Pazar, Ocak 11, 2009

Zagor vs Melih Gökçek

İlk Tahmin: Gökçek alır. Ah ah. Şaka yahu. Zagor alır tabi ki. Ee, Zagor alır değil mi? Hı?

Olasılıklar: “İyice saçmaladın be hacı, Melih Gökçek nerede Zagor nerede demeyin” dostlar. Ben bir şekilde Melih Gökçek’e haber uçuruversem “Zagor senin hakkında şöyle böyle demiş” diye, “fitne fücur yapmış” diye; benim bildiğim Melih Gökçek bu çizgi-roman kahramanıdır demez, 1800’lü yıllarda yaşamış demez, bir şekilde Zagor’u bulur ve onu düelloya davet eder. Elbette ki Melih Gökçek, Zagor karşısında er meydanında değil,  en güçlü olduğu arenada, yani televizyonda savaşmak isteyecektir. 

Elinin altında, aralarına beyaz kağıtlarla ayıraçlar konmuş  yüzlerce Zagor cildiyle gelen Melih Gökçek’i görür gibiyim. Elindeki Zagor cildini kameralara sallayarak, “Bırak şimdi Ankara halkını, sen bu karelere cevap ver. Kızılderili halkının koruyucusu geçiniyorsun ama bak bu kadar Kızılderili öldürmüşsün, işte
 belgeler,  duman vererek, ışık gösterisi ile kızılderilileri ilahım ben diye kandırıyorsun. İşte hepsi yazıyor. Hem ilah ne demek. Sümme haşa. Sen Allaha karşı mı geliyorsun” diyerek Zagor’a durmadan vuracak. Yetmeyecek, “Peki ya  Çiko ile tek başına geçen geceler, o kulübede iki erkek neler çeviriyorsunuz kimbilir” diye  belaltı çalışmaya devam edecek. Ola ki tartışmanın yöneticisi Uğur Dündar “aa bu kadarı da fazla ama Sayın Gökçek” diyerek araya girmek istesin, ona da “Siz hiç konuşmayın. zaten Martin Mystere diye gene aynı yayınevinin başka bir kahramanına olan aşırı benzerliğiniz yüzünden Zagor’un tarafını tuttuğunuz belli, bana komplo yapıyorsunuz…” diyerek onu da susturacaktır.

Zagor alışık olmadığı tüm bu kakafoniden sersemleyecek ve Melih Gökçek ile  iletişim kurmanın tek yolunun beden dili olduğunu anlayacak akabinde baltasını sakince masanın üzerine koyacaktır. 

Melih Gökçek elbette bu tür imâlara pabuç bırakacak biri değil. Baltayı görür görmez anında korumalarını devreye sokacak, ayrıca, samuray kılıcı sahibi olan oğullarını da Zagor’un üzerine salacaktır. Üzerine saldıran onlarca kişiyi gören Zagor, derin bir “ohh” çekecek ve en iyi bildiği işi yaparak herkesi sıradan güzelce paketleyecek,  tek başına kalan Melih Gökçek’in üzerine yürüyüp  “baltam gelecek kellen gidecek” diyerek onu iyice korkutacaktır.  Melih Gökçek tüm korkusuna rağmen  en güçlü silahı olan 32 dişe keman çaldıran müthiş sırıtışını yaparak son kozunu oynayacak, hatta dişlerinden yansıyan parlama ile  Zagor’u kısa bir süre afallatacak, ancak “ahyaak” sesi akabinde baltanın kafaya ekleştirilme efekti  ile karşılaşma bitecektir. 

Ancak benim bildiğim Melih Gökçek bunu Zagor’un yanına bırakmaz. Her gün yapacağı bir basın açıklaması ile Zagor hakkında binlerce iddiada bulunacak, Zagor balonları yaptırıp kameralar önünde bunları patlatacak, en iyi ihtimalle üşenmeyip kendini Darkwood’un bağlı olduğu Pennsylvania’dan senatör seçtirip Zagor’u yerinden yurdundan edecektir. Nerden bulaştıysak bu adama... 

Cumartesi, Ocak 03, 2009

Zagor'un Albümünden (6)

İtiraf edelim Zagor’un komik bir kostümü var. Çoğu macerasında çoğu kötü adam kendi meşrebince dalga geçti bu kıyafetle. Kırmızılı, palyaço, soytarı vb aşağılamalarda bulunup temizce sopalarını yedi herkes. Vahşi batıdaki en açık görüşlü en anti muhafazakar adam sayılabilecek, ilk göz ağrımız Ken Parker bile “İnsanlar, Hayvanlar ve Kahramanlar” adlı macerasında Zagor bardan içeri girince ona ve tabi ki kıyafetine hayretler içinde  bakıp, "ne garip insanlar var yahu" diyerek muhabbetine devam etti.  Ken Parker’a karşı boynumuz kıldan ince ama Zagor’un kıyafeti ile dalga geçenlere iki çift laf etmeli. 
Daha önce yazdık hep bunları. Kitaplarımızda bir bir söyledik. Kıyafet, imaj, karizma, maske, kanka, hayvan, bunlar kahramanlık müessesinin gerçekten de en önemli ve gerekli unsurlarıdır. Hele ki Zagor gibi, Kızılderilileri ilahım ben diye kandırıp demeyelim de etkileyip, etkisinin çoğunu bu mitten, görünüşten, kıyafetten ve dolayısı ile bu karizmasından alan bir kahraman için kıyafet hayati önem kazanıyor. Bazı maceralarında farklı kıyafetlerle gördük Zagor’u. Kaban giydi üstüne, yırtıldı komple üstü başı, tanınmamak için kılık değiştirdi ve her seferinde yadırgattı okuyucuyu.  Örnek karede de gördüğünüz gibi o yıllarda Amerika’daki en modern kentlerden biri olan Chicago’ya, bir arkadaşının kaçırılan oğlunu bulmak için  gidip, sudan çıkmış balığa dönen Zagor; millet kıro demesin diye bir terzide takım elbise, mintan, ayakkap falan denemiş; papyon olayına girerek, satıcıyla pazarlığa girişmiş, kırk yıllık esnafmış gibi, "kaçtan veriyon bu takımı", "en son kaç olur", "aynısı Darkwood’da 15 dolar şerefsizim" gibi lakırdılarla, kendisine daracık takımı satmaya çalışan satıcılarla savaşmış, Chicago’nun kazığını yememek için de oradaki eskicene bir ceketi satın almıştır. 

Cümle zalımın karşısında dimdik duran Zagor’un, Kızılderililerin karanlıkta  görünce altına kaçırdığı Zagor’un takım elbisenin içine girince mali müşavir gibi munis bir adama dönüştüğünü görüyorsunuz. Artık Zagor’un kostümüne laf eden çıkmaz umarım.