m4Byw/s400/darkwood.jpg" /></span> Zagor, uzaydan tutun, Kanada’nın buzlu adalarına, İrlanda’nın yeşil bozkırlarından Afrika’nın çöllerine, oradan Sanfrancisco’nun modern caddelerine kadar envayi çeşit memleket gezdi ve her seferinde Darkwood’u, yemyeşil ağaçlarını, kulübesini ne kadar özlediğini alengirli maceraların bir yerine sıkıştırarak dile getirdi. Gurbette iken Çiko ile akşamları “Darkwood” dolaylarından türkülerle hasretini bastırdı. Görüyoruz ki, kahraman da olsan, cümle kötüye diz de çöktürsen, toprak bir yerde çekiyor. Zagor gibi sosyal bir adamda bile aidiyet duygusu, daha doğrusu ana rahmine dönme isteği, eve/memlekete olan özlem duygusu olarak tezahür ediyor.<br /><span style="COLOR: rgb(0,0,238); -webkit-text-decorations-in-effect: underline" class="Apple-style-span"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 196px; CURSOR: pointer" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483869301025549202" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJzz0k3VK45YoMbDPqbUH4JGwgc2lo0HedLFxdlBsQ_JIgmVriWoQn21Ufh__IqpF29sSXTShPddG5HA3A_XIjcaYfvpTJy2jKWZLAI4QT_pg3zHhtEC5Ooe6jU8ELMwAuXwvfWg/s400/tembellik.jpg" /></span> Daha 14 yaşında bir öğrenci iken bile; bir öğrenci programı ile 15 gün Almanya’da kalıp, memlekete dönüşümüzü hatırlıyorum da… 10-15 kişilik velet grubu, adeta memleketinde yıllarca uzak kalıp, prangasından kurtulmuş forsalar gibi toprağı öpmüş, havaalanındaki simitçiye sarılmış, evlerindeki komidini yalamışlardı. Dolayısı ile Zagor dahil tüm insanlarda içgüdüsel olarak olan bu aidiyet duygusu gayet anlaşılır. Zagorumuz’un pek bilinmeyen insani yanlarından biri de bu.<br /><br />Darkwood ve aynı zamanda Pennsylvania’nın o bölgesi sık ormanlarla kaplıdır. Bu sebeple Zagor’un bu sık ormanda hiçbir işe yaramayacak olan atları yoktur. Ki Allahtan yok. Zaten kulübede Çiko ile geçen baş başa geceler başımıza yeterince bela oluyor, bir de atlarla baş edemezdik. Bu sebeple Zagorumuz yürür ya da daldan dala uçar. Zagor’un kulübesi Darkwood’un en stratejik yerinde, Kızılderililerin kayan kumlar dediği bataklığın arasındadır. Civardaki kurukafaları ciddiye almayıp doğru yolu bilmeden gelen nice kötü kişi daha Zagor’a ulaşamadan kayan kumların kurbanı olur.<br /><br />Adına <a href="http://www.youtube.com/watch?v=ZFVSpqiP5aI">besteler</a> yapılan, <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Darkwood_Sakinleri_(dergi)">dergiler</a> çıkarılan, yiğidin harman olduğu bir efsanedir Darkwood.<br /><br />Bitirirken, bu kadar gerçek hayatla örtüşen bir mekandaki tek uyumsuzluğun, gerçekte o bölgede olmayan ancak çizgi-romanda sıklıkla rastladığımız ve Zagor’un uçmasını sağlayan sarmaşıklar olduğunu söyleyebiliriz.<br /><span style="COLOR: rgb(0,0,238); -webkit-text-decorations-in-effect: underline" class="Apple-style-span"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 183px; CURSOR: pointer" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483869930569065618" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDRDbSvBNmxwgMzqfkzLUh_M5OAJVPdJ2mN_ZSN9LhKKxItOBQFQSXAkn6CuM2QzfEgd7lG58ZckmezgbaWwE0p5CV3BzZUkrrIlAaalFUY6aAVPeR1cfYSgZ_ktjcSJWm-9Awbw/s400/darkwood'a+d%C3%B6n%C3%BCyoruz.jpg" /></span><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com19tag:blogger.com,1999:blog-7979635.post-3707864851356748462010-06-04T06:59:00.006+03:002010-06-04T07:13:00.607+03:00Zagor'un Albümünden (10)<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgydg3k4y1HIovfojZPa7-zNkhcpX2cv1QmMHEoH33uqskcl5g_VWhbQ2USDoAKM-gXMuyl91GgbB-XwU8C7jdklZ9lJQPlbU5Y7rUybcODXa2yiUbXGoQjtgx7OCVnjz9N0XNFmQ/s1600/%C3%A7%C4%B1plak+tonka4.jpg"></a><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj_AtiFQNsBmedBL325I7cuAh9OgZi9c2Wm488iS__jc-TykPv1g-V8bA_RRROtfuqENTzjIUVaGZH1RPmphCCStVUz8HMY4WnEv2woLJHmRdAJ5uzmN6aPXb0AZ7pmZocEmw0VQ/s1600/%C3%A7%C4%B1plak+tonka.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 181px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj_AtiFQNsBmedBL325I7cuAh9OgZi9c2Wm488iS__jc-TykPv1g-V8bA_RRROtfuqENTzjIUVaGZH1RPmphCCStVUz8HMY4WnEv2woLJHmRdAJ5uzmN6aPXb0AZ7pmZocEmw0VQ/s400/%C3%A7%C4%B1plak+tonka.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5478765385970912066" /></a><div>Canına yandığım. Zagor’a cinsel göndermeler yapan çr cahili kişi ve kurumların söylemleri arşa ulaştı, vallahi yıldım. Üstteki kareyi gören de… Senaryo hazır: Yalnızlıktan dellenen Zagor Kızılderili bir oğlana abayı yakıyor, çökertiyor ıssıza. O sırada eşraftan ehli namus bir kovboy Zagor ve çıplak arkadaşını böyle uygunsuz bir pozisyonda görünce “sizi gidi ırzı kırıklar” diye ver ediyor fişeği. </div><div><br /></div><div>Hep söylüyorum, bir insan olarak algılarımız çok zayıf. Sadece görerek, duyarak, okuyarak olanları tam olarak anlamamız imkansız. Dış politika için verilen bir örnektir: Güncelden hareketle ; İsrail’i üçgenin bir kenarı, Türkiye’yi diğer kenarı, Filistin’i öteki kenarı olarak düşünürsek. Üçgenin köşelerinden birinden baktığımızda kenarlardan birini göremeyiz. Hangi köşeye gitseniz diğer bir kenar görünmez olur. Bir taraftan baktığınızda mutlaka bir tarafı ıskalarsınız. Tümünü görmek için ya üçgeni bozacak ya da tepeye çıkacaksınızdır. Tepeye çıkmayı da ister ermek, ister olmak, ister bilmek olarak görün, hayatın ne kadar anlaşılır olduğuna şaşıracaksınız. Hayat gerçekten tüm karmaşıklığına rağmen oldukça anlaşılır bir yer. Tabi bu anlaşılırlık biraz tehlikeli bir ruh hali. Bu belirtilen anlaşılabilirliğe yaklaştıkça, hayatın anlamına uzaklaşma durumu, empati ile başlayan entel humması, yüzeysel bakış ile derinliğin kaybolduğu mecra hasıl olmakta. Örnek olarak gelin Bay Yanlış ile Doğru Ahmet'in konuşmalarına kulak verelim: (Zagorcum bi saniye canım) </div><div><br /></div><div><i>"-Allahım, neden bu kadar insan öldürülüyor? Dünya nasıl bir yer?</i></div><div><i>-Herkesin kendince haklı bir sebebi var. hırsız açlıktan gece başkasının evine giriyor, evsahibiyle karşılaşınca hapislerde çürümemek için onu öldürüp kaçıyor. Amerika geldiği noktayı korumak için işgallere muhtaç. İsrailliler bozuk psikolojileri ile devletlerinin bekası için sapan ile taş atan birine tüfekle ateş edebiliyor. Bla bla...</i></div><div><i><br /></i></div><div><i>-E, hırsız neden hırsızlık yapıyor? Namuslu olsun, alınterini öğrensin.</i></div><div><i>-Sosyal bir varlık olan insanın yaşadığı çevre, aldığı eğitim, gördüğü terbiye sonucunda davranışları ve alınyazısı ortaya çıkıyor. seçimler azalıyor. Toplum kişinin davranışlarını belirliyor.</i></div><div><i><br /></i></div><div><i>-Toplum ayağını denk alsın, bilinçlensin o zaman. Bak İsviçre’ye. </i></div><div><i>-Homojen bir kitle olmayan toplum da, tarihi, eğitimi, ekonomisi ve kültürüyle bir yaşam sergiliyor. Bu ayaklardan birisi eksik kaldığında ya da koşulların gerektirdiği zamanlara uymadığınızda error veriyor. Suikastlar düzenleniyor, bireyler asıp kesiliyor, Kurtlar vadilerden iniyor. Bla bla...</i></div><div><i><br /></i></div><div><i>-Peki tamam, klasik "ayak yapma" metoduyla bunlar bi kaç cevap verdin. Peki bir de şu açıdan bakmaya ne dersin: Kadınlar... Kadınlar abi. Filozof olmuş adamlar gene anlayamıyor.</i></div><div><i>-Alakası yok. Kadınların davranışları da erkekler gibi, duygu/istek/heyecan/tepki/merak gibi çeşitli dürtülere dayanıyor. Anlaşılmaz gibi görünen bir çok davranış için (bkz: regl) </i></div><div><i><br /></i></div><div><i>-Öyle deme abi. Hatunla iki senedir çıkıyoruz, bir mutlu olduğunu görmedim. Son zamanlarda da tutturmuş “ilişki tıkanmış, açmamız lazımmış” “alışkanlıkların esareti” falan filan kafamı acıtıyor her gün. Ulan haftada bir mangal yapıyorum bu hatuna daha ne yapayım?</i></div><div><i>-Kız arkadaşınız sizden daha yakışıklı/zengin/vs bir erkek arkadaş bulmuş, ondan gelecek ışığa göre kısa bir zaman sonra sizi terk edecek.</i></div><div><i><br /></i></div><div><i>-Vay kaltak! Peki bizim patronu anlamaya çalışalım. Adam pintinin allahı. Ulen maaşı %10 artırsa bu ona en az %50 performans artışı getirir. İş mi bu şimdi, var mı anlaşılır bi yanı?</i></div><div><i>-Patronunuzun sizin göremediğiniz bir sürü gideri olabilir. Ayrıca %10 maaş artışının en az %50 performans artışı getirmeyeceğini bütün patronlar bilirler, istisnalar kaideyi bozmaz. Performans artış potansiyeliniz görülürse zaten zam alacaksınızdır. Yok hala alamıyorsanız patronunuz gerçekten cimri olabilir. Cimrilik de bir davranış biçimi olmasıyla berber psikolojide incelenen bir hastalığa tekabü...</i></div><div><i><br /></i></div><div><i>-Ay tamam! istemiyorum zam mam. peki ne olacak bu fenerin hali?</i></div><div><i>-Sana hiçbir şey demiyorum."</i></div><div><br /></div><div>Tekrar edelim. Hayat gerçekten de anlaşılabilir. Yeter ki biraz daha üste çıkıp bakmayı becerelim. Çizgi-romandaki tek bir kareye bakıp iftira atacağımıza önceki ve sonraki kareleri okuyalım ki, karedeki baldırı çıplak arkadaşın Zagor’un kankardeşi Tonka olduğunu anlayalım. </div><div><br /></div><span class="Apple-style-span" style="color: rgb(0, 0, 238); -webkit-text-decorations-in-effect: underline; "><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgydg3k4y1HIovfojZPa7-zNkhcpX2cv1QmMHEoH33uqskcl5g_VWhbQ2USDoAKM-gXMuyl91GgbB-XwU8C7jdklZ9lJQPlbU5Y7rUybcODXa2yiUbXGoQjtgx7OCVnjz9N0XNFmQ/s200/%C3%A7%C4%B1plak+tonka4.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5478765983224851090" style="float: left; margin-top: 0px; margin-right: 10px; margin-bottom: 10px; margin-left: 0px; cursor: pointer; width: 120px; height: 200px; " /></span><div>Resmin hikayesini Zagorcular bilecektir ama dost var düşman var, biz gene de açıklayalım. Tonka (ki saçını bir çizer böylesine fantastik bir modelle çizerken çoğu çizer klasik atkuyruklu bir Kızılderili reisi olarak çizer) yani Zagor’un en yakın dostlarından Mohawklar’ın reisi Tonka bir lanet ile kendinden geçip Hulk gibi eşyalarını parçalayıp vahşi gorile dönmekte, bilincini kaybederek etrafındakileri hırpalamakta, bir süre sonra sakinleyip eski haline dönmektedir. Tabi parçalanan eşya eski haline dönemediğinden Darkwood’da böyle uygunsuz sahnelere rastlandı zamanında. Gerçi Kızılderililer normalde de göt baş açıkta gezip bir bez parçası ile avret yerlerini sakladıklarından oralarda çok da yadırganmaz böyle bir durum zaten. Ancak Tonka’nın cömertçe sergilediği vücudunu, sert ve biçimli vücut hatlarını gören Zagor düşmanı kişi ve kurumlar her türlü iftirayı da atar, vücudundaki gölgeleri görüp “ayın şavkı vurur üstüne” diye türkü de söylerler. Biz alışığız. </div><div class="blogger-post-footer">RSS (Site Beslemesi)</div>Sıtkı Sıyrılhttp://www.blogger.com/profile/16226402673778605349noreply@blogger.com8