Doksanlı yıllardaki 900’lü hat furyasını hepimiz biliriz. İlk defa “alo seks” hatlarıyla başlayan bu akımın bizim gibi her şeyi günlük yaşayan carpe diem’i felsefe edinmiş bir toplumda coşmaması, şirazesinden çıkmaması mümkün değildi tabi ki. Nitekim öyle de oldu. Önce yurt sathındaki abazan bünyeler televizyondaki hisli kadın seslerini, “seni bekliyorum” nidalarını duyarak erekte organlarıyla 0900’lü tuşlara bastılar. Telefon faturaları aracılığı ile önce onların paraları toplandı. Ve fakat potansiyel inanılmazdı. Paralar tıkır tıkır geliyordu. Hedef kitle genişletildi, cümbüş başladı.
Sibel Gökçe’nin “Ara Beni Boya Beni” hattını arayan “Kartal Maltepe” namlı kişi ile o yıllar tanıştık, Çocuklar için “alo masal”, ganyancılar için “Al eline kuponu ara Nalkapon’u”, yaşlılar için “Alo yalnızlık”, evde kalmış kızlar için “Alo Tarkan” derken, toplumdaki her farklı kesim için bir hat oluşturulmuştu. Orhan Gencebay bile “yalnız değilsin” şarkısını 94 yılında ilk defa 900’lü hatlarda dinletiyor, Bahadır Boysal bile, hatta ve hatta Doğu Perinçek bile 900’lü bir hat ile “gelin konuşalım, tartışalım” tadında furyadan faydalanıyordu.
Böyle bir ortamda bir avuç fumettici ve aslında daha kalabalık olan potansiyel çocuklar unutulmadı. arayın “Kızılmaske’yle Eden adasına bir yolculuk yapın”, “Tommiks’e yardım edin” , Çelik Blek’e 50 kişi dalmış, yetişin” gibi provokatif sloganlarla ceplerdeki üç beş kuruş da indragandi yapılmaya başlandı. 0 900 900 286 , Baltalı İlah Emrinizde. “Ara, Zagor ile birlikte Darkwood’a bir yolculuk yap” çağrısıyla havaya giren çizgi roman okur potansiyeli taşıyan bir sürü çocuk, gizlice hatları arayıp, 5-6 dakikalık; “Zagor koş, aahh, Kızılderililer geliyor, yihhuu, dikkat arkanda” vb zırvalardan oluşan ses kaydını, dakikası 8333TL’den dinliyor akabinde telefon faturaları ile birlikte bilindik süreç başlıyordu.
Bugün geçmişe nazaran daha da azalan, sürekli kan kaybeden bir çizgi-roman okur profilinden bahsediyor isek bunun sebeplerinden biri de 900’lü hatlar furyasıdır. Memo tembel çizer gibi iddia ediyorum… Bu iğrenç furyaya kadar kör topal da olsa kemik Zagor ve çizgi-roman okuyucusu düzenli olarak yetişiyordu. Toplamda bir avuç da olsa çocukken Zagor ve çizgi-roman ile tanışan bir kişi bir daha ondan kopamıyordu. Hoyrat velilerin “Teksas Tombiks” baskılarının yanında gizlice de olsa çizgi-roman okuyan çocuklar bu furya ile birlikte evlerdeki, üzerinde dört haneli numarası yazan ve bir dantel ile tozdan korunan, haftada bir iki görüşmenin yapıldığı telefonlara saldırıp, 7 dakikalık Zagor hikayesini dinledikten sonra, aybaşında gelen fatura ile birlikte babalarından hayatlarının sopalarını yemişler, nice telefon camdan balkondan atılmış ve parçalanmış, gencecik fidanların Zagor ile olan ilişkileri o yıllarda hunharca koparılmış ağaç yaşken eğilmişti. Tek başına cümle kötülüğe kafa tutan Zagor, kapitalizme yenilmişti.
1 yorum:
yine aybasi gelmis,zagor bir farkli konuyla daha karsimiza o sari kirmizi kostumuyle cikivermis,bu arada o sopaya iple bagli baltasiyla ceviz dahi kiramaz demek isterdim ama dilim varmaz.cunku bilirim zagor o,ilah bir nevi.
ama ilah emrinizde sloganini hic tasvip etmedim,sinirlendim hatta,zagor kimsenin emrine falan girmez,zagor bilmedigi numaradan gelen aramalari acmaz bile diye bilirdim, yanilmisim,para zagoruda satin almisti,ama bizim cocukluk anilarimizi alamayacak,biz yinede zagorun telefon ahizesi yerine at kamcilayan ellerine imrenip kotulugu alt edecegiz,
daha fazla yazamiyacagim,hislendim
saygilar
Yorum Gönder