Perşembe, Aralık 20, 2007

Profesör Verybad

Tam adı Adolfo Verybad olan ve profesörlük yapan bu zat, çeşitli Zagor maceralarında karşımıza çıkmış, ayrıca hala kendisinin olduğu maceralar yazıldığından daimi bir Zagor karakteri olarak incelememizin yanlış olmayacağı bir kişidir.

İlk defa bir askeri kalede kendisine tahsis edilen odada çeşitli çılgın deneyler yaparken tanıdığımız Verybad, soyismindeki "çok kötü" anlamına rağmen, kötülük ile iyilik arasındaki çizgide bir o tarafa bir bu tarafa yalpalaya yalpalaya ilerleyen aslında iyi ya da kötü olarak değil sadece bir dürrük olarak nitelendirebileceğimiz bir karakterdir. Kategorik olarak Zagor dostlarına mı yoksa düşmanlarına mı eklemeli bilemiyorum.
Hakkında çok bilgimiz yok. O profesör ünvanını hangi üniversiteden aldı, Süleyman Demirel ve Kenan Evren gibi fahri profesör mü, yoksa o devirdeki boşluktan faydalanıp kendisine böyle bir imaj yapan çakma bir profesör mü bilemiyoruz. Ancak en azından yaptığı inanılmaz buluşların yüzü suyu hürmetine, gerçekten de konusunda bilgili ve önemli bir profesör olduğuna inanmak istiyoruz.
Koskoca bir profesör olmuş ancak insanlığın bir derdine derman olacak bir buluşu var mı? Yok. Anca insan küçültme cihazı olsun zehirli gaz olsun, hayvan gibi bombalar olsun, insanları canavara dönüştüren deneyler olsun hep ibliscesine çeşit çeşit musibet. Gerçi bu icatların tümünde Amerikan ordusunun bitmek tükenmek bilmeyen en büyük olma, dünyaya hükmetme tutkusu da açıkça görülüyor; Profesör Varybad icadın hangi amaçla kullanılacağına değil, icadın kendisine, yaratabilme, icat edebilme ve bilimsel gücüne konsantre oluyor ancak, icatların kötü ellere düşmesindeki rolü, basiretsiz bir adam olarak sağda solda dolanması, o bilgi birikimini insanlığın faydası için kullanmamasıyla benim nazarımda bir dürrük olarak kalmaya mahkumdur. Zaten Zagor da sevmez bu adamı. Genelde ki tokatla susturup akabinde o icadı yok eder. Ama bilime duyduğu saygıdan ötürü de daha ileri gitmez, Varybad’i falakaya yatırmaz mesela.

Ben aslında bir karaktere bu kadar kıl olmam. Ancak bir macerasında Zagor ve askerleri küçültüp 5 cm boyuna getirmesi ve akabinde eski hallerine döndürmesini gördükten sonra bu adamı belledim bir kere. Ayrıca Zagor senaristlerinin "Zagor aynı zamanda fantastik de bir çizgi-romandır" sözünü kendilerine kalkan yapıp, iyice coşup sıçıp sıvamalarına da vesile olması bakımından ısınamadığım, sevemediğim bir karakterdir. Çılgın Profesör konseptini de en son seksenlerde "Back to the future" serisi ile kapattık bir kere, halâ zorlamanın ne anlamı var?

Salı, Aralık 04, 2007

Drunky Duck

Tüm Zagorsever’lerin bildiği gibi Drunky Duck (Zom Ördek) isimli bu arkadaş ismi ile müsemma daima sarhoş olan, genellikle Zagor maceralarının başında rastladığımız, Zagor’un yaşayacağı maceranın haberini getiren kızılderili postacıdır .Aynı Red Kit’deki her türlü şartta, çöl demeden, sıcak demeden tam zamanında postayı getiren postacı gibi görev aşkıyla yanıp tutuşan, posta getirmek için daima yeni yöntemler peşinde ve mütemadiyen sarhoş olan, mizahi bir karakterdir. Posta taşımaktan sonraki en büyük tutkusu Çiko ile uğraşmak olan Drunky Duck hakkında bilgilerimiz sınırlı aslında. Kendisinin Pitt kalesinde çalıştığını biliyoruz ancak maaşı ne kadar, sigortası yolu yemeği var mı bilememekle birlikte genellikle posta getirdiğinde aldığı bir iki dolarlık bahşişlerle hayatını idame ettirir gibi gözükür. Çiko ile uğraşır sürekli dedik, biraz açalım burayı. Drunky Duck, Çiko ile ilk karşılaşmalarında getirdiği mesajı bir baltaya bağlayıp bu baltayı Çiko’nun kafasının birkaç santim yanına saplayarak ulaştırmıştır. Çiko haklı olarak bu duruma çok sinirlenmiş ve Drunky Duck’ı o dakikada ebedi düşmanı olarak bellemiştir. Akabindeki karşılaşmaların tümünde de, hem Drunky Duck hem Çiko birbirlerine çeşitli oyunlar oynayarak; kah su altından gidip, kah balonla uçup, kah tuzaklı hediye paketleriyle, kah teknelerini delerek, kah tüfekle ateş ederek birbirlerine rahatlıkla eşşeoğlueşşek şakası diyebileceğimiz şakalar yapmışlar ve yapmaya devam etmektedirler. Her ne kadar Çiko da Drunky Duck’a çok ağır şakalar yapsa da çok rahat söyleyebilirim ki bu şakaların müsebbibi Drunky Duck’tır. Bir kere adam mütemadiyen sarhoş. Görevini severek yapsa dahi mesai saatlerinde sarhoş gezen bu adam bir de eşşek şakalarını seven biri olunca Çiko’nun onu şakayla karışık öldürmek istemesi doğal. Bir gün o şakaların birinde birisinin dötüne girecek mızrağın biri ama hadi hayırlısı. Hayır bu mesajları gönderenlerde de hata var. Gidiyorlar hayati önemdeki mesajları sarhoş bir postacıya emanet ediyorlar. O sarhoş da, bırakın sarhoş olmasını, daima icat peşinde olan bir tür dallama olduğundan, senin “Zagor çabuk yetiş, ölüyorum” mesajını; yok oka sarıp gönderiyor, yok pastanın içine koyuyor, yok havadan balonla gönderiyor. Ya kaybolsa o mesaj? Nasıl yetişecek Zagor? Nasıl kurtaracak senin paçanı? Ama müstahak sana. Wells Fargo gibi bir firma var. Taş gibi şirket. 1800’lerden beri bugün dahi posta taşıyor adamlar. Sen onlara verip iadeli taahhütlü göndereceğin mesajı gidiyorsun elin sarhoşuna veriyorsun her şey müstahak sana. Aslında düpedüz terbiyesizlik yapan, müşteriyi hiçe sayan, hatta düpedüz canına kasteden, görevinin getirdiği kuralları iplemeyen bu adam Zagor’dan yüz bulmasa bunları yapamaz ya. Zagor kendisine giren çıkan olmadığı için tüm olayları bir çizgi film gibi seyretmekle yetinip, Çiko’nun delirdiği durumlarda Çiko’yu engelleyip “Hahaha” diye gevrek gevrek gülerek Drunky Duck’ın paçasını kurtarır her seferinde. Zagor tarafından da kollandığını gören Drunky Duck da akıllanacağına gelecek sefer ne tür bir eşşek şakası yapsam diye düşünür durur. Oysa Zagor çekse kenara Drunky’i, öbür tarafa da Çiko’yu çağırsa. Drunky’e “arkadaşım biraz dikkat et postaları getirirken” dese, Çiko’ya “sen de sakin ol biraz” dese. Öpüştürüp barıştırsa onları, sevaba girse fena mı olur? Olmaz tabi ama Zagor’un da kafasında bizim bilmediğimiz fikirler vardır tahmin ediyorum. Artık “Şakalaşıyor keraneciler bir şey olmaz diye” geniş geniş mi düşünüyor yoksa, “ulan cep telefonu var da ben mi kovmadım Drunk Duck’ı” diye mi düşünüyor, haberleşmek için Drunky Duck’a muhtaç olduklarından mı her türlü edepsizliğine “ehe ehe” diye karşılık veriyor bilemiyoruz ama Zagor böyle yapıyorsa vardır bir sebebi. Bize de Drunky Duck’a fazla kızmadan, alan razı satan razı diyerek gülüp geçmek düşüyor.

Pazartesi, Kasım 26, 2007

Zagor vs Diğerleri (3. Tur)

Zagor vs Kinowa
İlk Tahmin: Zagor Kinowa’nın anasını bile satar.
Olasılıklar: Olasılık falan yok. Kinowa dediğimiz adam ailesinin Kızılderililer tarafından öldürülmesini görmüş, kendi kafa derisini de yüzdürmüş akabinde olayı anlamadan dinlemeden, o zamanın koşullarını şartlarını düşünmeden kişisel bir intikamla tüm Kızılderili ırkını yok etmeye and içmiş, bir de utanmadan kafasına ördek derisinden maske yapan, boynuz takan (artık karısı ile ilgili ne biliyorsa) kafasız, fanatik, cahil bir adamdır zaten. Öyle süper güçleri ya da üstün bir yeteneği falan da yoktur. İşi gücü pusuya düşürüp zavallı Kızılderilileri öldürmektir. Zagor zaten içinden “Ah bir Kinowa ile karşılaşsam da ona Neşeyle Tonka’nın, Arzuyla Susuz Kaya’nın selamını söylesem” diye geçirmektedir. Bu ahval ve şerait içinde Kinowa’yı versek Zagor’un eline, Zagor Kinowa’yı önce eşek sudan gelene kadar dövecek, sonra da kafasındaki ördek derisi maskeyi çıkarıp, keline bir tane şaklatıp kafasına bonus peruğunu geçirecek, Kinowa’yı atına bağlayarak atı bu şekilde Kızılderili yöresine doğru dehleyecektir. Oh olsun ama. Zerre acımıyorum.
Zagor vs Martin Mystere
İlk Tahmin : Böyle maç mı olur be?
Olasılıklar: Şimdi Martin Mystere zaten arkeolog bir insan. Yumrukları fena değil aslında ancak hiç öyle güçle kuvvetle işi yok. Zaten gelmiş 60 küsur yaşına. Martin amca diyoruz kendisine. Fiziksel gücü ile değil zekâsı ve bilgisiyle yeniyor düşmanlarını. Bu meyanda kendisini ittirip Zagor’un önüne atarsak Zagor harcar Martin amcayı. Ancak Martin amcayı iri bir bünye olan yardımcısı neanderthal adam Java’dan bağımsız düşünemeyiz. Hatta Martin amca’nın havada kalan fiziksel kuvvetini Java tamamlıyor diyebiliriz. O zaman Java’yı çıkartalım Zagor’un karşısına. Ne diyosun, adaletli değil mi? Karşı karşıya geldiklerinde Java her ne kadar insan üstü bir güce sahip olsa da, Zagor’u yakalayamayacak, Zagor’un baltasını 3-5 defa kafaya yedi mi pırıl pırıl olacaktır. Ha bu sırada Martin amca boş durmaz bir ali cengiz çevirirse, ışın tabancası var, onu çekerse destursuz bilemem. Yoksa teketekte ikisini de harcar Zagor.
Zagor vs Batman
İlk tahmin: Hangi Batman?
Olasılıklar: Nazarımda Batman komple magazine batmış ve yalan olmuş Hollywood’un harcadığı acıklı bir kahramandır. Şimdi Zagor’la kapıştıralım diyoruz da, Corç Kuluni mi çıkar artık karşısına, Kıristiyın Beyl mi çıkar, yoksa Vol Kilmır mı çıkar bilemiyorum. Hadi bu polemiklere girmeyip “fight” diyelim. Batman; batmobil, batkopter, batmobilet vb tüm araçları ile full aksesuar da gelse karşılaşmaya Zagor’u yenebilmesi mümkün değil. Batman ne yapacak, ip atıp Zagor’u ipe mi dolayacak? Gaz mı püskürtecek? Hahayt... Antin kuntin aletlerle olmaz bu iş. Hadi aletsiz edevatsız karşı karşı gelseler diyeceğim ancak Batman zaten alengirli kostüm yüzünden rahat hareket edemeyen bir adam. Zagor bir tokat atsa maske uçacak kafadan. Tam hamle yaparken pelerini tutup dolayıverse kafaya kendi kendine boğulacak zaten. Ancak Zagor gene de Batman’ı bu şekilde madara etmek yerine meslektaş kabilinden saygı gösterecek ve bir dakika içinde Batman'ın sırtını onu rezil etmeden yere getirecektir.
(Hadi ucuz kurtuldun gene Batman. Herkes görecekti Burus Veyn’in ay gibi parlayan tabaklarını yoksa. Hayır sende Kızılmaske gibi “Batman’ın tabaklarını gören ölür” vb mitler de yok. N’apıcaktın o zaman?) Zagor vs Supermike
Zagor’un uğraştığı çok daha önemli, azılı, istikrarlı düşmanları var. Supermike bu özelliği ile diğer düşmanları arasında güdük kalsa da Zagor’a benzerliği, ve Zagor’la aynı şartlarda savaşması özelliği ile (Hellingen gibi teknoloji ile değil ya da Kandrax gibi büyü ile değil) ilgiyi hak ediyor. Supermike gerçekten de ismindeki super sıfatını hak eden süper bir insandır. Flüt, gitar, keman her türlü enstrümanı çalar, tarihi, psikolojiyi, her türlü yazılı bilgiyi bilir. Akrobattır, her türlü atlar, sıçrar, uçar. Güçlüdür, atletiktir, kendisinden 2 kat iri bir adamı rahat döver. Silahları çok iyi kullanır, silahşördür. Zekidir.
İtiraf etmeli ki, Zagor’da bu özelliklerin çoğu yok. Ancak Zagor’da olup Supermike’da olmayan tek özellik var ki o özellik sayesinde Zagor’a Zagorumuz diyoruz. O da Adalet duygusu ve vicdan. (iki oldu lan!) Neticede bu ikili, kapışsalar (ki kapıştılar da) Zagor sopa yiyebilir, çok zor durumlara düşebilir, yenilmek üzere bile olabilir ancak Zagor’un vicdani ve adaletli yönü ona her zaman yardım edecek bir bakıma onun gerçekten ölümsüz olduğunu tescil edip karşılaşmanın değişmez galibi olarak Zagor ilan olunacaktır. (saman gibi müsabaka oldu yahu... neyse sayın Özkök ile acısını çıkaralım bu maçın...)
Zagor vs Ertuğrul Özkök
İlk Tahmin : Zagor alır maçı almasına da, sonra…
Olasılıklar: Şimdi Zagor ile Ertuğrul Özkök aynı düzlemde karşı karşıya gelmesi imkansız kahramanlar gibi görülse de, aslında ikisi de gerçek ve fantastik evren’in iç içe geçtiği kendi dünyalarındaki paralellik vasıtasıyla bal gibi de karşı karşıya gelebilirler. Gelirler de Zagor artık Ertuğrul Özkök’ü cetvelle mi döver, baton sucukla mı döver, kulağını mı çeker, yoksa bir yumrukta yere mi serer bilemeyeceğimiz gibi, karşı karşıya geldiklerinde sayın Özkök’ü sopalaması kesin olan Zagor’un başına müsabakadan sonra ne geleceğini de bilemeyiz.

Karşılaşmanın hemen ertesinde Ertuğrul Özkök, “Telefon çaldı arayan Genel Kurmay Başkanı'ydı" başlıklı bir yazı ile G.K. Başkanı’nın, “Zagor olayını dikkatle izliyoruz, tahlilleriniz doğrudur” dediğini mi yazar, Aydın Doğan vasıtası ile Zagor’un yayınevlerini ve hatta Bonelli Comics'i satın aldırıp Zagor’u kadın kılığına sokup mu basar, Zagor ile Çiko’nun fotoshop’lı uygunsuz görüntülerini manşetten verip, “bu fotoğraf hakkında editörlerle çok tartıştık ancak gazetecilik gereğince basmaya karar verdik” diye yaptığı saldırıyı gazetecilik kisvesiyle örtmeye mi çalışır, “Gelin itiraf edelim” temalı yazılarından biri ile Zagor okumanın aslında tamamen nostaljik duygularla mümkün olabileceğini, Zagor’un lümpen bir kahraman olduğunu, oysa kendisinin has bir frankofon olduğunu mu yazar bilememekle birlikte Zagor’un başına hoş olmayan olayların geleceği açıktır. Al başına belayı...

Salı, Ekim 09, 2007

Zagor'un Albümünden (3)

"Ormanda yaşama bana tıpkı hayvanlarda olduğu gibi altıncı his kazandırdı"
Zagor Tenay 1825 / Darkwood
Örümcek Adam'ın örümcek hissi var ise Zagor'un da altıncı hissi var. Zagorumuz bildiğiniz gibi en kıllı yünlü durumlarda, bir kahpelik bir namertlik olduğunda bunu anında hisseder ve daha dikkatli davranarak düşmanlarını alt eder. Üç beş mangacı, beş on frankofon sağda solda diyormuş ki, "Zagor nasıl en zorlu durumda bile kurtarıyor paçayı" diyormuş. "Çok saçma. Ölmeli bizce." diyormuş.

Hahayyt. Siz Zagor'u hiç tanıyamamışsınız.

Zagor'un ölümsüz olduğuna inanmazlar, altıncı his falan çok saçma, hep kurtuluyor, klişe derler. Hayır kendisi ölümsüz bir insan olmasa öldürelim de bunların diline düşmeyelim diyeceğim. Neyse, konuyu dağıtıyoruz. Amacımız Zagor'un kendisinin de belirttiği gibi, sahip olduğu altıncı hissin açıklamasını yapmak.

Ne diyor Zagor : "Ormanda yaşama hayvanlar gibi bana altıncı his kazandırdı."

Hiç küçümsemeyin bu lafı dostlar. Ben orta okuldayken, Allahın unuttuğu bir yere sürgüne gönderilen bir akrabamın yanında, her yerin orman olduğu bir arazinin ortasındaki bir evde iki ay yaz tatili yaptığımdan bu lafın önemini çok iyi biliyorum. Tatilime başlar başlamaz önce incir ağacından düşerek (kırılan dalın düşerken göğsümü çizmesi sonucu) göğsümü yardım, akabinde dereden tepeden mütemadiyen yuvarlanarak sağlam üst baş , çizilmemiş bir deri, kabuk bağlamamış bir eklem bırakmadım. Bununla birlikte iki ay boyunca sincabından akrebine kadar cümle orman mahlukatı ile yakın temas sağladım. Kaldığımız evde mecburen farelerle birlikte yattım. İki ay boyunca etraftaki binlerce fındık ağacından taze fındık yiyerek beslendiğimden devamlı surette cırcır (tırık) vaziyetinde dolaştım. İki ay sonra eve paramparça döndüğümde ailemin geçirdiği şokun ardından sadece iki aylık süreçte kazandığım özellikler kendini belli etmeye başlamıştı bile. Artık farelerden korkmuyordum. Eve fare, hamamböceği veya benzeri bir haşerat girdiğinde önceki gibi çıldırıp avizeye tırmanmıyor, karşılarına dikiliyordum artık. Ne yersem yiyeyim midem bozulmuyordu. Yemek mi arttı, çorba çok mu tuzlu olmuş, et çok mu yağlı aldırmıyor götürüyordum. Hele ki sokaktaki performansım… Gene eskisi gibi duvarlardan, ağaçlardan, bisikletten düşüyor, koşarken yuvarlanıyordum ancak artık düştükten sonra ağlamıyor, kendi pansumanımı kendim yapıyordum. Ormanda tek başına kaldığımda mecbur olduğum kendi başının çaresine bakma özelliği gerçek hayatta da devam ediyordu.

Netice itibariyle, sadece iki aylık bu deneyimin bana kazandırdığı özelikler ortadayken Zagor’un “Ormanda yaşama hayvanlar gibi bana altıncı his kazandırdı.” Sözü bana hiç abartılı gelmiyor. Bırak altıncıyı yedinci, adamın alnında üçüncü gözü çıkar valla diyerek bitiriyor bik bik edecekleri Belgrat ormanında kurduğum çadırda bekliyorum.

Salı, Eylül 25, 2007

Zagor Gerçekten Ölümsüz müdür?

Öncelikle sakin. “Gene geyik bir yazı geliyor, ne ölümsüzü, ne ilahı, o Kızılderililerin uydurması” demeyin. Hele okuyun bir…

Bildiğiniz gibi Kızılderililer Zagor’a “Baltalı İlah” diyor. Bu Baltalı İlah yakıştırmasını semantik olarak incelersek, daha çok “tanrı” anlamında kullanıldığını görürüz. Bununla birlikte “ilah gibi çocuk” , “ilah gibi grup” , “sen ilahımsın artık” gibi kullanımlara bakarak, ilah ile, sadece niteliksel olarak tanrı değil, tanrı gibi anlamının kast edildiğini çıkarabiliyoruz. Yani "baltalı ilah" sıfatı yerleri gökleri yaratan, istediği her şeyi oldurabilen anlamına gelmiyor. Peki neden Kızılderililer Zagor Tenay’a baltalı ilah diyorlar? Çünkü Za-gor Te-nay baltalı ilah demek zaten. Ahahah. Olmadı. x=x sonucunu bulan liseli öğrenci olduk. Öhhm.. Baltalı ilah sıfatının nedeni, Zagor’un ölümsüz olmasıdır ya da sanılmasıdır. Evet, mutabıkız değil mi? Peki gerçekten ölümsüz müdür Zagor? Ya da ölümsüz müdür Zagor gerçekten peki? Hı? Zagor okuyucusunda şöyle bir eğilim var. Zagor adaleti yerine getirebilmek için, Kızılderililerin cehaletinden ve metafizik özelliklere yatkınlıklarından faydalanıp “ilah” olarak gözükmek için çeşitli hileler yapar. (ver duman, ver havai fişeği) Gerçekte ilah değildir. Ölümsüz değildir.

Önceleri ben de bu şekilde düşünüyordum ancak okuduğum yüzlerce maceradan sonra artık aydığımı söyleyebilirim. Zagor tabi ki tanrı anlamında bir ilah değildir ancak cahil Kızılderilileri yönetmede kolaylık sağlaması açısından ilah rolünü de oynayan bir ölümsüzdür. Evet, Zagor gerçekten ölümsüzdür.

Sadece Zagor değil, şu anda bu yazıyı okuyan, canlı olan her insan ölümsüzdür. Öleceğini garanti edemezsiniz. Ölene kadar ölümsüzlük iddiasını korur. Eğer ölürse ölümsüz olmadığı anlaşılır ancak şu anda bu kanıya varmak imkansızdır. Aslında anlatmak istediğim bu tür bir ölümsüzlük değil. Gerçekten ölmemekten bahsediyorum. Hiçbir zaman ölmeyecek olmaktan. Zagor hiçbir zaman ölmeyecek bir ölümsüzdür.

Belki yaratıcısı Ferri’nin bile aklına gelmemiş olabilir Zagor’un gerçekten ölümsüz olabileceği. Hatta Zagor'un dostları ve dahi kendisi bile bilmiyordur ölümsüz olduğunu. Bunu anlayabilmek için olayların içinden sıyrılıp tepeden bakmak kâfi aslında. Bakın tüm maceralarına; hiçbirinde ölümsüzlüğüne halel getirecek bir kanıt bulamazsınız. Aksine, babasıyla görüşmek üzere öte dünya benzeri mistik bir yolculuğa çıktığı, renkli basılan “Gökkuşağı Köprüsü” macerasında; Zagor, bilekleri kesilip öldüğü halde, ilahi bir güçle (Manitu, Allah, Büyücüler vs vs) tekrar canlanmış neticede ölmemiştir. Onun dışında, sürekli yaralanması, bayılması, kanının akması, Kızılderililere ilah (tanrı) numarası yapıp, dumanlar eşliğinde belirmesi vb hiçbir gerekçe onun ölümsüz olmadığını kanıtlamaz. Tersine tüm bunların açıklamasını düşündüğümüzde Zagor’un gerçekten ölümsüz olduğunu bir kez daha idrak edebiliriz. Zagor ölümsüz olduğu için binbir çeşit macerasındaki binbir çeşit düşmanının elinden kurtulabilmiştir.

“Hocam manyak mısın nesin, böyle kanıt mı olur” dediğinizi duyar gibiyim. Sensin lan manyak!

Çarşamba, Eylül 19, 2007

Zagor'un Albümünden (2)

Ne demiş Shakespeare : "Ağlarsa anam ağlar gerisi ninja tosbağalar."

Esasında üzerinde çok tartışılacak, sansasyonel bir kare değil Zagor’un ağlaması. Ancak çok nadir görülmesi ile bir ilgiyi hak ediyor. Hep vurguladığımız gibi Zagor her ne kadar bir çizgi-roman kahramanı ve Baltalı İlah olsa da insani özelliklerini yitirmemiştir. O da hepimiz gibi, döver, sever, sinirlenir, kendini kaybeder, üşür, hacetini giderir, tırık olur ve nihayetinde ağlar da. Nice ölümler gördü Zagor... Annesiyle babası neredeyse gözlerinin önünde öldü. Onu yetiştiren, Zagor olmasını sağlayan nitelikleri veren avcı Fitzy onu kurtarmak için gözünün önünde uçuruma düştü. Kaç defa Çiko’nun öldüğünü sandı. En yakın dostlarını kendi eliyle gömdü. Annesini babasını deliler gibi özleyip bunalımlara girdi. Normal bir insanın başına gelse derbeder olması, meczup olması, Müslümcü olması kaçınılmaz olan olaylarda Zagor’un gözünden tek bir yaş bile damlamadı. Bununla birlikte Zagorumuz’u Seminoller’in şefi Manetola’ya bir daha görüşmemek üzere veda ederken kendini tutamayıp ağlarken görüyoruz. Ölümü kabullenip ona bu kadar dayanıklı olan Zagor bir dostundan ayrılırken patlayabiliyor. Bu da bize Zagor’un duygusal olarak Bir psikiyatriste tez yazdıracak kadar yoğun ve karmaşık bir kişiliği olduğunun emarelerini veriyor. Oysa arada salsa kendini, biraz hıçkırsa, Babam ve Oğlumu seyredip ağlasa bir şeyi kalmaz ama Baltalı İlah olmanın bedellerinden biri de bu. Ayrıca onlar gözyaşı değil, ter.

Pazartesi, Eylül 17, 2007

Zagor'un Albümünden (1)

Blogumuzun bu bölümünde Zagor’un albümünden, kimsenin duymadığı bilmediği en mahrem, en enteresan kareleri inceleyeceğiz. Darkwood’da neler oluyor, kim kiminle nerede, inler outlar, şıklar rüküşler, şölenler danslar… Artık hiçbir şey gizli kalmayacak.

Bildiğiniz gibi Zagorumuz genelde pek espri yapmaz. En fazla Çiko’nun esprilerine “Hahaha ömürsün Çiko” , “Gene mi acıktın haylaz ahaha” şeklinde gülerek Çiko’nun mizahına ortak olur. Peki neden espri yapmaz?...Mizah yeteneği mi yoktur yoksa kahramanlığının, ilahlığının getirdiği duruş sebebiyle mi espriyi tercih etmez? Sorular…Sorular…
Üstteki karelere baktığımızda görüyoruz ki, Zagor insanları güldürmek için bir nevi şebeklik yapmakta, mizah anlayışının Nejat Uygur ile Levent Kırca arasında bir noktada olduğunu ipuçlarını vermektedir. Gönül ister ki, kahramanımız tüm üstün özelliklerinin yanına mizah kabiliyetini de ekleseydi de tüm gülmece olayını Çiko’nun oburluğu ile çözmeseydi. Ancak düşününce… 1800’lerin Amerikası'nı, Darkwood’u düşününce, Zagor’un Biraz daha mizahi bir kahraman olup aşağıdaki lakırdıları ettiğini hayal ediyorum da:

-Oo, oturan boğa… sana neden bu ismi verdiler yav? Boğanın neresine oturdun ki?
-Oturan Boğa hocam , sen Esen boğa havalimanını biliyon mu? Ehehehee.
-Lan Gri Geyik, iki gündür bi geyik yaptığın yok varsa yoksa, ugh mugh. Kafam tuttu ha. Sar bakam ordan bi cigaralık.
-Hşş, Tonka eğil bak bişi söyleyecem. Oğlum g.tün başın açıkta lan.. Takım taklavat meydanda. Koca şefsin yakışıyor mu sana? Git bi pantul diktir kendine.
-Hşş, Doc… Abızıttın mı? (…) Zzzzzzzt darkvuut.. Muhahahah.
-Çiko… haşgeryar var yer misin? Ahahahah.
-Lan beyaz kurt.. Oğlum şeyini sallasan Beyaz Kurt’a çarpıyor. Senin ismin Recep olsun artık. Ehehe.
-Rabson.. olum gittin müendiz oldun, geldin buraya toz toprağın arasında sürünüyosun. Sürdüler mi olum seni, reagencı mısın sen? Aldıralım mı senin tayini San Francisco'ya?
-Gitar jim, cebimde 1 dolar olacak benim elerim ıslak. Elini sokup alsana. (…) Puahahaha. Çekme lan hemen, n’oldu ısırdı mı? Muhahaha..

N’oldu. Biraz mizah duygusu katalım dedik, Zagor hemen terbiyesizliği ele aldı. Gördüğünüz gibi Zagor’u bozuyor mizah. Netice itibariyle mizah gücü olmayan kahraman o yıllarda iyi bir seçim gibi gözüküyor. Karıştırmayın ötesini.

Cuma, Temmuz 27, 2007

Zagor'un Sözü Bu!

Hem bloğumuzun başlığı olması hem de Zagor’u 3-5 kez okuyanların dahi bildiği bir klişe olması sebebiyle incelenmesi gerekli bir nida, bir replik, bir ünlem, bir isyan bu, haykırış…

Söz; daha Darkwood’a gelmeden, bizim kültürümüzde de tutulması gereken, namus ile eşdeğer çağrışımlar uyandıran bir teminat lafı, bir çeşit yemin, yani anttır. Söz verdiğimizde tutarız. Tutamazsak söz alan kişi, “söz vermiştin olum” diye çemkirir ki bunun savunması da yapılamaz. Bu böyleyken, bir de bu “söz”, dürüstlüğü, alçak gönüllüğü, adaleti, gücü, ilahlığı ile tanınan Zagor’un ağzından çıktığı anda karşı tarafta kanun hükmünde kararname hissiyatı yaşatması da normal.

Biraz daha detaylı bir incelemeyle “X’in sözü bu” kalıbının zadece Zagor’a has bir şey olmadığını, kabile şefinden, kanun kaçakçısına kadar karizma sahibi, güçlü kuvvetli herkesin önemli konuşmalarının sonuna eklediği, bizdeki “yalancının anasını”, “yalancıya yağlı girsin” “anam avradım olsun” ,”şerefsizim ki” tadında bir nida olduğunu görürüz. Bu nidanın kökeninde de, günlük hayatta zamir kullanmayı bilmeyen Kızılderililer yatmaktadır. Zamir mevzusunu bir örnekle açıklayacak olursak: Karnı acıkan bir kızılderilinin “Benim karnım acıktı” gibi minimal bir cümle kurmak yerine zamirleri bilmediğinden “Ugh, Ağaç altında bekleyen Tilki’nin karnı acıktı” cümlesini kurması, “üşüyorum” yerine “Ugh Kızgın gri geyik’in g*tü dondu” demesi “X’in sözü bu” akımının temelini oluşturmuştur.

Kızılderililerin başlattığı bu akım memleketimizdeki güzide sanatçılarımız (!) tarafından hala sürdürülmekte; magazin gazetecilerinin “Hülya hanım geceleri ne yapar?” sorusuna “Hülya Avşar geceleri ne yapar… Hülya Avşar geceleri çok uyumaz, Hülya Avşar kitap okur, Hülya Avşar yün eğirir” gibi cevaplar veren içimizdeki Geronimolar tarafından yaşatılmaktadır. Kızılderililer Türk müdür araştırmaları yapan kişilere bu önemli kanıtı sunup konumuza devam edelim.

Hülya Avşar ve diğer güzide sanatçılarımızda bu kadar iğreti durup adeta denyo nişanesi olan bu kalıp 1800’lerin Darkwood’undaki Zagor’da , ardından çıt çıkarmaya tırstıracak bir hale gelmekte, gökten vahiy inmişçesine kabul görmekte, Zagor’un düşmanlarına korku dostlarına güven pompalamaktadır.

Zagor bu repliği çizgiromanda gördüğümüz karelerde daima sinirlenmişken söylese de gerçek hayatında aşağıdakine benzer kullanımları da mevcuttur.
---0---
-Olum Gri Geyiğin anasını zkeceklermiş. Ugh!
-hade len, Gri Geyik, Islak Ayı’nın kankası, nereye skertiyorlar.
-Zagor’un sözü bu olum.
-Deme be!
---0---
-Zagorcum, geçenlerde aldığın yüz doları rica etsem. Çok sıkışığım, takas yerinde sinek avlıyorum valla.
-Traviscim valla sabahtan beri ödeme yapıyorum vezne gibi oldum şerefsizim. Ertesi hafta artık.
-Zagorcum iyi güzel de hep aynı taktik… Valla Hellingen’e bir haber uçurmama bakar.
-Haftaya verecez dedik ya lan. Zagor’un sözü bu.
-(tıss)
---0---

Netice itibariyle Zagor’un sözü bu dendiğinde dinleyeceksin kardeşim. Bilirsiniz ki Zagor verdiği sözü her zaman yerine getirir.

-Ugh, Sıtkı Sıyrıl’ın sözü bu!

Pazar, Haziran 10, 2007

Zagor Baltası Yapıyoruz!

Gerçekçi olalım dostlar. Zagor gibi hastası olduğumuz süper bir kahramanın yanına, taştan yapılmış güdük bir baltayı hiç yakıştıramamıştım. “Aa, evet yaa” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, işin bir sürü detayı var. Zagor bu güdük dediğimiz baltayı abuk subuk yerlerde bile, bir taş, bir sopa ve biraz sarmaşık bulup yapabiliyor, bu anlamda bu silah her yerde. Ayrıca bu balta nice düşmanını yere yıktı, ergonomik, hafif, kullanımı kolay… da gene de Zagor’un görkemi yanında sönük kaldığı muhakkak. (efenim?)
Bu sebepledir ki… (hangi sebeple?!) “Zagor bu baltayı beş dakikada nasıl yapabiliyor?” “Bu ufacık balta gördüğümüz kadar etkileyici mi gerçekten?” "gene bir çizgiroman kolpasıyla mı karşı karşıyayız?" gibi soruların cevabını bulmak ve Zagor’un balta motivasyonunu biraz olsun çözebilmek için bir balta yapmaktan başka çare yoktu.

Uzatmadan hemen malzemelerimize geçelim. Hiç korkmayın ölçülerimiz bardakla, kaşıkla:
1) 1 adet kaymak taş. Her yerimiz taş dolu ancak, gereken elips formunda bir taş bulmak çok kolay değil. Ben bir alışveriş merkezinin bahçesindeki dekorasyon için ağaçların dibine döşenen taşlardan cebellezi ettim. Bahçıvanlarda, peyzaj işi yapan yerlerde cillop gibileri bulunabiliyor. Çok düzgün olmasına gerek yok derseniz sokaktan bulduğunuz elips formuna yakın bir taş da işinizi görecektir.

2) 1 adet sopa/değnek/çomak/çubuk. En kolay bulabileceğimiz malzeme. Çok ince olmamasına dikkat ediyoruz.

3) Yeteri kadar ip. Türkiye’de Darkwood’daki kadar yeterli sarmaşık yok maalesef. Ayrıca olanlar da botanikçilerde epey pahalı satılıyor. Dolayısı ile baltamızı sarmaşık ile değil mecburen ip vasıtası ile tutturacağız.

İlk iş olarak sopamıza, maket bıçağı ya da normal bıçak yardımıyla gerekli formu veriyoruz. Önlerden ve arkalardan kısaltıp, dışındaki kabuğu da soyduğumuzda tam köteklik bir değnek elde ediyoruz.

Taş ile sopanın birleşeceği yer, baltamızın sağlamlığı ve ergonomisi açısından çok önemli. Bu sebeple en uygun yeri bulmak için titiz davranıyoruz. En uygun yer testi için, taşın sopanın üzerinde (sopa dikken) ipsiz de durabilmesi gerekli. Birleşim için en uygun yeri belirledikten sonra o bölgeyi taş üzerinde siyah bir kalem ile işaretlerseniz montajda çok işimize yarayacaktır.

Bununla birlikte birleşim bölgesi dümdüz olmayabilir. O bölgede bazı yamukluklar, yükseltiler, alçaltılar olabilir. Bu yüzden taşın sopaya tam denk gelmesi için, sopanızın birleşim yerine gerekli müdahalede bulunup, aynı taşın yüzeyindeki gibi, yükseklik ve alçaklıkları yapmalısınız. Çok iyi bir taş bulamayanlar küçük bir sünger parçasını birleşim bölgesine koyarak buradaki tutunmayı arttırabilirler.


Ayrıca montaja geçmeden önce , sopanın birleşim yerinin 1 cm altına, ipin sığabileceği kadar oyuk bir bölge yapmak da, işimizi kolaylaştıracak.

Artık asıl zor bölüme yani taş ile sopayı birleştirmeye geldik.: Öncelikle sopamızdaki oyuğa ipimizi sabitleyip, taş ile sopamızı el, göbek yordamıyla birleştirip ipi sarmaya başlıyoruz. Önemli nokta: İpi taşın üzerinden her geçirdiğimizde, sopanın etrafından da bir tur geçirip (yani sopaya taşı bir kez daha sabitleyip) akabinde tekrar taşın üzerinden ipi geçirmek. Farklı açılardan, çaprazdan, tersten, düzden ipi geçirdikçe, taş ile sopanın birlikteliği sağlamlaşacaktır. Eliniz bu tür işlere yatkın ise birkaç hatalı birleştirmeden sonra kolaylıkla taşınızı sopanız ile birleştirebileceksiniz. Zorlanır iseniz bir arkadaşınızdan yardım isteyebilirsiniz. Ancak, sabitleme mevzusu bir miktar güç istediğinden, sopanın kayması ile o güç boşa çıkıp, kafayı gözü yarma ihtimali de bulunmaktadır. (dikkat edile)
Düğümleri zevkinize bırakıyorum. Yeteri kadar sardıktan sonra, taş ile sopanın sağlamlığını test edip sarma işlemini bitirebilir ve baltanıza merhaba diyebilirsiniz. Sarım işlemini sıkı ve farklı yönlerden sürekli yaptı iseniz baltanız gerçekten sağlam olacak, sopanın üzerinde asla sağa sola küçük gidip gelmeler , yamulmalar yapmayacak vurduğu yerden ses getirecektir.

Balta yapımı bitip, baltayı elimde birkaç kez sallayıp test için balkondaki sandığa savurduktan sonra gördüm ki; Zagor’un baltası, hafifliğine karşılık, muazzam etkisiyle inanılmaz bir silah. Balkondaki sandığımız tek vuruşla paramparça oldu. Silah yapısı itibariyle, tüm savurma gücünüzü, taşın ağırlığı ile birleştirip (yaklaşık bir kg) tek bir noktaya yöneltip müthiş bir etki yapıyor. İddia ediyorum bu baltayı kafasına yiyen biri hayatına eskisi gibi devam edemez. Büyük ihtimal kafatası kırılıp, pekmezi akarak kısa sürede ölecek, şanssız ise kafasındaki bir delik ile ve muhtemelen beynindeki tüm bilgileri kaybedip 3 yaşındaki bir çocuk zekası ile hayatına devam edecektir. Zagor’un baltası ile, önünüze gelen hemen her şeyi (tahta, plastik, beton, ) yıkabilirsiniz. Tahta bir kapıyı bir dakika içinde kırabilir, tuğladan mütevellit bir duvarı yıkabilir, en sağlam bilgisayar kasasını dakikalar içinde hurdaya çıkarabilirsiniz. Örneklerimi cansız nesneler üzerinden verdiğim dikkatinizi çekmiştir. Çünkü, canlılar üzerinde direkt ölümcül bir etkisi olduğundan bu tür bir teste ihtiyacımız yok.

Zagor baltasının yıkıcı gücünü aşağıdaki videodan da kabaca görüp, bu güce ikna olup, baltasının Zagor’un ihtişamının yanında sönük kaldığı tezini yalayıp youtube, diğer tüm detaylarını da irdelediğimizde Zagor’un baltasının Zagor’a en uygun silah olduğuna şahadet etmememiz için bir sebep kalmıyor. Test edildi, onaylandı.

Şimdi güzel bir hedef bulup Zagor’un klasik, "omuzun üzerinden ters sıyırtmaç" hareketini gerçekleştirme zamanı.

Ayrıca adet olduğu üzere, bu hareketleri lütfen evde denemeyiniz. Blogu insanların Show Haber'den "Küçük Ercan, Zagor'a özenip bıngıldağını çatlattı" haberiyle duymalarını istemeyiz. Gülgün?

Cumartesi, Haziran 02, 2007

Zagor vs Diğerleri (2. Tur)

Zagor vs Mister No
İlk Tahmin: Mister No’yu dövmeyeni dövüyorlar ama…
Neredeyse her macerasında birilerinden sopa yiyen Mister No’nun Zagor karşısında şansı olamayacağı belli. Zaten Mister No, Zagor gibi iyiliğin, adaletin simgesi bir bünye ile sırf bir blogçunun geyiği olsun diye asla dövüşmeyecektir. Hadi Mister No’nun klasik parasız günlerinden biri olduğunu düşünerek bir binlik teklif edelim ve dövüş başlasın desek; Mister No, Zagor’dan yediği yumruklarla sersemleyecek, yerlere düşecek, her seferinde yerden kalkacak bir tane çakmaya çalışacak, yenemeyeceğini bilmesine rağmen asla çekilmeyecek, en sonunda Zagor’a sinek ısırığı gibi gelse de bir tane olsun çakıp kendinden geçecektir. Zagor maçı alacak ama Mister No’ya bir kaşaça ısmarlayıp gece takılacaklardır.
Zagor vs Conan
İlk Tahmin: Conan alır mı acaba?
Olasılıklar:Zagor’un karşılaşmaları arasında en heybetlilerinden en rating getirenlerden biri ve Zagor’un en sakat maçı olacağına eminim. Zagor’un bir sürü rakibine üstünlük sağladığı fantastiğinden mitolojiğine envai çeşit düşman ile olan tecrübesi Conan’da pek işe yaramıyor çünkü Barbar Conan da en az Zagor kadar büyücüsünden ejderhasına yüzlerce fantastik düşmanla dövüşmüş efsunlu bir kişilik. Silahlara bakacak olursak, Conan’ın çift yüzlü hayvani baltasının yanında, Zagor’un el yapımı baltası tırnak çakısı gibi kalıyor. Zagor baltasını uzaktan fırlatsa da, Conan’ın kafatasının bu tür darbelerle kırılmayacağı muhakkaktır. Zagor tabancaları ile bir üstünlük sağlayabilirdi belki ancak Zagorumuz karşısında silahı olmayan birine elbette ki ateş etmeyecektir. Silahsız karşı karşıya gelip saf güçlerini ortaya koysalar da birisinden biri rahat alır demek çok zor. Bununla birlikte karşılaşmayı bitirebilmek için biraz kurgu yaparsak: Karşılıklı yumruklar ile ikisinin de kafa göz dağılacak ancak bir üstünlük kuramayacaklar, bu duruma düşen herkesin yaptığı gibi birbirlerine yaklaşıp sarılacaklar. İnanılmaz güçlü kasları ile birbirlerini saatlerce sıkıp perişan edecekler. Bir müddet biri geçecek arkaya, öndekine dayayıp belinden sıkacak, biz tam “hah şimdi babalara geldi işte” derken, pozisyon değişecek, öteki üstün duruma gelecek, bahisler çoşayazacak, yeterince para toplandığını anladığım anda Zagor’a yapacağım bir işaretle (kafayı yavaşca öne eğme hareketi) Zagor meşhur “ahyaaaak” narasını atacak, zaten sersemlemiş Conan’a sağlı sollu en şiddetli yumruklarından çakarak 30 saniye içinde nakavt edecektir. (şike var lan resmen!)
(Yalnız conan çift yüzlü baltasıyla dalsa neler olur düşünmek bile istemiyorum)

Zagor vs Kızılmaske
İlk Tahmin: Hakkaten n’oldu bu Kızılmaske’ye?
Olasılıklar: Kızılmaske babadan oğula geçen bir çeşit hanedanlık olduğundan ve son Kızılmaske’nin evlenmeyip soyunun kurumasından ötürü, 60 yaşındaki Kızılmaske ile karşı karşıya gelen Zagor, Fantom’un elini öpüp, getirdiği lokumu verecektir en fazla. Ha efsane bitmeyip devam etse idi, Zagor genç ve gürbüz Kızılmaske ile karşılaşsaydı n’olurdu derseniz, sonuç gene fazla değişmezdi. Kızılmaske çok güçlü olmasına karşın, Eden adasının tropik ortamında iyice gevşeyen kendi yağında kavrulan bir kahramandır. Yerliler ve dolandırıcılar dışında pek fazla tecrübesi yoktur. Zagor Kızılmaske’yi döver.

Zagor vs Örümcek Adam
İlk Tahmin: Zagor alır.
Olasılıklar: Örümcek Adam’ın kofti Amerikan kahramanları arasında en delikanlılarından biri olmasına rağmen Zagor ile karşı karşıya geldiğinde, çift sarılı yumurta ile yetişen gürbüz köy çocuğu karşısında corn flakesçi cılız apartman çocuğu hissiyatı yaşatacağı muhakkaktır. Ancak görünüşe aldanmamalı. Direkt karşı karşıya gelseler, Zagor örümcek adamı belinden tutup bükebilir belki ancak Örümcek Adam, havada uçan, karada kaçan bir tip olduğundan yakın temas kolay kolay sağlanamayacaktır. Oradan buraya zıplayıp Zagor’a ağ fırlatan Örümcek Adam , Zagor’u ağa hapsetse de, Zagor, baltasının keskin tarafı ile (Zagor’un baltasının keskin tarafı olduğu bilmeyenler olabilir, vardır efenim) ağı yırtacak, Örümcek’in en önemli saldırı silahının gücünü düşürecektir. Örümcek ancak ve ancak bu ağ ile bir işler çevirip Zagor’u dövebileceğinden, Zagor da bu oyuna düşmeyeceğinden, Zagor, etrafında dört dönen Örümcek Adam karşısında, aynı, gece yatan adamın kulağına gelen sivrisinek gibi, ilkten hiçbir şey yapmayacak ancak baltasını sıkıca kavradığı dikkatli gözlerden kaçmayacaktır. Aniden bir hamle ile baltasını fırlatarak havada ordan oraya uçan, karşı karşıya gelmeye cesaret edemeyen Örümcek’i kafasından vurur ve Peter’in kafasındaki pekmezi akıtır. Sivrisinek de, örümcek adam da nakavt olmuştur.
Zagor vs Mandreke
İlk Tahmin: Mandrake nereye alacak?
Olasılıklar: Mandreke mi kaldı be abi. Xanadu adlı şatosuna haciz geldikten sonra, Anadolu turnesine çıkıp kumpanya sihirbazı oldu adam. Akşamları şapkadan tavşan çıkarıp pişirmeye başladılar. Abdullah da memlekete dönmüş zaten. Bu şartlara rağmen hala karşı karşıya gelebiliyorlarsa, Mandrake önce Zagor’un kulağından bir lira çıkarır, Zagor da kemerinden baltasını çıkarır. Mandrake abra kadabra der. Zagor sakince Mandrake’nin kafaya baltayı ekleştirir. Mandrake ölür. Çiko şapkadaki tavşanları pişirir. Biter. (Ha, Mandrake’nin fırtına gibi estiği 80’li yıllarda karşılaşacak olsalar bu kadar kolay bir maç olmazdı tabi ki.)
2. turda da Zagor'umuz önüne geleni ezdi. Gerci Conan maçında bir haltlar döndü ama artık önümüze bakmamız lazım. Yok mu oğlum Zagor'a karşı adam gibi bir rakip. Hodri meydan!

Pazar, Mayıs 13, 2007

Zagor'un Kadınları...

Neler demediler ki? “O tek göz oda kulübede neler çeviriyorlar kim bilir?” mi demediler? Çiko ile aralarında münasebetsiz ilişkiler mi kurmadılar. Zagor’a, strec pantolonundaki yamayı da vurgulayarak gay göndermeleri mi yapmadılar... Kahramanımız Zagor bu söylentileri çıkaranların seviyesine inecek, bu nahoş söylentileri tekzip edecek tıynette biri değil zaten ancak gerçekleri de biri yazmalı.

Zagor’un taş gibi bir kanun kaçağı olan Blondie’yi atın üzerinde kucağına oturtup hoplata hoplata götürürken de söylediği gibi kendisi taştan yapılmamıştır. Onun da coşan hormonları, salgıladığı testosteronu ve nihayetinde düzenli olmasa da cinsel bir hayatı vardır. Zagor’un hayatı daima şiddetin gölgesinde olduğundan bu cinsel kimlik doğal olarak çok sık ortaya çıkmamış ve Zagor’un cinsel kimliği hakkında böyle yakışıksız söylemler oluşa gelmiştir. Zagor’a “hocam kamışa su yürüyor mu?” diye sorsanız sizi kaale bile almayacak, aksini kanıtlamayı asla düşünmeyecek, gene maceralarının peşine düşecektir. Ancak biz Zagor’un alçakgönüllüğüne sahip olmadığımızdan bu açıklamaları yapabiliriz: Evet sevgili okuyucular, tüm dost ve düşmanlar, sayın kaymakam, Zagor’un kamışına su yürümektedir. Zagor çift vurup tek saymaktadır, Zagor malabadi yapmaktadır, Zagor mercimeği fırına vermektedir, Zagor n’apar oğlum adamı…

Frida Lang
Zagor’un kadınlarını en önemlisinden başlayarak sıralarsak ilk sırayı elbette, ilk olarak kaybolan nişanlısını aramak için karşılaştıkları Avusturyalı aristokrat Frida Lang alacaktır. İlk gördüğünde Zagor’a abayı yakan Frida, başka bir maceralarında Zagor’la mercimeği fırına vermiş, Zagor’la beraber yatarak bir gece geçirmiş üstüne üstlük Zagor’un da bir an aklını başından almış, neredeyse Zagor’u evliliğe ikna edip hepimizi korkutmuştur. Neyse ki Zagor bu durumdan son anda da olsa kaçarak kurtulmuştur ancak Frida daima aklının bir köşesinde sevdiği kadın olarak durmakta, rakıyı fazla kaçırıp sarhoş olduğunda “Fridaaaoo” diye ünlemekte, Darkwood’daki kulübenin etrafındaki cümle mahlukatı uykusundan etmektedir.

Gambit
İlk sıraya Frida’yı koymak kolay ancak ikinci sırada adaylar çoğalmakta. Buradaki hiyerarşiyi çok önemsemeden gidersek, Gambit, Zagor’un, karşılaştıklarında, tabiri caizse yalamadan geçmediği bir karakterdir. Zagor, Seksapel bir kişiliği olan Gambit’in mesleği olan kumarbazlığı her ne kadar onaylamasa da Gambit’i daima sever. Gambit’in kumarbazlığını suistimal ederek, öpmecesine, soyunmacasına gibi masum isteklerle poker oynayıp, bilerek yenilerek keyfine bakar.

Virginia
Virginia, Zagor’un pek çok macerasında gözüken, Zagor’un yakın dostlarında Kaptan Fisleg’in kızıdır. Virginia, Zagor ile ailecek görüştüklerinden daima Zagor’a yakın olmuş; bu yakınlık kah plotonik kah sübyani, kah aşk şeklinde kendini göstermiştir. Zagor Kaptan Fisleg’den çekinip Virginia’yı resmen götürmese de birbirleri ile geçirdikleri yalnız saatler, sarılmalar, masum öpücükler vesilesi ileVirginia Zagor’un kırıklarından biri olma şerefine erişmiştir. Ayrıca Amerika’da okul okuması ve zekası ile, Zagor’un kahramanlık rolünü gören ve bu olaya entelektüel açıdan bakıp sorgulayabilen Zagor hakkında neredeyse kitap yazabilecek kadar dolu olan Virginia Zagor’un en zeki sevgililerinden biridir.

Elettra Warton
Elletra, Zagor’un bir macerasında, çok zengin olan bay Warton’u bir maden göçüğünden kurtarmaya çalışmış ancak başaramamış bu vesile ile bayan Warton ile tanışmıştır. Bayan Warton’un tek kızı olan Elettra Zagor ile ilk tanıştıklarında 9-10 yaşlarında bir kız iken, yıllar sonra tekrar karşılaştıklarında adeta taş kesilmiş, Zagor’un aklını başından almış, Zagor’un hatunları listesine bu şekilde bir giriş yapmıştır. Şu ana kadar önemli bir aktivitelerini göremesek de yüksek potansiyeli ile bu listeye girmeye hak kazanmıştır.

Marie Laveau
Gerçek bir kişiden uyarlanan Marie, çizgi romanda da aynı gerçek hayattaki gibi bir vudu kraliçesini canlandırmış, Zagor’un edelelerine kafayı takmış, onu prensi yapmak için Zagor’u bir müddet yaşayan ölü haline getirecek kadar saplantılı siyahi bir afettir. Her ne kadar Zagor bu ilişkiye bilinçli olarak girmese de, Marie Zagor’u kendine köle etmiş, kim bilir çizgi roman’a yansımayan saatlerde Zagor ile ne fanteziler gerçekleştirmiştir. Bu haliyle hileli de olsa Zagor’un hayatına giren kadınlardan sayılır.

Margie Coleman
Arkeolog Coleman’ın sarışın kızı olan Margie, şirin bir karşı cins olarak Kandrax’lı bir macerada Zagor’un karşısına çıkmış, ilişkileri Kandrax’ın Margie’ye yönelik tehditleri sebebiyle koruma içgüdüsü ile başlayıp, farklı içgüdülerle sürmüş, götü başı açıkta dalyan gibi kızılderililerden bunalan Zagor’un maceraya daha bir konsantre olmasını sağlamış ve etraftaki testosteron oranını düşürmesini bilmiştir. Macera sonunda ateşli öpücüklerle ödüllendirilen Zagor bir kırık kalp de ha bu diyarda bırakarak yoluna devam etmiştir.

Netice itibariyle Zagor, aşk hayatında çeşitliliğe önem vermiş, uzun süreli ilişkilerin nasıl kolayca tükendiğini bildiğinden kısa ama vurucu ilişkilerle daima özgür bir cinsel kimlik sergilemiş, kimseye bağlanmamış, motto olarak “Seversen z.kilirsin, z.kersen sevilirsin”i benimsemiş, arasıra Frida’nın adını sayıklasa da hiçbir zaman dönüp arkasına bakmamıştır.

Pazar, Nisan 22, 2007

Zagor vs Diğerleri (1. tur)

Zagor vs Teks
İlk Tahmin: Zagor kazanır.
Olasılıklar: Teks fantastik olaylara pek bulaşmadığından, normal insanlar ve silahlar dışında pek fazla tecrübesi olmadığından, her ne kadar canımız ciğerimiz de olsa, fantastiğinden mitolojiğine, vampirinden uzaylısına 370 bin farklı düşmanı yenen Zagor karşısında şansı yok. Ha, Teks, kankası Karson, oğlu Kit ve Tiger ile birlikte bir dalavere yaparlarsa, sotada kıstırırlarsa bilemem. Teks’den beklerim bunu. Ancak normal şartlarda Zagor Teks’e ranger marşını tersten söyletir.
Zagor vs Tommiks
İlk tahmin : Zagor rahat kazanır.
Olasılıklar: Tommiks’in Yaratıcıları Esse&Gesse’ye saygımız sonsuz, Tommiks’i, Kulver kalesini, gösterip vermemesi ile Türk kızlarına benzettiğim Çilli Suzi’yi, Konyakçı ile Dr Solosso’yu da sever bağrımıza basarız ancak eğri oturalım doğru konuşalım, silahı olmaz ise Tommiks’i ben bile döverim sanırım. Nevada barlarındaki çıtkırıldım tipleri sopalamakla olmaz bu işler. O yüzden fazla irdelemeden bu karşılaşmayı geçelim. Zagor wins.
Zagor vs Kaptan Swing
İlk Tahmin : Zagor rahat kazanır.
Olasılıklar: Kaptan Swing zaten belli bir misyonu olan, özgürlükleri için savaşan, naif, bir adam yani bir dava adamı olduğundan Zagor’un saf kuvvetinin karşısında esamisi okunmayacaktır. Ha, Zagor’a kırmızı urba takıp İngiliz askeri kılığına sokarsak belki Kaptan Swing’i biraz havaya sokabiliriz derdim ama o zaman bile en fazla Zagor’u bağlayıp, çayır çimenin ortasında bırakıp kalesine geri dönecek bu karşılaşmayı anlamsız kılacaktır. Zagor vs Superman
İlk tahmin: Sakat
Olasılıklar: X ışını var, üfledi mi donabilirsin, tükürdü mü boğulabilirsin, kafanı boş kola kutusu gibi ezebilir, bir trenden daha güçlü, bir sıçrayışla gökdelenleri aşabilir ancak; Superman, her ne kadar süper bir insan da olsa, Zagor’un birkaç sağlam balta darbesiyle kafatasında süpersel kırıkların oluşacağı da muhakkak. O yüzden kafadan Superman yer Zagor’u demek zor. Mesela kriptonitten bir balta yapan Zagor, Supermani rahatlıkla hacamat edebilir. Ayrıca Superman’ın, zamanında, süperliğinden hiç utanmadan Muhammed Ali’den sopa yemesi, duygusal hezeyanları, Luis Lane’e olan abartı ilgisi, yalnızlıklar kalesi, acı çekme tripleri gibi sayabileceğimiz bir sürü özelliği aynı zamanda en zayıf yönlerini oluşturmakta. Gerçekçi olduğumuzda, bu zayıf özellikleri avantaja çevirebilen bir Zagor Superman’i yenebileceği gibi, Superman’ın sevgili Zagor’umuzu yenebilme ihtimalini de saklı tutmalıyız.
Zagor vs Kaptan Amerika
İlk Tahmin: Kaptan Amerika kim be?
Olasılıklar: Zagor bırakın Kaptan Amerika gibi milliyetçi bir kahramanı, Kaptan Amerika ile birlikte, ateş adam, demir adam, lastik adam, taş adam, buz adam, kıl adam, yün adam gibi tüm Amerikan kofti kahramanları Los Angeles figüranlar kıraathanesinden toplanıp Zagor’a dalsalar dahi; Zagorumuz her birinin dersini ayrı ayrı verecek, “Lan siz ne biçim mahluklarsınız, ananız bacınız yok mu lan sizin?” deyip, “Siz önce hükümetinizi, önce kendinizi adam edin de sonra kahramanlık yapın” diye ekleyip, baltasını bir kenara bırakıp, tüm bu zibidileri yağlı baton sucukla dövecektir. Verecektir sopayı bele bele, verecektir sopayı baldıra baldıra. (Not: elbette bu kofti amerikan kahramanlarının içinde olmayan Silver Surfer olsun Spawn olsun ve adını sayamadığımız, hükümetle, artistikle işi olmayan tüm kahramanları tenzih ediyoruz)
Zagor vs Çelik Blek
İlk Tahmin : Zagor rahat kazanır
Olasılıklar: Sevgili Il Grande Blek’imiz de aynı Kaptan Swing gibi bir dava adamı olduğundan, Zagor gibi bir kahramanın karşısında tutunamayacağı malumunuz. Zagor’u Blek’in düşmanları İngiliz kılığına da soksanız, Rodi’yi kaçırıp işkence de yapsanız Zagor’u yenecek kudreti bulamaz. Geçelim bir kalem.
--
Birinci Tur sonunda: Zagor’u Superman dışında zorlayacak bir rakip bulamadık. Bir sonraki turda diğer düşmanları bekleyelim bakalım.