İlk Tahmin: Gökçek alır. Ah ah. Şaka yahu. Zagor alır tabi ki. Ee, Zagor alır değil mi? Hı?
Olasılıklar: “İyice saçmaladın be hacı, Melih Gökçek nerede Zagor nerede demeyin” dostlar. Ben bir şekilde Melih Gökçek’e haber uçuruversem “Zagor senin hakkında şöyle böyle demiş” diye, “fitne fücur yapmış” diye; benim bildiğim Melih Gökçek bu çizgi-roman kahramanıdır demez, 1800’lü yıllarda yaşamış demez, bir şekilde Zagor’u bulur ve onu düelloya davet eder. Elbette ki Melih Gökçek, Zagor karşısında er meydanında değil, en güçlü olduğu arenada, yani televizyonda savaşmak isteyecektir.
Elinin altında, aralarına beyaz kağıtlarla ayıraçlar konmuş yüzlerce Zagor cildiyle gelen Melih Gökçek’i görür gibiyim. Elindeki Zagor cildini kameralara sallayarak, “Bırak şimdi Ankara halkını, sen bu karelere cevap ver. Kızılderili halkının koruyucusu geçiniyorsun ama bak bu kadar Kızılderili öldürmüşsün, işte
belgeler, duman vererek, ışık gösterisi ile kızılderilileri ilahım ben diye kandırıyorsun. İşte hepsi yazıyor. Hem ilah ne demek. Sümme haşa. Sen Allaha karşı mı geliyorsun” diyerek Zagor’a durmadan vuracak. Yetmeyecek, “Peki ya Çiko ile tek başına geçen geceler, o kulübede iki erkek neler çeviriyorsunuz kimbilir” diye belaltı çalışmaya devam edecek. Ola ki tartışmanın yöneticisi Uğur Dündar “aa bu kadarı da fazla ama Sayın Gökçek” diyerek araya girmek istesin, ona da “Siz hiç konuşmayın. zaten Martin Mystere diye gene aynı yayınevinin başka bir kahramanına olan aşırı benzerliğiniz yüzünden Zagor’un tarafını tuttuğunuz belli, bana komplo yapıyorsunuz…” diyerek onu da susturacaktır.
Zagor alışık olmadığı tüm bu kakafoniden sersemleyecek ve Melih Gökçek ile iletişim kurmanın tek yolunun beden dili olduğunu anlayacak akabinde baltasını sakince masanın üzerine koyacaktır.
Melih Gökçek elbette bu tür imâlara pabuç bırakacak biri değil. Baltayı görür görmez anında korumalarını devreye sokacak, ayrıca, samuray kılıcı sahibi olan oğullarını da Zagor’un üzerine salacaktır. Üzerine saldıran onlarca kişiyi gören Zagor, derin bir “ohh” çekecek ve en iyi bildiği işi yaparak herkesi sıradan güzelce paketleyecek, tek başına kalan Melih Gökçek’in üzerine yürüyüp “baltam gelecek kellen gidecek” diyerek onu iyice korkutacaktır. Melih Gökçek tüm korkusuna rağmen en güçlü silahı olan 32 dişe keman çaldıran müthiş sırıtışını yaparak son kozunu oynayacak, hatta dişlerinden yansıyan parlama ile Zagor’u kısa bir süre afallatacak, ancak “ahyaak” sesi akabinde baltanın kafaya ekleştirilme efekti ile karşılaşma bitecektir.
Ancak benim bildiğim Melih Gökçek bunu Zagor’un yanına bırakmaz. Her gün yapacağı bir basın açıklaması ile Zagor hakkında binlerce iddiada bulunacak, Zagor balonları yaptırıp kameralar önünde bunları patlatacak, en iyi ihtimalle üşenmeyip kendini Darkwood’un bağlı olduğu Pennsylvania’dan senatör seçtirip Zagor’u yerinden yurdundan edecektir. Nerden bulaştıysak bu adama...
3 yorum:
Melih Gökçek, Dokumacı'dan daha tehlikeli anlaşılan. Zagor bu entrikalar karşısında fazla naif kalır gibime geliyor...
Evet, büyük bir hata işlemişsin, bula bula Gökçek'i mi buldun? Artık iflah olmazsınız!
Bundan sonra Ankara sokaklarında Zagor adına CD'ler, video kasetleri kapı önlerine konur. :)
O taş balta ve taş kafa... Kim kimi yener bilmem...
Yorum Gönder