Cuma, Mart 12, 2010

Zagor'un Dövüş Figürleri (1)

Blogun yeni bölümlerinden biri ile yine karşınızdayız sevgili Zagorseverler. Bildiğiniz gibi Zagor’un en çok eleştirilen yönlerinden biri bol bol sopa yemesi. Olur olmadık düşmanlara yenilir gibi olması. Tüfeğin dipçiğini yiyince hemencecik bayılıvermesi. Şimdiye kadar şans eseri yaşaması. Aslında ölmesi gerektiği… Dolayısı ile “Ya kardeşim, Zagor baya baya normal biri aslında ama çizgi-roman abartısı içinde bu durum kaynatılıyor” yorumları yapılması. Bu konuya ciddi ciddi ilgi duyan okuyucular için "Zagor’un ölümsüz olması" yazımızı referans gösterip devam edelim.

Bir Zagor gerçekten kolay yetişmiyor. En başında doğa ile baş edecek hatta ona hükmedeceksin. Ağaçtan ağaca uçacak, ormanın sesinden, mahlukatın dilinden neler döndüğünü anlayacaksın. Kızılderililerin her türlü adetini bilip esrarengiz yeteneklerini alacaksın. En birinci elden akrobatlığı, avcılığı öğrenip yaşayacaksın. Bu altyapının üzerine her bir macerada edinilen müthiş tecrübeleri de ekleyince aslında Zagor’a daha akılcı yaklaşabilir, her bir macerasını genel kabul görmüş mantık kurallarına uydurabilirsiniz.
En basidinden bir Zagor tekmesi, Zagor’un hakika prada çizmelerinin, yarım kiloluk topukları sebebiyle normal bir tekmenin 7,5 katı kadar daha fazla hasar verebiliyor hasmına. Şiddetini tekmenin efektinden de anlayabilirsiniz. En güçlünüz gelsin, bir tekme savursun en fazla, “pat, küt, pata” gibi sesler çıkarabilecekken, Zagor’un standart bir tekmesi kafadan “SMACK” sesi çıkartacaktır.
Ya da ünlü eşek tepiği hareketi. Doğru zamanda doğru yerde kullanıldığında nasıl etkileyici olduğunu görüyorsunuz. Ah tabi ya. Ah tabi.
Örneğin yukarıdaki hareketi 80lerdeki karete filmleri furyasını yaşamış bir Türk’e yapsanız, karşınızdaki Türk anında elini burnunun ucuna burunla aynı yöne bakacak şekilde tutarak savuşturacaktır.Ancak Darkwood’da bizim yaşadığımız furyayı yaşamamış Kızılderililer'de işe yarıyor hala. Hiç küçümsemeyin bu tip hareketleri. Kışın gidin Uludağ’a. O mosmor soğukta, gözünüze kestirdiğiniz hasmınıza arkadan yaklaşıp işaret ve başparmağınız marifetiyle hasmınızın kıpkırmızı kulak memesine bir fiske atın. Rakibiniz anında safdışı kalacaktır. Hep diyoruz “doğru yer, doğru zaman, doğru hareket”

35 yorum:

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sıtkı Hocam, Zagor sadece düşmanları ile değil, aynı zamanda çizerleri ile de mücadele ediyor :) Misal, Zagor'un LAL 85.inci sayısında. 35 inci sayfada, Zagor, bıyıklı ve uzun saçlı Cajun'u baltası ile bayıltmıştır. Sonra arkasından bıyıksız başka bir cajun saldırıyor. fakat 36. sayfada arbede devam ederken bu cajun birdenbire yerdeki bıyıklı olan kişi olarak görünüyor. Tebi Zagor da şaşırıyor, "ülen ben bunu az önce tepiklememiş miydim?" şeklinde. Halbuki adam hala yerde baygın ...yatıyor. Karışık oldu dimi? En iyisi LAL 85. sayıyı açıp 35 ve 36. sayfalara bakmak :))

Romans dedi ki...

Zagor’un her bir dövüş figürü ile her bir dövüş figüründe çıkan farklı sesin ahengi ve uyumu büyüleyicidir.
Misal, Rüzgar Vadisi adlı serüvenin 94. sayfasında Zagor düşmanlarlarıyla dövüşe başlar. Her karede ayrı bir Zagor dövüş figürü ve ayrı bir lodos yemiş mezgit vaziyeti ve inlemesi mevcuttur… Önce Zagor elindeki baltayı çevresindeki düşmanlara şöyle bir savvvuuruurr... "SWIIISH!... Her karede figür ve ses değişikliği devam eder. Karnına yumruk atar “TUMP” … Adamı kaldırır, diğerlerinin üzerine atar “TUM”… Baltayı çene altından geçirince “SWACH”… Sol kroşe durumu “SOCK”… Baltasını söyle bir havada sallar “?!”… “Darkwood’un bütün davulları aşkına!” deyip şöyle bir salladı mı elindeki baltayı, hasmının tabancasına doğru
“TLANG”… Tekme atar “TUMF” Gene çene altı geçirmece… Ama bu kez
“SWACH” değil, “SMACH”… Çünkü “SWACH” çene altından baltayla vurma sesi, “SMACH” ise yumrukla… Ne kadar uyumlu ve ahenkli bir dövüş tekniği ve sesi vaziyeti… Adeta bir bale seyreder gibi:)

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Zagor'da tespit ettiğim ses efektleri :)))

Şimşek çakması : Rumble
Baltanın birinin kafasına çarpması : Thud
Silah sesi : Bang
Bıçak saplanması : Swack
Ok atılması : Twang
Kartal Sesi : Skree
Karga sesi : Kraaa
Ok veya mızrak ıskalaması : swisss
Merminin kayadan sekmesi : twiiin
Tüfeğin namluya mermi sürülmesi : Ta-Tlak
Ağaç, tahta kırılması : Crack
ip kesilmesi : zack
rüzgar, fırtına sesi . whooosssh
bir şeylerin aleve alması : whamp
yumruk sesi : sock, smack
suya düşme : splaashh

onkaplan dedi ki...

abi bir de şu geriye yuvarlanıp hasmını kafa üstü yere çaktığı hareket var, o da çok güzel hareket.. hangi ses çıkıyor bilmiyorum ama..

Hayal Kahvem dedi ki...

Tabanca ateşleme – BANG! BANG!
Iskalayan kurşun – Zıp! Zıp!
Boşalan tüfek sesi – Click! Click!
Atı dehleme - Yaah-haa!

Gökgürlemesi – CRAACK!
Kağıt yırtma sesi - STRAAAP!
Kuyuya taş düşmesi – WAMP!
Kayaların yuvarlanması – RRUUMBLEES!

Erkek kadına tokat atarsa - SCIAFF!
Kadın erkeğe yumruk atarsa – SMACH!

ÇİKO
Yemek karşısında yutkunma- GULP!
Ateşi üfelemesi – PUFF! PUFF!
Üşümesi – BRRR!
Sinir olması – PÖH!
Uyku hali – rooonn – roonn

Yarasa sesi – Souiik!
Kurt uluması – Uuuuhh – uuuuhhh!
Atın durması – Skreeek!
Posta arabasının gelişi – Winnieee!
Trenin gelişi – tu-tuuuu
Trenin durması – Skreeek!

Dayanamayıp sözlü efektlere dalacam...

Hayal Kahvem dedi ki...

Yaaa... İşte buyrun... Şimdi dayanamayıp sözlü efektleri tek tek yazacağım:))

Öncelikle tabii.. Ahhyyaaak!
Sonra...

Zagor'un sözü bu!
Karamba karambita!
Darkwood'un bütün davuları adına!
Atalarımın ruhu adına!
Sülalemin bütün bıyıklıları adına..
Şeytanın boynuzu!
Lanet olası!
Kör olası!
Vay canına!
Canın cehenneme!
Kahretsin!

Sülalemin bütün eli hamurluları adına... Afedersiniz, abartma sanatında şöhret sahibiyimdir. Gelmiş miydi kulağınıza:)))

Sıtkı Sıyrıl dedi ki...

Zack ve rrrumble (ki sadece gökgürültüsü değil, depremlerde, kaya yuvarlanmaları gibi her türlü zelzelede kullanıldığı görülmüştür) en sevdiğim efektlerden. Gök gürlediğinde gökyüzünde kocaman RRRUMBLE yazısını rahatlıkla görüyorum.

Efektsiz bir Zagor'un ya da efektsiz bir Çizgi-roman'ın, diyet yemeklerine benzeyeceği belli.

Sıtkı Sıyrıl dedi ki...

Bu arada Tomrukcan, Lal 85'de bir karışıklık var, bıyıklı olayı vahim diyorsun ilk yorumda.

Çizerler bazen böyle şeyler yapabiliyor. Bir macerasında da tepede mikrofon gözüküyordu. Takılmamak lazım fazla.

Romans dedi ki...

Binlerce kafa derisi aşkına! Bütün bu yazılanlar nedir böyle? Eski Zagor serilerimi çıkartmalıyım tavanarasından...
Dağlardaki bütün leş kokuları aşkına! Birşey olmamıştır umarım kitaplarıma...
Gecelerimin tanrıları adına!Eğer börtü böcek kemirdiyse Zagor serilerimi... Tanrılar kül etsin onları:)) Bir ses geldi kulağıma..
Whooosssh!!! Kutsal tanrılar adına!Fırtına mı çıktı yoksa:))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

ahhahaahah :))) hepsi birbirinden güzel... Şahsen Çiko'nun "roon roonn" diye uyuduğu kareler ile, Sıtkı Hoca'mın dediği gibi şimşek çakan sahneleri (Rrrrrrrumblee) uzun uzadıya keyfine vara vara okumaya bayılırım :))

Bu arada, Çiko'nun neden suya, denize, dereye, efendim işte hareket halindeki bir arabadan yere atlayışı hep çenesi üzerine düşme biçimindedir? Tamam Zagor kadar atletik biri değil ama, soylu atalarının genlerini taşıyan bir ispanyol asilzadesinin bu düşüşleri bir gün kafasını gözünü yaracak :)) Okurken hep dikkat ederim, aynı yerden isterse 10 kişi atlasın dereye, hep çiko çenesinin üstüne atlarken çiziliyor :))

Bu arada Romans, "eski serilerimi çıkartmalıyım tavanarasından..." derken sanırım mecaz yaptınız. Zira bu çok önemli koleksiyonlarımızın hepimizin evinde her an ulaşabileceğimiz bir yerde olduğunu düşünüyorum :))

Ses efektlerine bir ilave daha :
Dinatim vb patlaması : SBRAANNNG

Romans dedi ki...

Zagor serilerim tavanarasında. Bizimkiler eskiden beridir bir kız çocuğunun çizgi roman okumasından hazetmediler. Yıllarca hep çizgi romanları ve haftalık mizah dergilerini, ayağımı yere vura vura “okuyacam işte” dellenmesiyle okuyabilmiştim. Demek ki bir yerde teslimiyetçi ruhuma yenilmiş, pes etmişim. Bu arada Zagor’lar gözümün önünde tavanarasına kaldırıldı. Atmadılar
ya çok şükür sesimi çıkaramadım. Takatım kalmamış ki… Tepki bile verememiştim. Uzun zamandır Zagor aklıma gelmemişti. Ne yalan söyleyeyim, kitapları unutmuş gitmişim. Sıtkı Hoca’nın “kızlar neden çizgi roman okumazlar” yazısını okuyunca, önce bir dellendim. Resmen SBRAANNNG! vaziyeti yaşadığımı söyleyebilirim.
Erkekler bilmiyorlar ki kızlar nasıl aile ve mahalle baskısı yaşıyorlar çizgi roman okuyunca! Hep gizli, hep ders kitabı arası, hep horlanma… Hep mücadele…Bir de eğitimli insanlar, alay konusu ediyorsa kızlar çizgi roman okumuyorlar diye… Okuyunca sinirlerim zıpladı tepeme… Ahhyyyaakk! Yuf yani…, demiştim. Bu sinir vaziyeti iyi geldi sanırım. Önce epey bir sarsıldım ama kolay silkelendim. Kendime geldim. Sıtkı Sıyrıl’ın yazısına bu durumumu fatura etmem haksızlık olurdu. Bilakis sevinmeliydim. Beni yüzyıllık uykumdan uyandırdı.
Teslimiyetçi ruhumun yerini, yavaş yavaş cebellut ruhum almaya başladı
çok şükür. İlk kavgamı dün bizim şehrin en büyük kitapçısında yaşadım. Bir tane bile çizgi roman olmaz mı koskoca kitapçıda? Yoktu! Kitapçıya car car söylendim tabii… Bakın buradan bildireyim.. İzmit’te çizgi roman 2. el kitap satanlarda bile yok. Pes vallahi! Galiba benimle birlikte tüm şehir de Roonn roonn diye uyumuş! Böyleyken böyle sevgili tomurcukcan… Müsaadenizle, şimdi gidip Zagor’larımı bulmalıyım tavanarasından:)

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Şahsen kendi kızıma "anne", "baba" kelimelerinden sonra ilk öğrettiğim kelimeler sırasıyla "ahyaakk" ve "karamba karambita" olmuştur. İkincisini çok zor öğrendi ama, sonunda başarmıştı :)) (Yıllarca Çiko'nun meşhur "sülalemin bütün bıyıklıları adına" lafını, "sülalemin bütün bıyıkları adına" olarak okumuş ve yanlışı çok geç farkedebilmiş biri olarak bu durumu da normal karşılıyorum):))

Ancak tüm bu çabalarıma rağmen, 7 yaşındaki kızımın Zagor'a pek bi hevesi yok. Fekant 5 yaşındaki kuzeni klasik maceralar serisinin yarısını kendine tabure yaparak, kalan yarısını kendince sırayla okuyor :)) Her ikisine de, Zagor koleksiyonumu hak etmeleri için 18 yaşlarına kadar süre tanıdım :)bakalım sınavı hangisi geçebilecek :)))

Hülya dedi ki...

Şeytan çarpsın seni yabancı! deyyu kılıcı adamın gövdeye sapladınmıydı..... ZACKK!

Yüce tanrılar! Ah, kalbim deli gibi çarpıyor!

(orijinalinde Ah! yok..... ben ekledim.......daha şairane his veriyor:))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Bu arada, Sevgili Romans, Izmit'te çizgi roman bulunamaması çok vahim bi durum. Naçizane size ABONET'i önerebilirim. Şahsen ben her ay takip edemediğim için abone oldum ve Drunky Duck kadar dakik olamasalarda, her ay adresime gönderiyorlar...

Hülya; Kılıç demişken; Zagor'un samuraylarla olan mücadelesinde aklımda kaldığı kadarıyla, samuray kılıcı ile Zagor'un baltası çarpıştığında da "KLANNGG" diye bi ses çıkarıyordu... :))

Heh, durun bişi daha geldi aklıma :

Yılanın tıslaması : RATTLEEE

Sıtkı Sıyrıl dedi ki...

ahah.. RATTLE da süper efektlerden. Ancak o tıslamanın değil çıngırağın sesi. yani türkçesi "ÇIKIÇIKIÇIKI" diyebiliriz.

Samuraylarla olan macera deyince aklıma geldi. Asıl o macerada Zagor'un yaptığı müthiş bir ters balta sıyırtmacı hareketi var. Haftaya ekleyeceğim. En favor figürüm.

Sıtkı Sıyrıl dedi ki...

Bu arada kızların çizgi-roman okuması ile ilgili; öncelikle Vildan ve Romans akabinde diğer yorumcu kızlar sayesinde tüm görüşlerimin değiştiğini söyleyebilirim.

"Yav kızlar çr okur da en fazla Zagor ile Çiko'yu bilirler işte" şeklindeki daha naif olan görüşler de, verilen ince detaylar sonucunda çürümeye başladı. Tebrik ediyorum çr okuyan kızları.

Romans dedi ki...

Son yorumunuzdan sonra, çevreme tereddütle baktım… Okulda mıyız neyiz dedim:) Madem Sıtkı Hoca’dan aferin aldık, kendisini mahcup etmiyelim ve Zagor konusundaki son çalışmalarımızdan haberdar edelim. … Şöyleee…..Zagor’un Rüzgar Vadisi macerasına esintili bir geçiş yapalımmm….. Maceramızın girişindeki ilk sayfanın tam ortasında küçük bir kare vardır. Bu karede … Dalgalı deniz… Yelkenliler….Veee WOOSH…görürüz… Hımmm… Demek ki hava dehşet rüzgarlı…. Anlarız…Bol bombalı, dövüşlü bir maceradır…Bombalar atılır… BOOM… Bombanın düşmesi CRAASH…. “BİNLERCE KASIRGA AŞKINA! “ Bunlar İngilizler’in toplarıdır… BRAAMM… Top atışları devam eder…”ALÇAK KÖPEKLER! MİTRALYÖZLE ATEŞ EDİYORLAR!”… AHH! AHH! AH!..... ATEŞ!.... BOOM….. Bombanın ilk düştüğü kare… CRASH….. AHH!.... bombanın düştüğü diğer kare… WAAMP…. AARGH!.... Bir bomba daha düşüyorrrr… SBRAAMM…. Her bomba atışı ayrı bir sesss… Filmlerde de her bomba atışında ayrı ses duyarız…. Zagor’dan alıyoruz ki bu yazıya dökülen efektler tüm dillerde aynı. O halde aynı dili konuşmayan iki kişi… Eğer Zagor seviyorlarsa… Zagor’u okurken efektlere dikkat ediyorlarsa… Rahatlıkla Zogorca anlaşabilirler:)

Misal... Haydin bana eyvallah…. Önce… GULPP! GULP! Sonra …. ROOONNN… ROONNN:)))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Zagor'un aslanlı, kaplanlı maceralarından bir efekt : AURGHHHH

Romans dedi ki...

Yangın çıkmış. Zagor ahırdaki atları kurtaracak. Nasıl sevmem Zagor'u? Bir kere hayvansever bir kahramandır. Tabii ki yangından atlar feci ürkerler... At ürkme efekti...IIIHIH... IIIHH... IIII-IHH... Zagor: "KORKMAYIN KARDEŞLERİM!KÖMÜR OLMAYACAKSINIZ!" der. Zagor'un maceralarında atlar ürküp kaçarlarsa nasıl efekt çıkar dersiniz?...WIIIINNN -- WIIIIN
Türkçemizde kimi zaman kullandığımız "vınlamak" fiili Zagorcadan dilimize girmiştir:))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

hııımm. Bu sessizlik hayra alamet değil Sıtkı Hocam. Sanki birileri bizi izliyor :)) Malumunuz, Zagor gibi, Zagor okurları da 6.hislerinde nadiren yanılırlar :)))

Hayal Kahvem dedi ki...

Bir kaç efekt daha buldum:

Çikonun burnuna nefis yemek kokusu geliyor: SNIFF SNIFF
Çiko yemek yiyiyor : GNAM GNAM
Biri mendille boğazlanıyorsa: MMM..
Kafaya metal sert bir cisim çarparsa: TOC
Kafaya çekiçle vurma ya da yerdeki tekene kutuyu tekmeleme sesi: BOING
Parmak şıklatma: SNAP
Sırta şaplak atma sesi: SPLAT

Vay canına! Ne çok varmış:))

Hülya dedi ki...

Zagor'un Dünyanın Sonu adlı macerasından....

Merdiven cıcırdaması CRREAAKK

VOLGALI TÜM KAYIKÇILAR ADINA!..

Romans dedi ki...

Tomrukcan...Yukarıdaki yorumlarınızdan birinde “Neden Çiko suya, denize, dereye, hareket halindeki bir arabadan yere atlayışı hep çenesi üzerine düşme biçimindedir?” şeklinde bir sorunuz var. Bildiğim kadarıyla haklıydınız. Nedense Çiko hep çenesi üzerine atlamaktaydı:)

Lal Kitap’tan Zagor’un Klasik Maceralar Dizisi 45. sayılı kitabın Dönüşü Olmayan Yolculuk adlı macerasını okuyordum. 251. sayfasında Çiko koşa koşa denize atlıyordu… Tam çene üstü düşecek diye hızlıca bir sonraki kareye baktım ki.. Olamaz! Karamba Karambita! Kocaman bir SPLASH! efekti… Lakin Çiko bu kez çene üstü değil kafa üstü denizdeydi:)

Kitabı okumaya ve resimlerine bakmaya devam ettim. Bu kez 336. sayfada Zagor kollarıyla Çiko’yu kafasının üstüne kaldırıyor ve denize atıyordu. Tam Çiko denize çene üstü düşecek derken gene kocaman bir SPLASH efekti ile Çiko gene tepe üstü yani kafa üstü denize düşmedi mi? Peki denize kafa üstü düşen Çiko kafasını denizden çıkardığında ne oluyor? Önce SPUT! diye bir efekt ve sonra malum… Çiko'nu KARAMBİTA… diye sesi:) Çiko'nun denk geldiğim böyle çene üstü değil, tepe üstü denize düşme hallerini görünce, Tomrukcan'a söylesem iyi olur dedim:))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sevgili romans
tespitleriniz harika, fekat Çiko'nun düşüşleri hep bi anormal değil mi? Çizerlerin bu ispanyol asilzadesine yaptıkları pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.
Bir tespit te ben yapayım : Lal Klasik seri, sayı 45 yeni çıktı bildiğim kadarıyla, demekki Romans artık Zagor serilerini yakinen takip ediyor, diyebilir miyiz? :))

Selamlar

Romans dedi ki...

Darkwood'un bütün davuları adına Tomrukcan! Gözünüzden bir şey kaçmıyor!!
Hatıralar sardı dört bir yanımı... Baktığım her yerde Zagor'un izi duruyor... Tekrar Zagor okumaya dönüş yaptım ya... Bana her şey Zagor'u hatırlatıyor:)Çünkü bir
vakitler... Zagor'la yürümüştük biz bu yollarda..Zagor'la ıslanmıştık yağan yağmurda... Şimdi baktığım tüm çizgi romanlarda... Bana her şey Zagor'u hatırlatıyor. Anlatabildim mi bilmem? İstanbul'da eğer kitap almak için girmişsem bir kitapçıya.
Karamba Karambita! Artık Zagor'un bir macerasını almadan çıkmam mümkün olmuyor:))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Dikkat, Zagor bağ(ım)lılık yapabilir :))

Beni de Zagor bağımlısı yapan nedenlerden biri de eskiden kapağında yazan "gençlik mecmuası" lafıdır :)) Tabi o zamanlar yaşımız küçüktü, gençliğe heves ediyorduk. Şimdide ortayaşlar civarlarında olduğumdan kelli bu "gençlik mecmuası" lafı tekrar bir değer kazanmış olabilir bilinçaltımda :))

Fekat bu konuda Lami Abi'nin (Lami Tiryaki) şu sözünü çok önemsiyorum :

"Umarım bundan sonra çizgi roman isimli kültürel faaliyetlerimiz yeldeğirmenlerinin gazabına uğramadan devam eder... "

Romans dedi ki...

Tomrukcan, yukarıdaki son
yorumunuzu okuyunca, inanın bir an RUMMBBBLEE efekti hissettim... Kafama şimşek düştü zannettim. Yazılır mı böyle bir şey bana? BİNLERCE KASIRGA AŞKINA, Tomrukcan!
Zaten yıllar sonra kavuştum Zagor'a. Şunun şurasında dün bir bugün iki. Tam giriyorum havasına... Lami Abi ne için söylemiş o cümleyi bilmiyorum ama niye yeldeğirmenlerinin gazabına uğratıyorsunuz ki beni:)Allah yazdıysa bozsun... İyi konuşun iyi şeyler olsun:)

Romans dedi ki...

Tomrukcan, yukarıdaki son
yorumunuzu okuyunca, inanın bir an RUMMBBBLEE efekti hissettim... Kafama şimşek düştü zannettim. Yazılır mı böyle bir şey bana? BİNLERCE KASIRGA AŞKINA, Tomrukcan!
Zaten yıllar sonra kavuştum Zagor'a. Şunun şurasında dün bir bugün iki. Tam giriyorum havasına... Lami Abi ne için söylemiş o cümleyi bilmiyorum ama niye yeldeğirmenlerinin gazabına uğratıyorsunuz ki beni:)Allah yazdıysa bozsun... İyi konuşun iyi şeyler olsun:)

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

hay allah kötü hissettim şimdi kendimi :)) Aşkın Güngör'ün blogunda bir söz vardı : "Aman Tanrım! Sen hala Teksas Tommiks mi okuyorsun? Hem de bu yaşta!" durumları mı yoksa? evet, hem okuyorum hem de yakabiliyorum :))
Hatta okurkene yüzümde sivilcelerin çıktığını bilem hissediyorum :))

Romans dedi ki...

BOİNİİNGG! efekti duyuyorum sanki! Bilirsiniz kafama çekiçle vurmuşlar
gibi!! Binlerce yüzülmüş kafa derisi aşkına Tomrukcan siz bu gün çıldırtmaya mı niyet ettiniz beni? Sıtkı Abiiiii? Nerede Sıtkı Abiiii! Yaşın başın sırası mı şimdi? Evet bu yaşta Zagor okuyorum var mı diyeceğiniz?Hatta sivilcelerim bilem çıkıyor iyi mi? Sabah fondotenle zorla kapattım zatiii:))Ben de bu sivilceler de neyin nesi demiştim. Zagor okumam sebebiyle miydi??? Zagor okumanın yan tesiri var öyle mi? Daha önce söyeleyeydiniz keşkiiii:))

Sıtkı Sıyrıl dedi ki...

Sevgili tomrukcan'ın ilhamıyla Çiko'nun düşüşleri ile ilgili malzeme topluyorum epeydir. Çiko'da Kedilerin dört ayak üstüne düşme refleksine benzer çene üstü düşme refleksi var gibi bir teori olgunlaşmak üzere. Sanırım oburluğundan ötürü en güçlü organı çenesi olduğundan, vücut düşüşlerde istemsizce kendini korumaya çalışıyor ve kendini çene üstü yere atıyor. Oysa hep, hoyrat senaristlerin bunu mizah unsuru gibi kullanması zannettik. Bir Zagor gizemi daha çözülmek üzere.

Selamlar :)

Romans dedi ki...

Lal Kitap Klasik Maceralar Dizisi 44:) Sayfa 270...
Elimde olsa bu sayfanın en üstündeki üç kareyi büyütüp odamın duvarına asmak isterdim... Çiko nasıl muhteşem bir parende atıyor anlatamam...
Ve bilin bakalım ne oluyor? TUMP!
Çenesi veya tepesi üzerine değil,
tamı tamına o güzelim obur göbeği üzerine yere düşüyor:))
Selam ve sevgiler:))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Sevgili romans, Çiko'nun bu düşüşü Sıtkı Hoca'nın tespitini de doğruluyor sanırım :)) En güçlü ve gelişmiş ikinci organı olan göbeği üzerine düşmesi bir rastlantı olmasa gerek :))

Çiko ile ilgili bir diğer bence önemli detay, daha önce de bahsetmiştim, hiç tuz kullanmaması :)) En küçüğünden en büyüğüne tüm yemekleri bir ziyafet iştahıyla yiyen, hemen boynuna peçetesini bağlayıp, çatal bıçak kullanmayı ihmal etmeyen Çiko'nun, tuz konusunda nasıl bir çare bulduğunu merak ediyorum. Acaba bu akrobatik şekilde denize düşüşlerinde yutmuş olduğu tuzlu sularla mı idare ediyor :))

Romans dedi ki...

Tomrukcan yorumunda sözü yemeğe getirince,gene Çiko'nun "kili" sosu aklıma düştü ne yalan söyleyeyim.
İyi kalpli,cömert,nazik,saygılı,
yardımsever biri olduğu kadar acı yemek konusunda da rakip tanımayan Meksikalı kahramanım Çiko'nun
"kili" sosunun tarifini ben asla öğrenemeyecek miyim:)Peki söyler misiniz, Zagor'un Sözü Bu! bloğunda öğrenemiyeceksem, başka nerede öğrenebilirim?