Salı, Mayıs 18, 2010

Baron Bela Rakosi

Adı: Bela Rakosi
Meslek: Baronluk
Kütük: Macaristan
Baba Adı: Arpad
Ana Adı: Hacer
Medeni Durumu: Baş Vampir

Zagor’u seven bünye Vampiri de sever. İnsanların kanını emen yarasaların olduğunu, Porfiria hastalığına yakalanan kişilerde kan içme isteğinin oluştuğunu, güneşe çıkamayan kişilerde Kseroderma Pigmentozum hastalığı olduğunu, günümüzde biliyoruz. Ancak geçmişte insanoğlu bunu bilmiyordu. İlkçağı, ortaçağı düşündükçe kendimden geçiyorum. Sara krizi olanın peygamber, Kseroderma Pigmentozum’u olanın vampir olduğu, dünya dönüyor diyene idam hükmü verildiği, bilim insanlarının cadı ilan edilerek yakıldığı, mucizenin, büyünün, olağanüstü olayların hiç bitmediği tam anlamıyla fantastik devirler. Keşke frp oynar gibi gerçekten ölüm tehlikesi olmadan o devirlerde yaşayabilsek. Maalesef esrarengiz, mistik, inanılmaz her olayın mantıklı bir açıklaması var. Çoğu da biliniyor.

Vampir var mıdır yok mudur? Vardır tabi ki. Kitaplarda, filmlerde, muhabbetlerde, hele ki çizgi-romanlarda… İyi ki de varlar. Vampir kültünün hem merkezinde hem de etrafında inanılmaz büyük bir sektör ekmek yemekte. Vampir konusu o kadar bereketli ki, istersen en klişe vampir senaryosunu yaz, sarımsakla, güneş ışığı ile vampir öldür, istersen detaya gir, ister Twilight gibi romantik vampirlerle yeni nesle göz kırp, istersen tüm dünyanın vampir olduğu bir vampirler medeniyeti yarat(*), istersen vampirlerin varoluşsal acılarına odaklan(*), her türlü gideri var. Belirli bir kemik sempatizan kitlesi hazır.

Efsane film Fright Night’dan, From Dusk Till Now’a, Cappola’nın Dracula’sından 30 Days of Night’a, Vampire Hunter D’den The Lost Boys’a kadar müthiş vampir filmleri/animeleri izledik. Sinemada bu kadar popüler olan bir konunun çr sektörüne yansımaması imkansız. Dolayısı ile Dylan Dog, Dampyr, Nathan Never gibi çeşitli çr’larda ve elbette ki fantastik olayların mıknatısı Zagor’da da vampir gördük.
Zagor’un karşısına üç macerada çıkarak kendisini Zagor düşmanı olarak tescilleyen Baron Bela Rakosi bir baş vampirdir. (Ki bu isimle, sinema tarihindeki unutulmaz Dracula Bela Lugosi’ye yapılan gönderme açıktır. Bela Lugosi’nin filmlerini izleyemeyen nispeten genç kuşağa Bela Lugosi’nin nasıl biri olduğunu anlamak hem de b movie dünyasına saygı için Tim Burton’un Ed Wood filmini tavsiye ediyorum. ) Hepimizin bildiği gibi Baş vampirler, normal vampirlerin korktuklarından korkmazlar, telekinetik güçleri vardır, kolay ölmezler, kaldı ki öldüklerinde de belli ritüeller ile canlandırılabilirler.

Zagor’un Rakosi ile tanışması şans eseri oluyor. Bir arkadaşının kervan liderliğine yeni başlayan oğlunu kollamak için kervana katılan Zagor, kervandaki atlı arabalardan birinin Macaristan’dan Amerika’ya göç eden Baron Rakosi’ye ait olduğunu bilmeden maceraya bulaşıyor. Sonrası kıyamet, tarraka…

İlk karşılaşma Zagor'un vampirle olan ilk teması ile ilgileri üzerine çekerken mizahi yönden de başarılı bir maceraya imza atılıyor. Çiko’nun sarımsak sevdası, her seferinde vampirden yanlışlıkla kurtulması gibi enstantaneler başarı bir şekilde korku dolu maceraya yedirilip gerilim havasında sırıtmamayı başarıyor.

İkinci karşılaşmada Rakosi’nin sadık yardımcıları Zagor’u buluyor ve Zagor’dan Çiko vasıtası ile aldığı kandan tekrar dünyaya gelerek tüm kasaba ve Zagor’a musallat oluyor.

Benim en sevdiğim vampir karşılaşması olan üçüncü karşılaşmada Zagor’un biricik aşkı Frida ile Sami Paşa adlı bir Türk’e daha doğrusu Osmanlı’ya da rastlarız. Aksiyonu, gerilimi, hikayesi ile vampirli, kurt adamlı romantik komedili, maceralı, fantastik bir film gibidir bu macera. Özellikle Sami Paşa şahane bir karakterdir. Zagor’un yanında cümle uğursuz mahlukata korkusuzca karşı koymuş Zagor’un da haklı takdirinin yanında Osmanlı mutfağından örnekler vererek Çiko'nun da hayranlığını kazanmış, Zagor’un Osmanlı turu için şahane bir vesile de olmuştur. (Zagor senaristleri yazmazsa ben yazacağım Osmanlı macerasını)
Zagor evreninde vampirler elbette ki klişe yönleri ile var oluyorlar. Aynada gözükmeme, güneş ışığında yok olma, kalbe kazık çakıldığında ölme, sarımsak ve haçdan korkma vb klişeler ardı ardına sıralansa da her vampir macerası ratingi bir anlamda garantiliyor. Hele de iyi ve kötü karakterlerin derinine inip birbirleriyle olan ilişkileri ortaya çıkaran hikaye, ecnebinin soap opera dediği, kabaca pembe dizi olarak dilimize çevireceğimiz bir sürükleyicilik de kazanarak Zagor okuyucusunun haklı ilgisine mazhar oluyor.

Rakosi teke tekte Zagor’u sıkıp buruşturacak güçte de olsa, malum zayıf yönleri sebebiyle yenilgiye uğrar boyuna. Son macerasında da yanarken ateşler arasında bırakırız kendisini. Ancak herkesin malumudur ki baş vampirler kolay ölmez. Bu demektir ki, vampirli maceralar devam edecek.

Vampirlerle ilgili iki klişenin de açıklamasını yaparak bitirelim:

Birincisi Vampirlerin sarımsak düşmanlığı. Vampirlerin neden sarımsak yemediklerine dair envayi çeşit teori var. Yukarıda saydığımız hastalıkların da alametlerinden biri diyenler var. Benim teorim şu: Bu vampirlerin alayı kont, dük, baron gibi soylu, asil ve zengin kişiler olduklarından, sarımsak yiyip baloda karşı yörenin düküne sarımsaklı nefesle eziyet çektirmek çok büyük ayıp olduğundan sadece vampirlerde değil, tüm görgü sahibi kişilerde sarımsağa karşı böyle bir direnç vardır. Test için eşrafınızda/işyerinizde bir öğlen vakti, en havalı bulduğunuz kişiye bol sarımsaklı bir mantı uzatın. Anında kaçacaktır. Vampirlerde de böyle. Oysa bilmiyorlar ne kadar faydalı.

İkinci klişe de haçtan korkma mevzusu. Bu da enteresan bir korku. Hac dediğin şey o kadar korkulacak bir şey değil. Dedeler nineler gidiyor, biliyoruz. Eskiden otobüslerle falan çok zormuş ama şimdi uçakla gidip tatil yapıp geliyorlar. Hatta şimdi google earth’dan kabe’yi tavaf eden var. İki şeytan taşlaması, bir umre, tavaf, bitti gitti. Bu o kadar gerilecek bir şey değil. Hacdan korkmalarına gerek yok. Artık bu klişeden vazgeçmeleri lazım vampirlerin.

29 yorum:

Romans dedi ki...

Hollwood'un yeniden şekle şemale soktuğu romantik, yakışıklı, iyi mi iyi vampirlerden hele hele kızların bayıldığı vampir Edward'dan hiç haz etmem. Karamba karambita...Ben vampirler konusunda
eski kafalıyım. Vampir dediğin kan emer, tabutta uyur falan.. Nedir bu Edward Bella aşkı, iyi niyetli vampir Edward... Binlerce kasırga aşkına! Olur mu böyle şey?

Gene de vampirler acınacak yaratıklardır, haydi fazla üstlerine gitmeyeyim. Ne güneşin doğuşunu görebilirler ne batışını... Tamam uzun yaşarlar. Fekat zamanlarının çoğunu tabutta geçirirler.. Darkwood'un bütün davulları adına... Yaşamak mı bu?

Ben Zagor'un Baron Bela Rakosi'li maceralarını nasıl olmuşsa atlamışım... Zorla yukardaki iki paragrafı yazdım...Bilmediğim bir konuda yazmaya gayret ediyorum... Ben neden hep Tomrukcan'dan daha iyi olayım diye uğraşıyorum... Atalarımın ruhu aşkına! Vampir olmak için illa kan içmek gerekmez ki... Günümüzde savaşıp kan dökenlerin vampirden farkı ne peki? Ben.. Ben...Karamba karambita!! Ben... Vampir olamam değil mi? Gizli bir vampirlik vaziyetim var mı yoksa??? Yaaa... Baron Bela Rakosi'yi konuşmuyor muyduk? Ben nerden bana geldim şimdi??? GULP!!!

Hayal Kahvem dedi ki...

Merhaba Sıtkı Sıyrıl,
İzmit'te kitap fuarı var. NTV Yayınevi hariç çizgi roman satan bir yayınevi bulamadım. Zagor mesela.. Yok.. Ne fena.. Keşke Lal kitap'ta katılsa bu fuarlara:)

Zagor ve vampirler konusuna döneceğim daha sonra...
Şimdi bir tek şey yazmak istiyorum. Hava ısındı ya...Romans keşke çenesinin üstüne soğuk suya atlasa...Şu sevimsiz kızgınlığı son bulsa:(

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sevgili Romans, sayenizde tüm blog camiasında meşhur biri oldu tomrukcani :)

Üstelikte Zagor'un Baron Bela Rakosi ve Frida Lang'lı macerasını da okumamış.... cık cık cıkkk :)))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sıtkı hocam, gene beklediğimize değen güzellikte bir çalışma çıkarmışsınız :) Ellerinize sağlık. İçinde Sami Paşa'nın da olduğu ve Frida Lang'ın Baron tarafından tutsak edildiği macera müthiştir gerçekten. O macerayı bulup tekrar okumalıyım. Hatırladığım kadarıyla da Sevgili Frida'mızın başka gönül ilişkileri de vardı. Esas oğlanın adı da Manfred'miydi neydi...

Sıtkı Sıyrıl dedi ki...

Vampir konusundaki ilhamı Vildan hanım'ın blogundan aldım. Selamlar :)

Romans ile Tomrukcan'ı zevkle seyrediyoruz :)

Ben Lal yayınevi olacağım, bir ajanstan bir tane Zagor kiralar baltası ile fuara salardım. Satışları gör sonra. Zagor gibi düşünemiyor yayınevleri. Sonra neden satışlarımız az diye soruyorlar.

Sıtkı Sıyrıl dedi ki...

Bu arada merak edenler için macera bilgilerini de verelim:

1.karşılaşma:
Tay - 56'lık seri : 34 Tören, 35 Kabus

2. Karşılaşma:
Tay - 56'lık seri : 5 Muskanın Sırrı, 6 Vampirin Dönüşü (evet ikinci macera birinciden daha önce yayınlanıyor. Zagorcu'nun çilesini görüyorsunuz)

3. Karşılaşma
Lal Yeni Zagor Serisi : 9 Vampir, 10 Frida Lang'ın Sırrı , 11 Gecenin prensi

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

valla ben gönüllü bile olurdum fuarda gezerdim, bir elimde balta, bir elimde kıllanan adam modeli bir bardak çay :)))

nasıl bişiiii derseniz, mesela şöyle bişi :

https://docs.google.com/leaf?id=0B2fbRIs67gKsMTQ3ZDc3NzgtYjE4OC00MzhmLTk1YzUtNWRjNTE3MzQyODdk&hl=tr

ayrıca, lal kitap'ın yerinde olsam 3 cilt klasik seri zagor alana, orjinal zagor tişörtü felan bişi verirdim. Hem de her boy. hatta biraz daha şirinlik olsun die tişört bedenlerini "KÇ" , "EW" diye özel boyutlarda imal ettirirdim :))

Selamlar, sevgiler...

Sıtkı Sıyrıl dedi ki...

Tomrukcan Bey, daha önce söyleyen oldu mu bilmiyorum ama Zagor'a acayip benziyorsunuz. :)

Romans dedi ki...

Tembihliyim...Söz verdim... Karamba karambita... "KÇ" , "EW"...
Öyle mi?...Özel boyutmuş... Anlamadım sanki... Söz verdim.. İyice tembihliyim.... Binlerce kafa derisi aşkına...Kendimi öfkelenecek bir şey olmadığına inandırmaya gayret ediyorum... Öfkeden gözüme uyku girmiyor... Sen beni bilirsin sevgili meryem ana... Fazla hareketi olmayan, rahatına düşkün biri gibi görünsem de maceranın çağrısına asla hayır demem... Atalarım ruhu adına... Romans'ın sözü bu! İyice tembihlendim..
Sinirlenmemeliyim... Hayatımı tehlikeye atmaya, kemer sıkmaya, hatta gözü kanlı düşmanlarla boğuşmaya bile razıyım... Kör talih midir nedir, bilmiyorum... Bu...olanlara...
TC'nın yazdıklarına isyan ediyorummmm...... Söz verdim... Ünlem kulanmadan yazıyorum... Ammaaa isyan ediyorummm....mmm.... Midem gurulduyor... Bu iyiye işaret... Kızgınlıktan sadece 4 büftek ve yarım kilo haşlanmış papates ile yarım tepsi turtayı zar zor bitirmiştim.... Hımmm... TC'nın "nasıl bişiiii derseniz, mesela şöyle bişi " dediği şiye bile bakamıyorum...... nasıl dayanacam yarın akşama kadar..... tembihliyim... söz verdim... karambaaaaaa karambitaaaaa.....

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sıtkı hocam, sizin Zagor avatarınız, benim fotoğrafı rölantide bile pataklar :)) Hem blogun kimi okurları onu sizin fotoğrafınız olarak bile kabullenmişlerdi :))

Meraklısına not : Büyük Albüm Sayı 45'in kapağından aşırılmadır. :))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Eheheeh :) Sevgili Romans, neden tembihlisiniz, hayırdır? yoksa Ulu Manitu'nun bilge büyücüsü Masevi bir büyü ile parmaklarınızı mı kilitledi ?

Klavyedeki n,a,c,k,u,r,m,o,t harflerine bastığınız halde yazmıyor değil mi klavye? Çünkü kardeşlerim porsukcan, yahnican ve pilavcan size öyle bir entrika yaptılarki klavyenizdeki bu tuşlara Zagorun baltası ile bile vursanız, o kelimeyi yazamayacaklar :))

Bu arada önceki yazıda bahsetmeyi unutmuşum, Sıtkı Hocam, Haç mevzuuna getirmiş olduğunuz açıklama takdire şayan ::))) Olayı hiç bu açıdan düşünmemiştim. acaba vampirler hac diyince sıcak arabistan çölleri ve tünelde sıkışıp kalmak akıllarına geldiğinden mi telef oluyorlar? :))

Romans dedi ki...

tc'nın bu şenlikli, kendine güvenen, meydan okuyan yorumlarını
okudum.... aramızda kurulduğunu düşündüğüm her nevi radyolik hattı koptu sanki... neden koptu diyecek olan olursa... karamba karambita...
çünkü ben, o eski ben oldum sonunda... ben o eski ben olunca,
link hattı koptu anlatabiliyor muyum? yavaş yavaş cebellut ruhumdan uzaklaşıyorum.... teslimiyetçi, uysal ruhuma geri dönüyorum.... Darkwood'un bütün davulları adına.... aramızdaki hat koptu diyorum... demiyorum kurtulduğumu deklare ediyorum.... Sanki aramızda bir vampir dolanıyor idi..... Vay canına.... tc'ın yorumunda "bu tuşlara Zagorun baltası ile bile vursanız, o kelimeyi yazamayacaklar :))" cümlesini gördüğümde, kalbine çakılan kazık gibi SWACK diye girdi.... Aramızı bozan vampir öldü sanki... Öleeee sarmısak, hac hikayeleri bilem gerekmedi.... Bir anda.... Anlatabliyor muyum..... SWAAAACKK... Bitti.... Herşey bitti.

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

hay allahh, bin keçinin sakalı, karamba karambita, sülalemin bütün bıyıklıları adına, eczacı dededim tüm hileli ilaçları adına, darwood'un tüm davulları adına...

bakınız bir türlü yoramıyorum mevzuyu, yorum yazamıyorum... Romans'ın şah'ını devirmesi bana yaramadı... hıkkk. mıkkkk. ahankkk... ne dicem ben şimdi... cozzttttzzzz... su soğuk mu? boyu geçiyor mu? çotanakkkkkkkkkkkkkkkkk

Romans yoksa, TC nin de bir kıymeti yok :((((

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Baron Bela Rakosi bilem konuyla ilgili bir beyanatta bulunmuş, ahanda aşağıdadır :

https://docs.google.com/leaf?id=0B2fbRIs67gKsYmFhZDE5YzAtNGI5Mi00YjA3LTkwY2QtMDIwMzc2MzBjODlm&hl=tr

Romans dedi ki...

"Romans yoksa, TC nin de bir kıymeti yok :(((( "
bu doğru olabilir mi?!!!

kafam çok karışmıştı. karamba karambita. frekans değiştirmeye karar vermiştim.

https://docs.google.com/leaf?id=0B2fbRIs67gKsYmFhZDE5YzAtNGI5Mi00YjA3LTkwY2QtMDIwMz

öncelikle, bu link hata veriyor,ne olduğunu göremiyorum. fakat bilmiyorum, göreceklerimi gördükten sonra, "hay görmez olaydım" der miyim ki? ya zagor'un yeni dövüş teknikleri yazısıyla, gene dövüşmeye girişirsem....ne biliyim... ne güzel bitirmiştim. herşey bitmişti.

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

bakınız, siz radyolink hatlarını koparınca benim linkler de çalışmaz oldu...

tekrar tamir ettim, bakalım bu sefer çalışacak mı...https://docs.google.com/leaf?id=0B2fbRIs67gKsYmFhZDE5YzAtNGI5Mi00YjA3LTkwY2QtMDIwMzc2MzBjODlm&hl=tr

Romans dedi ki...

aslında diplomatça iyi konuştuğumu söylerler. ancak ben de insanım. düzgün bir şey yazabilmem için eşref saatimde olmam gerekir. insan kuş misalidir. günü gününe uymayabilir. bugün tc'nın yorumuna cevap verecek kudrette hissetmiyorum kendimi.

darkwood'un bütün davulları kafamın içinde gümbürdüyor. niye mi? ben kabak çiçeği boyutundayken,
romans'ı kim gibi tasvirlemiş gördünüz mü? binlerce kafa derisi adına... hayır bence kutsal şiva ve vişnu adına desem daha doğru olur. veya manitu öfkeden korusun beni. ben kızmayayım da kim kızsın? kafamdaki gümbürdeme bir bitse, iki kafa hareketi sergileyeceğim şimdi. bu yorum bana yeterli gelmedi. tc'nın bir başka yorumda yazdığı gibi...
'buna geniş zamanda bir cevap yazacağımmmm :))))'

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Romans dedi ki...

Karamba karambita! Şu yukardaki yorum yazarı tarafından kaldırılmış.
İyi ben de tüm yorumlarımı kaldıracağım o zaman! Darkwood'un bütün davulları adına! Ne yazıyordu orada ve kim yazmıştı? Niye sildi yazdığını? Pişman mı oldu!!!!
Sıtkı Hocam, böyle şey olur mu?
Ben de silebilir miyim, yazdığıma pişman olduğum yorumu mu?

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Zagor dedi ki...

o yorumu ben sildim Romans:) Darkwood'daki barış ve huzur ortamının devamı bakımıdından milli birlik ve bütünlüğe en çok ihtiyacımız olan bu günlerde netekimm.. silmeyelim de besleyelim mi? Dış mihrakların oyununa gelmeyelim :))

Romans dedi ki...

Tomrukcan, siz ne demek istiyorsunuz şimdi? Beni neyle itham ediyorsunuz? Binlerce kasırga aşkına!Ne yani, benim barış ve huzur ortamını bozduğumu mu düşünüyorsunuz? İyi de barış çubuğunuz elime ulaşmadı ki daha! Dış mihraklar mı? Daha neler?
Karamba karambita! Siz ayaküstü senaryo mu yazıyorsunuz?!!

Romans dedi ki...

Tomrukcan, biraz mahcup yazıyorum fekat kaç zamandır aklımdan atamıyorum. Siz Zagor gömleği gönderdiniz mi sahiden bana? Var mı Zagor gömleği? Hani KÇ ebatında filan...Kızlar meraklı olurlar bilirsiniz giysilere:)Varsa eğer gerçekten,Drunky Duck kargo ile tekrar gönderebilir misiniz zahmet olmazsa bana:))Yanına barış çubuğunu koymanıza gerek yok!
Haklısınız kaç kişiyiz zaten şurada:) Şu geçici dünyada kavga etmeye ne gerek var?

Bi dakka! İnanamıyorum neler yazıyorum ben....Üff! Nihayet öfkelenmeden bir yorum yazabildim, Tomrukcan'a! Nasıl yapabildim? Karamba karambita:)))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

ah, aslında KÇ bedeninde Zagor gömleğiniz hazır ve masamın üzerinde duruyor. Her an sevkiyata hazır bir şekilde hem de :)) Fekant Drunky Dunk kargo nereye göndereceğini bilemiyor. Siz bana PTT adresinizi gönderiniz lütfen. Darkwood'dan oraya gelmesi en fazla bir hafta sürer sanırsam :))

Liberty kalesindeki Gümrük Muhafaza Memurlarını yakından tanırım, sevkiyat konusunda sorun çıkarmayacaklardır diye düşünüyorum :)) Eğer bir sorun olursa bana duman işaretleri veya tam tam'larla haber veriniz :))
Duman işaretlerini bilmiyorsanız eğer, Sıtkı hocamın konuyla ilgili makalesini lütfen tekrardan okuyunuz. bkz : http://sitkisiyril.blogspot.com/2008/03/zagorun-duman-mesajlar.html

Selamlar...

romans dedi ki...

Zagor'un iletişim yöntemleriyle mesaj göndermeyi sular seller gibi bilirim. Derseniz kime gönderdin bu güne kadar diye, kimseye göndermedim. Çünkü uzakta yaşayan, Zagor'un iletişim yöntemleriyle mesaj gönderebileceğim, ayrıca bu yöntemleri bilen benden başka kimse yoktu ki! Nasıl çözsün mesaj şifrelerini. Şimdi tanıyorum. Tomrukcan var. Dumanla mesaj göndersem, alıcıya ulaşıp ulaşmadığını nerden anlayacam? Bir de hangi yöne dumanı top top yapıp havalandıracam? Bilmiyorum ne tarafta yaşadığınızı. Önce
mümkünse sizin mail adresinizi bir yolla alsam. Sonra mesajımı size yollasam..Afedersiniz Tomrukcan çok merak ettim ne renk göndereceğiniz gömlek:))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Romans, dikkatli bir Zagor okurunun, Zagor'un gömleğinin ve hatta pantolonunun ne renk olduğunu, pantolonundaki yamanın sırrını bilir :))))))(bkz : http://sitkisiyril.blogspot.com/2006/11/zagorun-pantolonundaki-yamann-gizemi.html)

Doğal olarak kırmızı renk :)
mail adresime gelince, zaten yazıyor her yerde :))

romans dedi ki...

Tomrukcan, şu yazdığınızı Sıtkı Hocam yazsa, bi şi demicem. Fekat siz yazınca olmuyor işte... Ne kadar gayret edersem edeyim, cebellut ruhum kollarını açarak üzerime üzerime geliyor. Hani yazmışsınız ya "nasıl bilmezsin, zagor'un gömleğinin rengini ve pantolonunu ve hatta yamasının sırrını.. cık cık bi de Zagor'u sular seller gibi bildiğini söylersin!" şeklinde yazdığınız yorumda resmen küçümseme tadı aldım. Özellikle mi yapıyorsunuz TC siz bunu bana? Bakın inadım inat bu sefer kızmayacam işte!!!

Şimdi burdan tamtam mesajı ile adresimi gönderecektim.
"Göndermicem işte!" diyecem... Bu sefer Zagor gömleğinden olacam. Keskin sirkenin küpüne zarar şeklindeki atalarımın sözünün kesin ispatı olacak... Karamba karambita..İyisi mi sözü yokuşa sürmeden, adresimi yazıvereyim mail adresinize!

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sevgili Romans, benim yazdığım o yorumdan, sizin yazdığınız gibi bir küçümseme algısı çıkartmak için çok zorlamak lazım :))) Karamba karambita, bundan sonra çikonun şarkıları ile mi cevap yazayım istiyorsunuz buraya yoksa :)))
selamlar

romans dedi ki...

Karamba karambita! Çiko'nun şarkıları ile cevap vermek mi?
Tomrukcan... Yapabilir misiniz böyle bir şeyi gerçekten... Darkwood'un bütün davulları ve atalarımın romantik ruhları adına... Her nevi radyoling hatlarımı kuracağım sizle yeniden.. Şarkı söyleyebilir misiniz siz harbiden:))Dumanla bir mesaj atar mısınız? Hangi frekanstan dinlibilicem:))